love is love

647 65 14
                                    

Y.N.: Bu bölüm çok kısa bir geçiş bölümü olduğu için önceki ile arka arkaya atıyorum. Ve gelecek bölümde James'i daha fazla göreceksiniz. 


Sirius'un ortak salonu bir hışımla terk etmesi, James'in yeniden huzursuzlanmasına neden olmuştu. En yakın dostunu, kardeşini bu hâlde görmek onu üzüyordu. Sirius'un sorunları başlayalı bir buçuk hafta olmuştu ancak arkadaşı bir hafta önce kendisine açıldığından beri normalden daha da huzursuz hissediyordu. Uzun saçlı oğlan belki de uzun zamandır eşcinsel olduğunu biliyordu, ancak ondan gizlemişti —en iyi dostundan. Bunu düşünmek onu mahvediyordu.


Aslında anlayabiliyordu Sirius'u, içinde yaşadıkları dünyada onun durumu pek de hoş karşılanmıyordu. Saf büyü soyunun devamlılığını kafaya takmış ailelerin, Muggle doğumlu insanlarla dahi birlikte olunmasını ayıplarken soyun sonunu getirecek bir evliliğe rıza göstermeleri imkansızdı. Bu yüzden herkesten gizlemek istemiş olabilirdi. James onu herkesten iyi tanırdı, Sirius öyle değilmiş gibi davransa da insanların onun hakkındaki düşüncelerini çok fazla kafasına takıyordu. Çocuk hep 'normal' biri olmayı istemiş olmasına rağmen içinde doğduğu aile ortamı yüzünden dikkatleri hep üzerine toplamıştı, hem evinde, hem de okulda. Bu da sanki farklı olmak onun suçuymuş gibi düşünmesine sebep oluyordu. Farklı olduğu için kendinden içten içe nefret ediyordu ve bu konuda da muhtemelen aynı şeyleri hissetmişti. Bastırmaya, inkâr etmeye çalışmış, belki de gizlice ağlamıştı. Bunları düşündükçe James, kardeşine bunca acıyı yaşatan dünyadan nefret ediyordu. Neden herkes istediği kişiyi sevemiyordu, bunda yanlış olan ne vardı ki?


"Hey," diyerek doğruldu, başını yasladığı Lily'nin omzundan. "Sizce aşk nedir?"


Kendisine dönen üç kafanın içinden ilk ses çıkaran Peter'dı: "Bu ciddi bir soru mu yoksa yine Lily'yi utandıracak bir şey söylemek için yol mu yapıyorsun," diye sordu.


Remus kıkırdarken, Lily elindeki kitapla Peter'ın sırtına vurdu. "O gün size utanmadığımı söylemiştim," diye çıkıştı. "Üşüdüğüm için kızarmıştım!"


"Ciddiyim," dedi James, dalgınlıkla. Diğerlerinin konuştukları konu dikkatini çekmiş görünmüyordu. "Yani, birini sevmek için herhangi bir sebebe gerek var mı?"


Bunun üzerine Lily, ona döndü ve gülümsedi. "Hayır, yok. Hem, kalbinin kimi istediğine sen karar veremezsin. Birini severken, bunun ardında mantıklı bir sebep aramak saçmalık bana kalırsa."


"James'e nasıl âşık olduğunu anlatmanı istememiştik, Lils." Remus sarkastik bir şekilde söylediğinde, yine James hariç hepsi güldüler. "Neyse," diye ekledi Remus. "Sebep konusunu bilemem ama bence aşk, bulunması zor bir şey."


"Katılıyorum," dedi Peter. Hiçbir zaman aşkta şansı yaver gitmemişti. Önceki sene bir aşk üçgeninin içinde kaldıktan sonra da tüm bunlardan elini ayağını çekmişti. "Özellikle de karşılıklı olanı."


James, sevgilisi ve arkadaşlarının cevaplarına karşılık bir yorumda bulunmadı. Sessiz geçen bir sürenin ardından, aynı soruyu bu defa Lily ona yöneltti. James, fazla düşünmeden yanıtladı:


"Bence aşk, sadece aşktır. Bir sebebe, belli şartlara gerek yok. İki kişi birbirini seviyorsa, geri kalan hiçbir şeyin önemi yok diye düşünüyorum."


Aldığı cevaptan memnun görünen Lily, gülümseyerek James'e daha çok sokuldu. Çocuğun kulağına eğilerek, "Güzel konuşmaydı, Bay Potter," diye fısıldadı.


Kızın nefesi kulağını gıdıkladığında, James'in aklındaki düşünceler bir anda uçup gitmişti. Sırıtarak sevgilisine döndü ve kızıl saçlardan bir tutamı parmağına doladı. "Hoşuna gittiyse bende daha fazlası da var," diye ona geri fısıldadı.


İkisinin kıkırdamaya başlamasıyla, yanlarındaki arkadaşları da öğürme sesleri çıkarmaya başlamışlardı. "Kendinize bir oda tutun," diye yakındı Peter. Bunun üzerine, hepsi gülmeye başladılar ve James de, aklını kurcalayan soruları öylece unutuverdi.

wish upon a star | wolfstarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin