ꕥ2. bölümꕥ

379 38 17
                                    

Y/n'in anlatımından;

Hange'nin bağırışıyla dizlerime yasladığım kafamı kaldırdım. Herkes şaşkınlıkla bana bakıyordu. Ne olduğunu anlamak için etrafıma baktım. 'Aman Tanrım.' diye geçirdim içimden. Yine oluyordu, etrafımdaki eşyalar uçuyordu. Bir anda o sessiz ortam aşırı gürültülü bir ortama dönüştü. Onlara baktığımda kimse konuşmuyordu. Peki bu sesler nerden geliyordu? Daha önce bunları yaşadığımda annem büyüyünce anlatacağını söylemişti. Ama şimdi annem... Bunları düşünürken tekrar gözlerim dolmaya başladı. Hiroshi -Erwin'in babasının adı yazmıyordu ben de kendim koydum :D- amca yanıma yaklaştı.  "Y/n ne yaptığını biliyor musun?" dedi. Hayır anlamında kafamı salladım.

"Anladım canım, şimdi gözlerini kapat ve sakinleş. Kafandaki düşünceleri bir kenara attığından emin olduktan sonra gözlerini aç."

"Tamam." dedim ve gözlerimi kapattım. Sakinleşmeye çalışıp kafamda ki düşünceler kurtuluyordum. En sonunda sakinleştiğimden emin olduğumda gözlerimi açtım ve etrafıma baktım. Sesler kesilmiş ve etrafımdaki eşyalar yere inmişti. Hiroshi amca, bana bakıp gülümsedi ve "Şimdi biraz uyu bu gün çok yoruldun. Yarın sana her şeyi anlatacağım." dedi. Gerçekten de çok yorulmuştum o yüzden hemen kabul ettim. Yui teyze, -aynı şekilde Erwin'in annesinin ismini de kendim koydum.- elimi tutup beni Erwin abinin odasına götürdü. "Şimdilik burada uyuyabilirsin canım." dedi ve gülümsedi. Yatağın içine girmeme yardım ettikten sonra, yanımdan ayrılmadan önce başıma bir öpücük kondurdu. Ardından odayı terk etti. O kadar yorgundum ki hemen uydum. 

*zaman aralığı*

Uyandığımda hava henüz yeni aydınlanıyordu. Yataktan doğrulduğumda, odanın köşesinde ki koltukta uzanıp uyuyan Erwin abiyi gördüm. Üzerinde ki örtü yere düşmüştü. Yerimden kalkıp yanına gittim. Ardından yerde ki örtüyü alıp üzerine örttüm. Adımlarımı mutfakla birleşik olan oturma odasına çevirdiğimde, tekli koltukta oturan ve derin düşüncelere dalmış olan Hiroshi amcayı gördüm. Dibine girene kadar beni fark etmemişti. Ne düşünüyordu böyle dalgın dalgın? Beni fark edince yüzünde ki endişeli ifadeyi silip gülümsedi.

"Oi, geldiğini fark etmemiştim. Günaydın Y/n." dedi. 

"Günaydın Hiroshi amca." dedim uykulu sesimle. Henüz ayılamamıştım. Ellerini saçlarıma götürdü ve karıştırdı. 

"Hala ayılamamışsın. Kendine geldikten sonra yanıma gelir misin? Seninle konuşmam gereken bir şey var." dedi.

Tamam anlamında başımı salladıktan sonra adımlarımı pencereye çevirdim. Etrafı izlerken sanki dünyadan soyutlanmış gibiydim, ne bir şey duydum ne gördüm.

*zaman aralığı*

Zamanın nasıl geçtiğini fark etmemiştim. Kolumun dürtülmesiyle kendime geldim.

"Y/n? Yaklaşık bir saattir hiçbir şey yapmadan burada oturuyorsun, iyi misin?" Annesini yeni kaybetmiş, babası ise kayıp olan bir kıza bu tür bir soru yöneltmek ne kadar mantıklı acaba?

"İyiyim Hiroshi amca, dalmışım biraz." dedin ve sorun yok anlamında kafanı salladın.

"Güzel, kendine geldiysen artık seninle konuşmamız gerek."

Yazarın anlatımından:

Meraklı bakışlarını karşısında ki adama çevirdi küçük kız. Dünden beri sürekli konuşmaları gereken bir konu olduğu söyleniyordu. Neydi bu kadar önemli olan?

'Tamam' anlamında başını salladı kız, ardından adımlarını dışarı doğru yönlendiren adamın peşinden gitti.

...

Bir süre yürüdükten sonra sadece tek bir ağaç olan, büyük bir araziye geldiler. Merakla, arazinin ortasında durmuş sadece etrafı izleyen adama baktı küçük kız. Buraya kadar gelmelerinin sebebi neydi? Evde konuşamazlar mıydı? Bu tür düşünceler kızın aklını kurcalarken adam konuştu: 

"Şimdi buraya neden geldiğimizi merak ediyorsundur değil mi Y/n?" 

'Evet' anlamında kafasını salladı küçük kız.

"Senin özel güçlerin var Y/n. Dün etrafında uçuşan eşyaları sen uçurdun." Hiçbir şey anlamıyordu küçük kız. Adam da bunu fark etti.

"Şimdi sana dediğim şeyleri yapmanı isteyeceğim, olur mu Y/n? Gücünü kendi gözünle görmen daha iyi olur."

Daha ne yapıcağını bile bilmiyordu küçük kız ama kabul etti. Hiroshi'nin talimatlarına uyarak gerçekten gücünü kullanabiliyordu. Bir süre çalıştıktan sonra eve döndüler.

...

Günler, aylar, yıllar. Dün bu güne, bu gün yarına benziyordu. Bir zamanlar Y/n için sıradışı olan şeyler monotonluk kazanmıştı hayatında. Yıllar geçmişti annesini kaybettiği günün ardından. Babası da hala ortada yoktu. Öldüğü düşünülüyordu.

Y/n'in anlatımından

Sonunda o gün geldi. Yıllardır yorulmadan, sıkılmadan bu güne hazırlanıyordum. Keşif birliğine katılıcaktım. Bu fikri Hiroshi amca bana verdiğinde Erwin karşı çıktı. Ben de ona inat katılacağım dedim. Aramız baya açılmıştı. Yaşı benden büyük olduğu için benden önce katıldı birliğe. O günden sonra da konuşmadık zaten. Şimdi düşündüm de... Onu çok özlüyorum. Her neyse beni bırakmayı seçen oydu. Bunları düşünürken zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım. Birazdan bölüklerimizi seçicektik ve tüm askerler buradaydı. Genel olarak yaşları en fazla on beş olan çocuklar vardı. Bense onlardan yaşça büyüktüm. Yirmi yaşındaydım. -bu hikayede biz yirmi,Erwin yirmi beş, Hange yirmi iki, Levi yirmi beş yaşında- Geç katılmamın nedeni güçlerimi iyi kullanamıyor olmamdı. Güçlerimi kullanmayı tamamen öğrenemeden birliğe katılamazdım. Aksi taktirde bilmeden kendime ve ya başkasına zarar verebilirdim. Etrafa bakarken duyduğum sesle başımı sahneye çevirdim. Uzakta olduğum için yüzlerini tam göremesem de sarı saçlı, uzun boylu bir adam ve yanında kahverengi saçlı, gözlük takmış, ona göre daha kısa olan bir kadın. Herkesin onları fark etmesiyde adam konuşmaya başladı:
-keşif birliğini vs tanıtıyor işte bu konuşmayı tam hatırlamadığım için yazamıyorum-

Adamın konuşmasıyla şoktan tepki bile veremedim. Nerde duysam tanırdım bu sesi. İstemsizce ağzımdan "Erwin?" diye sorgularca ismi çıktı. 'Keşif birliği komutanı Erwin Smith. Beni yapayanlız bırakıp giden Erwin Smith.' Aklımdan türlü türlü düşünce geçiyordu. Onunla yüzleşmeye hazır değildim ve o bir anda karşıma çıkmıştı. HEMDE KOMUTANIM OLARAK. Ben düşüncelerim ile boğuşurken herkes dağılmış, orada sadece ben Erwin ve yanlarına yaklaşınca Hange olduğunu anladığım kadın vardı.

yazarın anlatımından

Genç kız yaşadığı şokla hareket dahi edemezken, Hange ona doğru hızlı adımlar atıp sıkıca sarıldı. Y/n'in gözlerini Erwin'den başka kimse görmüyordu şuan. Sadece ona odaklanmıştı. Hange'yi farkedince sarılmasına karşılık verip tekrar bakışlarını Erwin'le buluşturdu. Erwin Y/n'e yaklaşmaya başladı. Tam sarılıcaktı ki Y/n onu durdurdu.

"Daha adını bile bilmediğiniz herkese sarılır mısınız komutanım?" dedi iğneliyici bir ses tonuyla. Erwin'in yüzü düştü. Ama Y/n ona çok sinirliydi ve yumuşaması için zamana ihtiyacı vardı. Aniden asker selamı verip

"İzninizle yatakhaneye geçiyorum komutanım uyku saati yaklaşıyor."

Arkasına bile bakmadan yatakhaneye koştu. Arkasında üzüntüden donakalmış bir Erwin bıraktığından habersizdi. Hızlıca odasına çıkıp üstünü dahi değiştimeden yatağa girip uyudu. Yarın onu yorucu bir gün bekliyordu.
.

.

.

.

.
Yavaş yavaş şimdi ki zamana geçiyoruzzz.
Bir sonra ki bölümde levi ile tanışırız belki🤷🤷
Oy verip bol bol yorum yapın plss
sizi seviyorum <3

973 kelime

𝘼𝙣𝙤𝙧𝙢𝙖𝙡|| ღLevi Ackermann X ReaderღHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin