HAMAL
Ayaklarını sürüyerek giderken, dişsiz ağızıyla etrafında tanıdıklarına
gülücükler saçan yaşlı hamal, arada bir yemeğe çalışırken tükrüğü ile
ıslatıp şekerini emerek kemirdiği tatlı simidi cebine soktu ve yük
vagonuna yöneldi. Biraz önce yanından ağır bavullarla geçerken bu
vagondan sesler geliyordu.
Yaklaştı, sürgülü kapının aralığından içeriyi görmeğe çalıştı.O kadar
kanıksamışlardı ki adamcağızı, kimse ne yaptığı ile ilgilenmezdi. İçeriden
gelen yoğun sidikle ıslanmış ot kokusu, günlerdir yıkanmamış ekşi ve
kekremsi, küflenmiş tulum peynirine benzeyen kendi deri kokusundan da
rahatsız edici geldi. Başını çevirip derin bir nefes aldı. Nikotinli kirli sarı
bıyıklarını, dişsizlikten torba gibi büzülen dudaklarını kıvırarak burun
deliklerine kapattı. Gözleri karanlığa alışana kadar baktı, ancak neye
baktığını anlayamamıştı. Yaşlı adam, kuvvetli kollarıyla kambur
vücudunu yük vagonuna çekti. İçerisini tekrar dinledi, huzursuz gurultular
başlamıştı. Yaptığı işe öylesine odaklanmış ve merakının esiri olmuştu
ki, bayıcı kötü kokuya inanılmaz bir hızla alışmıştı. İlerlerken elleri buz
gibi soğuk çelik tellere deydi. Ürpererek ellerini hızla çekti ama çarpmıştı
bir kere. Sonra daha temkinli ve yavaşça uzattı ellerini. O anda yüksek
sesle bağıran ağlayan, çığlıklar yükseldi. Sanki bir grup insana,
istemedikleri bir şey yapıyordu. O “hışt, hışt” diyerek susturmaya
çalıştıkça, sesler daha da ayyuka çıkıyordu. “Kaçak işçi mi?, yok artık”
dedi kendi kendine. Çırpınmaktan vazgeçti ve dayanamayıp kapıya
asıldı. İçeri ışık ta dolunca, siyah, büyük, çelik kafeslerde huzursuzca ne
olduğunu anlamaya çalışan kara hindileri gördü, hindiler de
onu;aydınlıkla beraber rahatlamış ve sessizleşmişti ortalık.
Ne çok hindi vardı, yaşlı hamal mide gurultularını dinleyerek baktı tekrar.
Günlerce çalışsa, bir hindi alıp ta eve götüremezdi. Kendi gibi yaşlı dişsiz
Nazo’su canlandı gözünde. Kim bilir, neler yapar bununla becerikli Nazo.
İç geçirip işe koyuldu.
Kafes kapıları basit bir şekilde kısa teller geçirilip burularak bağlanmıştı.
Nasırlı parmaklarıyla tuttuğu teli ters yöne çevirmeye başladı. 1, 2, 3 ve
kapı açıldı.
Yaşlı adam çevik bir hamle ile önüne çıkan ilk hindiye sarıldı. Hayvanı
zapt eder etmez kapıyı kapatmaya çalıştı. Ama nafile kaçan kaçtı, o
kapıyla boğuşurken, elindekinin de gideceğini anladı. Sarıldığı hindi onu
gagalamaya çalışıyor, pençelerini savuruyordu. Bayağı boğuşuyordu
yaşlı adamla. Aldığı darbelere aldırmayan yaşlı hamal hayatında ilk defa
düşünmedi. Kaçıp, ortalığa savrulan, vagondan düşen kara hindiler
perona dağılmaya başlamıştı. Yalnızca kendisi ve kucağındaki kara hindi
vardı o an. Vagondan atladı. Günün ortasıydı ama bugünlük
kazanacağını kazanmıştı. Hindisine sımsıkı sarılarak ağır adımlarla
istasyonu terk etti.