4: Love Was Always Something Heavy For Me

568 82 67
                                    

12 Mart 2009

Chifuyu nihayet Mikey'den fırsat bulabildiğinde yerinden kalkmış ve hızlıca üst kata çıkan merdivenlere yönelmişti. Merdivenleri ikişer üçer çıktıktan sonra kendisini boğan o havadan kurtulduğuna sevinerek çatıya çıktı.

Siyah hırkasının iç cebine koyduğu çakmağı çıkartıp korkuluklara yöneldi. Dirseklerini yaslayıp diğer eliyle de sigara paketini çıkardı.

Aslında sigara tamamen yeni başladığı bir şeydi. O günden beri sigara içiyor değildi. Sadece kafası darmadağın bir hal aldığında bir dal yakıyordu. Henüz üç hafta kadar olmuştu. Belki daha az.

Dalı yaktığında yanına düşen gölgeyle arkadaşını azarlamak için başını çevirdi ama parmakları arasına sıkıştırdığı sigara alınınca kaşlarını çatarak başını kaldırmıştı. "Hey!"

Ama bu kemikli biçimli parmaklar kesinlikle Takemichi'ye ait değildi. Hele özenle seçilip takılmış o yüzükler, evet, Takemichi değildi.

Chifuyu başını kaldırmaya cesaret edemeyerek önüne dönmüştü ki sigarasının aşağı gönderilmesini izlemek zorunda kaldı.

Çok yüksekte sayılmazlardı. En fazla atlasalar bir yerleri kırılırdı, hepsi bu. Sokaktan geçenlerin onların yüzlerini ayırt edebileceği kadar yüksekti. Neyse ki diğer binalar daha yüksek değildi de kötü bir görünüm ortaya çıkmıyordu.

"Ne zaman başladın bu halta?" Chifuyu cevap verme gereği duymadı. Onunla konuşmayı bırak, dip dibe olmak bile bir işkence sayılırdı.

Onu affedeceğini hissediyordu çünkü.

Düşündü, ne zaman ona bu kadar kin duymaya başlamıştı?

Onu terk ettiğinde mi?

Onun yüzünden her gece hıçkırıklara boğulduğunda mı?

Kimsesiz kaldığını düşünerek etrafındaki herkesi itmek zorunda kaldığında mı?

Onun yüzünden insanların hiçbirine güvenmeyerek kendisinden soğuduğunda mı?

Yoksa ilk sigara içtiğinde mi?

Hiçbir zaman ona kin duymamıştı ki.

Tek istediği onun kolları arasında olmaktı ama bu kadar bayağı kalmak istemiyordu. En azından şimdi değil. En ufak basit bir davranışı her şeyi yeniden alt üst edecekti.

Ve yeniden kimsesiz kalmaktan korkuyordu, yeniden giderse napacaktı?

Fakat Baji'nin sabrı tükeniyordu. Chifuyu onu görmezden geldiği sürece içindeki karmaşa çoğalıyordu.

Ve o da merak etti. Ne zaman en sevdiği kişinin kendisinden nefret etmesine sebep olmuştu?

Eğer Baji üstüne gitmeyi sürdürürse Chifuyu pes edecekti. Kollarına yığılacak ve ağlayacaktı. Bu kadar zayıf olmasına lanet etti.

En sonunda Baji onun kolunu tutup kendisine çekmiş ve kendisine bakmasını sağlamıştı. "Burada değilmişim gibi davranmaya devam edecek misin?"

Chifuyu onun gözlerine ancak o zaman tam anlamıyla bakabildi. Gözlerindeki siniri görebiliyordu ama kesinlikle kötü bir niyeti yoktu.

Her zamanki Baji'ydi işte, hepsi bu.

"Ne kadar tuhaf." Chifuyu yüzünde tek bir mimik oynamazken mırıldandı. Yüzünde bir mimik yoktu ama gözlerinin içine dikkatle bakıldığında şaşırdığı belli oluyordu.

"Tuhaf olan ne?" Baji'nin sorusuna gülümsedi Chifuyu ama o kadar yapaydı ki Baji onun kolunu biraz daha sıktı.

"Canımı acıtmaya devam ediyorsun." Baji onu kolundan ittirdiğinde Chifuyu yeniden korkuluklara yaslanıp sırtını Baji'ye döndü.

Saygılı konuşma gereği duymadığını da fark etmişti Baji ama bir şey söylemedi.

"Neden döndünüz?" Chifuyu ona dönmeden sokağı izlerken mırıldandı. Daha doğrusu izler gibi görünmeye çalışıyordu, gözlerindeki yaşları göstermemeye gayret ederek.

Baji cevap vermedi. Chifuyu da bir cevap beklemiyordu ya zaten.

En sonunda Baji de onun yanındaki yerini aldı ama ikisi de birbirine bakmayı reddediyordu. Az önce gizli bir anlaşma yapmış olsalar gerekti.

Evet, Chifuyu pes edecekti ama öncesinde tüm iradesini kullanarak bundan kaçmak istedi. Aşık olmaktan korkarak.

Kendini inandırmanın bir yolunu bulduğunu sanıyordu.

"Sizin partiniz, neden buradasınız? Gidip eğlenmeniz gerek." Adını söylemekten ısrarla kaçıyordu.

"Sigara içersen diye. Parti mi her ne sikimse, onda sigara kokan birini görürsem belasını sikerim." Gülümsedi Chifuyu ama Baji bunu görmedi.

"O halde size sigaramı verirsem gidersiniz, değil mi?" Chifuyu ona dönerek sorduğunda Baji ona bir bakış atmıştı sadece.

Yine bir sessizlik çöktü. İki taraf da konuşmadı bir süre. En sonunda Baji dayanamayarak sordu. "Peke nasıl?"

Chifuyu tepki vermedi önce. Sonra derin bir nefes alıp başını salladı. Gözlerinin yine dolmasına engel olamamıştı ama bu sefer farklı olarak bir damla yanağını gıdıklayarak çenesinden düştü. "Öldü."

Baji şaşırarak ona dönmüştü. Dudakları bir an şaşkınlıktan aralanmıştı ama sonra toparlanmayı başardı.

Şaşırmıştı çünkü Chifuyu kendisinden çok kedisine iyi bakardı. Kendisi hasta olur, yataklara düşerdi ama kedi her zaman sağlıklı olurdu.

"Ne zaman?"

"Siz gittikten birkaç gün sonra." Sesi titriyordu. Baji bir şeyler yapmak istedi. Eskiden olsa onu kolları arasına hapsetmekten çekinmezdi. "O da dayanamadı, bakamadım."

Onunla ilgilenemedi mi?

"Chifuyu." Aynı yaşlı gözlerle Baji'ye baktı Chifuyu. Kızarmış yanakları, dağılmış saçları ve ıslak yüzü... Gözlerindeki o çaresiz ifade de cabasıydı. "Yarım hissediyorum."

*****

Dramatikleştirmemeye çalıştıkça daha da garip bir hal alıyor fic ya

Bize biraz aksiyon lazım gibi

bu arada medya...

İyi okumalar, sizi seviyorum <33

late spring | bajifuyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin