❄️
Bir gün,
bir yerde,
birinde.Sia -
Snowman
"Uzun zamandır gidecek yeri olmayan bir sevgi."diyordu."Sevilme iç güdüsüyle sevme; sevilmek istemeden de sevme."diyordu.
"Yaşayıp bitirdiğinizi sandığınız her şeyde yaşamaya devam ediyorsunuz, edeceksiniz de."diyordu.
"Sonsuz ve onun sonrası kadar."diyordu.
Bilmem ki, aklın alabildiği bir şeyler miydi bunlar?
Bazı başlangıçlar basit olmalı.
"Telvelerinde ki gizemi görebiliyorum. Dünya da var olmayan bir günde doğdun sen."diyordu.
Kadın, aheste aheste konuşuyor, fal bakıyordu bana. Bir süredir açıp kapatmadığı gözlerini kapatıp açtı. Bu eylemi yaptıktan sonra kiminle göz göze geldiğinin bir önemi yok gibiydi.
Nazlı, yaklaşık 10 dakika önce masamıza çağırmıştı kadını. Gözlerimi devirerek, parmaklarımı boynuma dokundurdum, sonra kavradım boynumu. Sol omzumdan mekana bakışlar attım. Amacım hislerimi, yanımda oturan iki kadından da gizlemek olmuştu. Benim bu saçmalıklara, ne inanacak bir yanım; ne de inanmak isteyecek bir yanım vardı. Yoktu.
Bu ay Ağustos, çok daha sıcaktı. Terliyor, bunalıyor birde hiç istemediğim bu duruma maruz kalıyordum. Oturduğum yerde rahatsızca kıpırdandım. Sıcaktan nefret ediyordum. Gözlerim bir an için, kafede ki klimayı aradı. Neredeydi? Çalışıyor muydu?
Son bir kaç dakikadır da, derin derin nefesler alıp veriyordum. Cidden patlayacaktım şimdi burada. Algım o kadar açıktı ki, bir elimlede beni bunaltan kıyafetlerimin kumaşına üstünden dokunup duruyor, tenime değdiği herbir santimetreyi düşünüyordum. Ama sanki bu düşünceyle kıyafetim tenime değerek daha fazla terletiyordu beni. Masanın altında üst üste attığım bacaklarımı sabırsızca sallıyor kadının susup bir an önce gitmesi için tüm beden dilimi kullanıyordum. Bilmiyorum neden, normalde rahatsız olduğum bu şeylerden bugün iki üç kat daha fazla rahatsız oluyordum. Kadın fincanı eline alıp, bir kere bile çevirmeden, hala içini boş boş izliyor birde bir çok anlamsız cümle kuruyordu.
"Bir kaç tuşu eksik bir piyano var burada." dedi sesini kısarak. Bu: anlattığın masala efekt vermek gibi bir şeydi sanırım.
Piyano?
Tabii!
Şimdi merakla onun yüzünü izliyordum. Güzel bir teni, kendini beğenmiş havalı bir ifadesi vardı yüzünde. Aniden onu izlerken yakaladı beni. Gözlerimiz hızla birleşti tabii.
Sıradan bir falcı diyemezdim kadına. Şıktı, oldukça şık.
Üzerindeki dar buluzun ince kolları, teninde hafif bir kızarıklığa neden olmuştu. Göbeğini açıkta bırakmayarak giydiği siyah yüksek bel bol kotu kaliteli duruyordu.
Bir dudak kenarı havalandığında da ben bilmediğim bazı hislere kapıldım. Gözlerimi kaçırma istediğim, birden had safhada olsada geri çekemedim. Bir kez yutkunarak dudaklarımı yaladım sadece. Bu sıcak artı bu kadın çıldırtacaktı beni şimdi.
Ben oldum olası hep kış kadınıydım. Kışın yağan ilk karla beraber, saatlerce karda oturur ve bugün de bile nefes alabildiğim tek anlar olarak o anları anımsardım. Bazen içime dokunabilen tek şeyin soğuk olduğuna inanır, bunu kimseyle paylaşmazdım. Kışın bilmediğim bir şeyleri özler, bu tuhaf hislerle iyi olurdum. Şimdi de kaçıp soğuğa saklanma isteğiyle, eve gidip buzlu suda keyif yapacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DANS ETMEYİ SEVEN KARDAN ADAM.
FantasyBelki, bilinmeyen bir zamanının bilinen bir diliminde. Bir varmış bir yokmuş, Masalın içinden; Şatodayım. Ben şatodan çıkamam. Ejderham var içimde. Saçımda kısa. Bir prens yok. Beyaz atlı prensim, at siyah. Biri var olmuş, biri yok.