Gösterişli bir restoranın önünde siyah bir araba durdu. yağmur şiddetli bir şekilde yağıyor, şehrin işlek caddesini sise boğuyordu.
Açılan kapıyla birlikte zeminde bir çift topuklu ayakkabı belirdi ve annemin bedenini saran nar çiçeği rengi elbisesini gördüm.
Aynı arabadan çıkan iri yarı adam kolunu anneme uzattığında kalbimde nedensiz bir acı hissettim. Annem adamın koluna girdiğinde mekana girdiler.
Dakikalarca restoranın karşı kaldırımından onların cam kenarındaki bir masada oturmasını izledim. Yemek bitti. Sohbet kısa bir hal aldı. Kalktılar. bir merdivenden çıktılar.
"babam görse ne olacak." Dedim kendi kendime. Benim bu konuda bağışıklığım vardı.yine de üstüme halsizlik verici bir yük bindi. "Anne," dedim içimden "neden bir kere yapıcı olmuyorsun neden sürekli yıkıp yok ediyorsun bir kere iyi bir şeyi yok etme anne." Yalvaracak kadar büyük bir ihtiyaçla söylüyordum bunu.
Zihnimde kendi yansımasına bakan bir kız belirdi. O kızın gözleri doluydu. Bir yolun başında ruhuna yeni giydiği bedenle yolun sonunu izliyordu.
Bir garson hızla merdivenleri tırmandığında diğer garson masaları teker teker dolaşıp müşterileri olağanca hızla yolcu etmeye başladı. Çıkmalarını beklemeden mekana girdim
"Terbiyesiz. Halanım ben senin halan!" Diyen bir kadının sesi uğultuları eleyip kulağıma doldu. "Ayaz yalvarırım Yapma oğlum. " diye ekledi bir başka kadın.
Uzun bir koridor birçok kapıyı içine almıştı. Sesin geldiği kapıdan girmek için hazırlandım "Halasını mı öldürecek?" Dedi kadın kışkırtıcı bir biçimde. "Sus artık zehra." Diye karşılık verdi bir erkek güçlüce bağırarak "Tamam.yeter. sen haklısın. Sus."
Bir anda bileğimi kavrayıp yönümü değiştiren bedenle adımım eşikten döndü. Koridoru bir çırpıda geçip karanlık bir odaya itildim.
"Ne oluyor?" Diye seslendim şaşkınlığa devrilen bir korkuyla. Başımı sağ köşeye, yerden yükselen sese doğru çevirdim. Tansiyon aletinin pompasını andıran bir sesti. Hızlı alınıp verilen soluk sesi.
Boğuk bir inleme sinir halini bastırmak için odaya döküldü. Ellerimle tutunacak bir şey ararken ellerimi duvarda gezdiriyordum.Ayak parmaklarımdan yukarı tırmanan bir uyuşma baş gösterdi.
Görmediğim kişi duvar kenarında kıpırtısız ağlamaktaydı. Kapıyı araladığım an merdivenden inen insanları görmem bir oldu. Seslenmek için ağzımı açtım.
Arkamdaki adım sesi nefesimi toplamama olanak vermeden dikkatimi üstüne çekti. Ağzıma bastırılan el burnumu da kaplayıp nefessiz kalmamı sağladığında gözlerim panikle büyüdü. Sırtım geniş bir göğse mahkum edildi ve çırpınışlarım beni yormaktan öteye geçmedi.
Merdivenden inecek son kişiye umutla baktım. Annem. Merdivende durup arkasına baktı. Yüzünde bir şeyi hatırlamaya çalıştığını gösteren bir ifade vardı. Bana bakıyordu ama karanlıktaydım ve çıktığı odaya geri döndüğünde tüm gücümle kişiden kurtulmaya çalışıyordum.
Bacağıyla ayaklarımı yerden kesti ve bedenim yere devrildi ve ağzımdan ayrılan elini fırsat bilip bağırırken kalkmaya çalıştım.
Kişi elini sırtıma bastırdı ve diğer eli dudaklarımdaki yerini almakta gecikmedi. Kişi boynumu kırabilecek bir güce sahipti. Bu nedenle bir erkek olduğunu anladım.
Annem odadan çıkıp merdivenlerden inmeye başladığında yerle bütünleşen bedenimden umudu kesip kıpırdamadan gözlerimi ona diktim.
Gözlerim hızla doldu ve yaşlar yanaklarımdan süzülmeye başladı. "Sakin ol." Kulağıma değen dudak bedenimin titremesine sebep oldu. Korkudan titreyen bedenim kasıldı.
![](https://img.wattpad.com/cover/284836923-288-k373631.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bana Bırak
Teen FictionGözlerimde kendi yansımasına bakan bir kız belirdi. O kızın gözleri doluydu. Bir yolun başında ruhuna yeni giydiği bedenle yolun sonunu izliyordu.