'Ağlamak sende iğrenç gözüküyor. '
Burun çekme sesleri.
'Ağlamayı kes artık Jimin. '
'Özür dilerim Jungkook. '
Gülümseyerek sevdiğinin gözlerinin içine bakıyordu, iyiymiş gibi. Ama gözyaşları sanki Jimin'in öldüğünü söylüyordu.
Jungkook kalktı, yerini iyi bildiği mutfağa ilerledi ve bir peçete kopardı rulodan Jimin'e.
'Gözyaşlarını sil. '
Jimin ürkek bir sima ile Jungkook'un elinden aldı peçeteyi, önce gözlerine götürdü. Ovuşturdu, sonra da burnunu sildi.
'Sadece bir çocuk olmak istemiştim. '
Elindeki peçeteyi katladı ve yumruğunun arasına aldı. Kırmızı burnu, çökmüş göz altları ve kanlı gözleri. Bitiyordu Jimin, ya da bitmişti.
'Çocuk falan değilsin, 16 yaşındasın. '
Ağzını açtı Jimin, bir şeyler söylemek istedi. Dudakları titredi.
'Özür dilerim.. -
Gülümsedi.
Jungkook. '
Jungkook, dudaklarını dişledi. Saçlarını karıştırdı, olduğundan daha masum ve umut kırıntılı yüz ifadesiyle.
Kıkırdadı.
'Sana yemek yapayım, üzerini de çıkar. Ev kıyafeti giy, dışarı kıyafetleriyle oturma. '
Kocaman gülümsedi, tavşan dişleri Jimin için cennete eş değerdi.
Jungkook böyleydi işte, garip biri. Jimin onu böyle de sevebiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
medicine.
Teen Fictiontamamlandı. jimin aynı zamanda bir şizofreni hastası, aynı zamanda bir âşıktı. //minific.