36

1.9K 195 55
                                    

"Uzun zamandır yalnız dışarı çıkamıyorduk."

Taehyung gülümseyerek söylediğinde Jungkook da gülümsedi. "Evet arkadaşlarımızın anlaşması çok hoş."

"Kesinlikle."

Taehyung ve Jungkook caddede beraber yürürlerken tanıdık gelen pastane ile Taehyung, Jungkook'u durdurdu. "Hey, burası bizim karşılaştığımız pastane. Oturup bir şeyler içelim mi?"

"Olur."

Jungkook içeri girdiğinde gülümsemeden edemedi. Geçen yaz iki ay boyunca burada çalışmıştı. Annesi ve babası her ne kadar istemese de Jungkook para kazanmanın ne olduğunu merak etmişti. 

"Biliyor musun, geçen yıl iki ay burada çalıştım." çenesiyle kasa bölümünü işaret etti. "Genellikle kasadaydım ama garsonluk da yapıyordum. Burada çalışmak çok eğlenceliydi."

Taehyung da gülümseyip cam kenarındaki boş masaların birine ilerledi. Taehyung oturunca Jungkook da karşısına oturdu.

Oturmaları ile yanlarına sarı önlüklü gülümseyen bir kız geldi. "Hoş geldiniz efendim, menü ister misiniz yoksa size özel tarif-"

Taehyung garsonun sözünü kesti. "Ben taze sıkılmış limonata istiyorum. Jungkook sen?"

"Ben de nar suyu alayım."

Kız not aldı ve yanlarından uzaklaştı. Taehyung direkt gülümseyerek Jungkook'a döndü. Dirseklerini masaya koyup ellerini yanaklarına gömdü. Jungkook istemsizce kıkırdadı. "Ne oldu?"

"Hiç. Özledim seni sadece."

Jungkook utanarak dışarı baktı. Taehyung ise Jungkook'u izliyordu. Ensesine gelen dalgalı saçları, beyaz teni ve kırmızı dudakları ile çok güzel bir erkekti. Her zaman giydiği baskılı tişörtleri ve dar siyah pantolonu ona çok yakışıyordu.

Jeon Jungkook gerçekten çok güzel biriydi.

Jungkook üzerinde dolanan bakışları hissediyordu. "Neden öyle bakıp duruyorsun?"

Taehyung bakışlarını bambi gözlere çevirdi. "Nasıl bakıyormuşum?"

Jungkook tekrar yüzünü eğdi. Bu kadar utangaç olması saçmaydı ama elinde değildi. Kalbi çok hızlı atıyordu. "Yani -yani çok güzel bakıyorsun. Çirkin bir şeye bakıyormuş gibi değilsin-"

"Limonata kimindi?"

Garsonun gelmesi ile ikisi de bakışlarını garsona çevirdi. Taehyung "Benim." deyip doğruldu. Jungkook da boğazını temizleyip nar suyunu aldı ve teşekkür etti. Garson "Afiyet olsun." diyerek yanlarından ayrıldı.

Taehyung limonatasından bir yudum alıp Jungkook'a döndü. Jungkook nar suyundan zorlukla içip Taehyung'a baktı. Taehyung ciddi duruyordu.

"Senden hoşlanıyorum."

Jungkook genzine sıçrayan nar suyu ile öksürmeye başlarken Taehyung kendini tutamayıp güldü. Peçetelikten peçete koparıp Jungkook'a verdi. "Kendine gel Kookie. Bu zaten belli olan bir şeydi."

Jungkook kızaran yüzünü saklamakla uğraşmadı. "Emin misin?"

"Tabii ki eminim. Bu önceden de emin olduğum bir şeydi. Sadece içimde bazı şeylerin yerine oturmasını bekledim."

Jungkook nefesini tutmuş bir şekilde Taehyung'a bakıyordu. "Beni biliyorsun, sana bunu önceden de söylemiştim."

