216 21 41
                                    

"bir söz verirsen onu tutarsın, bir yanlış yaparsan özür dilersin

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"bir söz verirsen onu tutarsın, bir yanlış yaparsan özür dilersin."

. . .

her zamanki gibi zhongli'nin istediği birkaç şeyi almaya çıkmıştım. "noctilucous cevheri, öğlen yemeği ve bir buket zambak" sıralamasında, zarif, çince el yazısı ile yazılmış listemi elimde tutuyordum. günlük komisyonlarımı tamamladığımda ya childe'ın olabileceği yerlere ya da bana bir hikaye daha anlatması için zhongli'nin yanına giderdim. kendi paramla da olsa ona alışveriş yapmak eğlenceliydi. çantamdaki cevherleri ve zambakları kontrol ettikten sonra paramı sayarak yoluma devam ettim. şef mao'nun tezgahına yaklaştım.

"ah, y/n, zhongli için bir her zamankinden mi kendin için farklı bir şey mi?"

"zhongli için her zamankinden. etli bambu çorbası."

"iyi seçim, ojou-chan!"

tanıdık bir hitap şekli olduğundan bunu diyenin childe olduğunu anlamıştım. arkamı dönüp "sana da selam portakal reçeli adam!" diyerek kocaman gülümsedim. anlatacak çok şeyi varmış gibi görünüyordu, buna rağmen ilk teucer adına teşekkür etti. biraz bekleyip ensesini sıvazladıktan sonra kendi adına da tabii. ona bakıp teşekküre gerek olmadığını söyledim. "sonuçta arkadaşlar bu günler içindir!" diyerek göz kırptım. "teke teke var mısın?" dediğinde çorbayı da alıp şef mao'ya parayı verdim ve teşekkür ettim.

"sanırım pas geçeceğim, childe."

"hadi ama y/n! eğer çorba dökülürse yenisini alırım."

"hala bana teucer'a baktığım için borcun var."

"yani kardeşimi sevmedin?"

"onu kast etmedim ama bilirsin, zhongli ile takıldığım sürece para sıkıntım var."

böyle gülüşürken liyue'nin insanlarının, özellikle de fatui diplomatlarının dikkatini çekiyorduk. childe bana bakıp "northland bankasından istediğin zaman 'childe'ın bir arkadaşıyım.' diyerek istediğin miktarda para çekebileceğini unutmamanı istiyorum." dedi. ben şaka yaparken, o bu konuda oldukça ciddi olunca "seni zorda bırakmak istemiyorum, portakal reçeli." dedim. oldukça ısrarcıydı. parası bir hiçmiş gibi hem zhongli'ye, hem diğer gezgine, hem de bana harcayıp duruyordu. "kim bilir başka kimlere de aynı şekilde davranıyor?" diye düşündükçe harcanan paranın dehşetine düşüyordum. biz wangsheng cenaze evinin önüne geldiğimizde "yakın zamanda mondstadt'a gitmiyorsun, değil mi?" diye sordu. "bilemiyorum." dedim.

"bilirsin, yani, mondstadt'a gidebilecek zamanın varsa hani."

"tecuer'a sözümü mü kast ediyorsun?"

"evet. snezhnaya'ya geleceksin, değil mi?"

"yakın zamanda sanmıyorum. venti, rosaria ve kaeya'ya onlarla içeceğime, lisa'ya kütüphanedeki işlere yardım edeceğime, xiangling'e onunla avlanacağıma, klee'ye onunla dağları bombalayacağıma, razor'a tavşan götüreceğime, albedo'ya çizim yapabileceği güzel yerlerde sucrose ile eşlik edeceğime ve ayaka ile thoma'ya da inazuma'ya tekrar gitmek için sözüm var. bir de yoimiya ile bir sonraki festivalde onunla tekrar havai fişeklerini izleyeceğime de."

childe hiçbir şey anlamamış gibi bakarken "yani çok çok çok işim var-" diyerek geçiştirdim. hu tao "y/n, y/n! sadece bir tabut, lütfen!" derken içeri koşarak "bir de bu var!" diye bağırdım. childe garip bir şekilde gülüp elini salladı.

"görüşürüz, ojou-chan."

portakal reçeli adam - childe x readerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin