Adam odaya girdiğinde siyah keskin bakışlarıyla odayı inceledi. Camekan duvarın önünde , masanın arkasında oturan kadın hiç istifini bozmamıştı. Adam sakin adımlarla masayaya doğru ilerledi. Elindeki dosyayı kolu ve gövdesinin arasına sıkıştırdı. Elindeki siyah deri eldivenlerden sol tarafında olanı çıkarttı.
Kadın adamın ne yapacağını kestirmeye çalışıyordu. Tam 6 senedir onu öldürmek için arayan adam, silahsız şekilde yanına gelmişti. Ve elinde sadece kese kağıdına benzer bir dosya vardı. Ve gözlerinde kaybetme korkusu.
Kadının kafasında dolanan düşünceler silsilesi birbirlerine dolanmaya başlamıştı .
Adam eldivensiz eliyle dosyayı kadına uzattı. Delirtici bir sakinlik vardı adamda. Kadınla birlikte herkes bu adamın sakinliğine anlam vermeye çalışıyordu. Aslan Arslanov neden bu kadar sakindi ?
Kadın meraklı gözlerle dosyayı işaret ederek konuşmaya başladı." 6 sene sonra beni ziyaretinin sebebi bu dosyanın içindeki mi ?"
" Seni ilk gördüğüm yerde öldürme yeminim vardı. Ama eğer bu dosyanın içindeki sorunu çözemezsek ikimizde öleceğiz. Ve ben yeminimi bozmak zorunda kalacağım."
Kadın dosyaya uzandı. Adam deri eldiveni geri taktı.
Kadın dosyanın içinde yaklaşık 15 sayfa halinde olan kağıt tomarını dosyadan çıkarttı. Şimdi dosyanın içinde sadece fotoğraflar kalmıştı. Kadın dosyayı ters çevirerek onlarında masanın üstüne dökülmesini sağladı." Bunları incele, benim yaklaşık 24 günüm var, senin ise 15 saatin. Bir şey düşün ve bekle. Ben sana ulaşacağım."
Adam, kadını hayatında görüp görebileceğini en büyük belayla baş başa bırakarak odadan çıktı.
Kadın kağıtları tek tek okumaya başladı. Odada onun dışında biri daha vardı. Dehşetle kağıtlara bakan kadın için endişelenmeye başlamıştı.
"Efendim iyi misiniz ?"
Kadın eliyle susmasını işaret etti genç erkeğe.
Kağıtları okudukça bu sefer yolun sonuna geldiklerini anlamıştı.
Kağıtlar bitince fotoğrafları aldı eline.
" Siktir." dedi kısık sesle.
" Siktir biz ne yapacağız ?"Genç erkek merakla masaya yöneldi.
" Ne oldu ?"
Kadın hiddetle ayağa kalktı, odanın içinde kendi kendine delirmişçesine yürümeye başladı .
"Geri dönmüş. Nasıl olabilir bu ?"
" Kim ?"
" Amcam dönmüş. Seyit Gürleyen geri dönmüş ."
Genç adam sendeledi ve masanın diğer tarafında olan sandalyeye çöktü. Dışardan duyulur şekilde yutkundu. Masadaki şişeden bardağa su döktü ve bir kerede kafasına dikti.
" Sen onu öldürdün, hatta ellerimle gömdüm. Nasıl geri döndü ? Aslan Arslanov bize oyun oynuyordur."
" Hayır oyun değil. Şuna bak."
Masanın üstündeki kağıtlardan birini genç adamın önüne itti. Yeni tarihli MOBESE görüntüleriydi bunlar. Ve Seyit Gürleyen kanlı canlı ayaktaydı.
" Bizi kesin öldürecek. Sansar gibi sinsice yaklaşacak. 4 yıldır ortada yokken nasılda izleyip gülmüştür bize."
Genç adam ellerini başının arasına aldı.
" Biz bu krallığı babamın , amcamın ve dedemin cesetlerini temel yaparak kurduk. Şimdi tüm her şeyimizi teker teker elimizden alacak."
Evet yanılmıyorlardı. Seyit Gürleyen eskisinden daha güçlü geri dönmüştü . O kadar güçlü geri dönmüştü ki Tanrı'dan bile korkmayan Aslan Arslanov koşa koşa Çağrı Gürleyen'in kapısına gelmişti. Herkes krallığı için savaşacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sallantı
General Fiction"Tolstoy şöyle diyor: "Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar: ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir " Bu şehre ne bir yabancı geliyor ne de bir insan yolculuğa çıkıyor. Tolstoy'a söyleyin tüm muhteşem hikayeler üç şeki...