Taehyung gülümseyerek başını salladı. Masada duran Jungkook'un elini tuttu ve sıktı. "Erkek arkadaşım olmanı istiyorum. Yani sonuçta ikimiz de birbirlerimizden hoşlanıyoruz ve uzun süren bir flört dönemimiz oldu. Yeterince birbirimizi tanıdığımızı düşünüyorum."

Jungkook güldü. "Ben de erkek arkadaşım olmanı istiyorum."

Taehyung sırıttı. "Çoktan kabul edildi!"

-

Pastane çıkışı Taehyung ve Jungkook Ördek Park'a gitmişlerdi. Jungkook anlık bir cesaretle Taehyung'un elini tutmuştu. Taehyung ise gülümseyip Jungkook'un elini öpmüştü. Sonuçta erkek arkadaşıydı, öpmesine kimse karışamazdı. 

Yapay göletin etrafında yürürlerken ikisi de sessizdi. Güneşli bir mayıs ayının tadını çıkartıyorlardı. Ama Taehyung, Jungkook'un sesini duymak istiyordu.

"Bunları seninle hiç konuşmadık ama çok merak ediyorum. Nasıl dikkatini çektim? Bana olan hislerini nasıl fark ettin?"

"Aktif bir çocuksun, Tae. Okulda fark edilmeyecek gibi değilsin. Her ortamda dikkatleri üzerine çekebiliyorsun."

Taehyung onaylayarak başını salladı. "Evet, biraz öyleyim."

Jungkook kıkırdadı. "Sana olan hislerimi Jimin fark etti. Sana önceden de demiştim, Jimin benim çocukluk arkadaşım - tıpkı sen ve Namjoon gibi. Ben sadece seni kesiyordum. Aradan zaman geçince senden hoşlandığımı fark ettim."

Taehyung sırıttı. "Jimin'e çok şey borçluyum."

Jungkook da sırıttı. "Peki sen beni nasıl fark ettin?" Jungkook aslında bu cevabı biliyordu. Sadece onun ağzından duymak istiyordu.

Taehyung bir süre düşündü. "Buna nasıl bir cevap vereceğimi bilmiyorum. Gerçekten bilmiyorum. Sanki bir an da karşıma çıkmış gibisin. Hiç hesapta olmadan baktım ki kıvırcık saçlı biri bana bakıyor."

Jungkook güldü. "Yani, uzun süre sana platoniktim. Her gün Jimin'in başının etini yiyordum. Jimin benden çok çekti."

İkisi de güldü.Taehyung, Jungkook'a döndü. Adımlarını yavaşlattı. Jungkook da Taehyung gibi adımlarını yavaşlattı. Durduklarında Taehyung bir adım atıp Jungkook ile yüz yüze geldi. "İyi ki karşıma çıkmışsın, Jungkook. Sen çıkana kadar seni fark eder miydim, bilmiyorum. Çünkü bazen bir şeyleri görmem için birilerinin onu önüme getirmesi gerekir. Tesadüfen karşıma çıkacağına inanmam."

Jungkook burukça gülümsedi. Teşekkür ederim, Hades. İster Taehyung ol, ister başkası. Her kimsen teşekkür ederim.

Taehyung sağ elini Jungkook'un yanağına koydu. Yanağını hafif hafif okşadı. Jungkook huzurla gözlerini kapattı. Taehyung derin bir nefes aldı. "Seni öpmek istiyorum."

"Öp o zaman."

Taehyung aralarındaki mesafeyi sıfırlayıp dudaklarını Jungkook'un dudaklarına bastırdı. Alt dudağını öperken Jungkook ise elini Taehyung'un yanağındaki eline sarıp üst dudağını öptü.

Taehyung geri çekildiğinde ikisinin de gözleri kapalıydı. Gözlerini açıp birbirlerine gülümsediler. "Seni seviyorum."

"Seni seviyorum."

Dudakları tekrar birleşirken Jungkook içinden bir kez daha Hades'e teşekkür etti.

-

bu hikayede yanan hades oluyo

ylvi kaçar

god knows i tried │taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin