2

183 11 3
                                    

Iyi okumalar...

Bugün büyük gündü. Yılların intikamını almaya başlayacağım gün. Hayatımı, hayallerimi gözünü kırpmadan bitiren adamın oğlunu avcumun içine alacaktım. Şimdilik, bulutların arasına gizlemiştim hayallerimi.

Alışık olmadığım güneş ışığının yüzüme vurmasıyla açmıştım gözlerimi. Gözümü açsam üç saniyeden fazla bakamayacağıma inandığım parlaklık vardı bana yansıyan. Bedenimi 180 derece döndürüp gözlerimi güneşten korudum.

Istemsizce kolumdaki saati kaldırdığımda geçirdiğim kısa süreli şok ile hemen yataktan zıpladım.
Bugün planımın ilk adımını atıp Holdan holding ile görüşmeye gidecektim.

Hergün yaptığımız rutin işleri halledip üzerime açık mavi bir gömlek, altına ise siyah bir pantolon giydim. Siyah topuklularımıda ayağıma geçirdim. Makyaj yapmazdım fakat Bugünlük kalem çeksem daha iyi olacağını düşünüp ince bir çizgi çektim.

Artık hazırdım.

Küçük çantamı ve görüşme için gereken tonlarca belgeyi elime alıp küçük fakat şirin odamdan koşarcasına çıktım. Uzun hol boyunca açık olan odalardan içeri bakıyordum. Umarım kalkmamışlardır diye düşünürken bir bedene çarpıp sendelemem ile umutlarımın tekrar suyun en dip noktasına batması beni hayal kırıklığına uğratmıştı.

Yüzümü çarptığım bedene çevirdiğimde onun Mertcan olduğunu görmem beni biraz rahatlatsada ona açıklama yapmam gerektiği konusu daha çok kafamı meşgul ediyordu.

"Hey, bu acelen ne?" Diye sorduğunda "Şey... bir iş görüşmem varda," dedim kısaca. "Ne görüşmesi? Üniversite bitti mi ki?" Dedi.

Haklıydı, aslında daha bitirmemiştim. Şimdilik sekreterlik için gidiyordum. Herşeyin nasıl yürüdüğünü görmek, onların içlerine girmem gerekiyordu.

"Aslında uzun hikaye. Bir ara anlatırım," dedim ve tekrar kapıya doğru yürümeye başladım. "Seni bırakmamı istermisin ?" Dediğinde kaybolabileceğim ihtimalini göz önünde bulundurarak "aslında, iyi olur," dedim Mertcan'a dönerken. "O zaman sen arabanın yanında bekle. Üstümü değiştirip geliyorum," dedi.
Çok güzel. Bir saat de onu bekleyecektim.

Hava bugün güneşli olduğundan üstüme birşey alma gereği duymadım. Apartmanın merdivenlerinden inerken bir daireden gelen sesler beni ürkütmüştü. Aniden durdum ve dinlemeye başladım. Sanırım kadın ve adam kavga ediyordu. Annem ve babam gibi. O günler aklıma gelince gözümden bir yaş damlamasına engel olamadım. Gözlerimi devirip hızlı bir şekilde aşağı indim. Arabanın yanına geldiğimde ayakta bekleyeceğim gerçeği  beni üzerken anahtarları almadığım için kendime lanet ettim.

Yaklaşık iki dakika sonra kapıdan Rayban  gözlüklü, saçları yukarı doğru dikilmiş, kırmızı Gömlekli bir adet Mertcan çıkageldi. Kapıyı açtığında ona bakmayı kesip arabaya bindim.

"Beni bıraktıktan sonra bir yere mi gideceksin ?" Diye sordum arabayı yeni çalıştırmaya başlayan Mertcan'a. "Aslında seninle gelmeyi planlıyordum." Deyince "Benimle iş görüşmesine mi geliyorsun?" Dedim. "Evet. Bizim evden çıkan kız böyle olaylarda tek başına kalamaz", "kro işte," diye bağırdım. Bu neydi şimdi ?

-------

"Evet ayla, daha üniversiteyi bitirmemişsin. Fakat açığımız var. Kabul edildin."

Ailemin dağılmasını sağlayan adamın yüzüne baktığımda boş gözlerle bana bakıyordu, cevap vermediğimi görünce, "para işini sorun etme," diye ekledi.

"Teşekkürler, fakat ne zaman başlayacağım ? Ya-" sözümü kesip konuşmaya başladığında kaşlarım hafif bir şekilde çatıldı. "Istediğin zaman," dediğinde Mertcan'ın ağzı açık kalmıştı. Onun için bu şartlar muhteşem sayılırdı.

Benim içinde.

Fakat Karşımdaki adam babamın katili olunca işler değişiyor.

"Oğlum Cenk'in sekreteri olmanı istiyorum."

-------

Holdingden çıktığımızda derin bir 'oh' çektim. Planım istediğim gibi işlememişti fakat kötü de gitmedi. Hala onlara nasıl yaklaşacağımı bilmiyordum.

Düşüncelerimi bölen Mertcan'ın konuşması oldu. "Iyi misin ? Bir sorun mu var ?" dediğinde nefesimi dışarı verip konuştum. "Yok, iyiyim."

Biz yürürken bir yandan Mertcan'ın bugün yapacağımız planını dinliyordum. Aniden telefonum aklıma gelince elim çantama gitti. Uçaktan indiğimde kimseyi aramamıştım. Aniden durup çantamı karıştırdım.

Bulamayınca "Mertcan, telefonumu çaldırırmısın?" Diye sordum. "Telefon numaran bende yok," dediğinde hemen numarayı söyleyip çalmasını bekledim fakat telefonun çantamda olmadığı kafama dank etti. Holding e girmeden önce elime almıştım fakat hiç açmamıştım.
Mertcan'a bir şey söylemeden holding'e doğru koştum.

Holdingden içeri girdiğimde herkesin bana tuaf bakmasını koştuğumdan dolayı olduğunu varsayıp Doğan beyin sekreterinin bağırışlarını aldırmadan kapıyı çalmadan içeri girdim.

Gördüğüm manzara karşısında donup kalmıştım. Demek ki tek benim hayatımı, ailemin hayatını mahvetmemişti. Başka insanları da babasız, abisiz, kardeşsiz bırakmıştı. Ah, Doğan Holdan, yanlış kişiye bulaştın. Intikamımı bütün gözünü kırpmadan öldürdüğün kişiler için alacağım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 05, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ÇerçevelenmişHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin