1.

250 20 1
                                    

Alacakaranlığın çöktüğü bir başka geceydi. Ağırlaşan nefes sesleri ve bir kaç nöbetçinin uyukladığı Kızıl Vadi de çoktan gece onbir olmuştu.  Tek uyumayan bir kişi vardı.

Büyük ahşap binanın içinde hazırlık yapan uzun ince bir bedendi. Sarı saçları beyaz kurdele yardımıyla toplanmış, üzerinde kırmızı sekt kıyafetleri düzgün bir şekilde duruyordu. Gaz lambalarının sonuncusu da söndü. Küçük adımları odanın ortasında ki küçük masaya atıldı. Karanlık odayı aydınlatmak için tek bir parmak şıklatması yetmişti. Yanan mumlar ile yerde ki minderin üzerine yerleşti.

Daha sonra masanın üzerinde ki mürekkep ve kalemi eline aldı. Hatırladığı gibi tüm gerekli sözleri kağıdın üzerine yazarken, diğer adımını planladı. Kalem ve mürekkebi kenara bırakıp, kağıdı eline aldı. Keskin ince tarafını parmağının üzerinden geçirdi. Kestikten hızla görünen kanı kağıdın ortasında yazan isminin üzerine sürdü. Bu ruhlar arasında sıkça yapılan bir sözleşme yöntemiydi.

Kağıdı masaya koyarken gözlerini kapattı. Elleri dizlerinin üzerinde yerini alırken, kötü ruhu çağırma için öğrendiği sözlerlerini fısıltıyla söyledi.

"Sen ve ben bir anlaşma yapacağız. Bana istediğim konuda yardım et. Karşılığında çokça ölü bedenin olsun!"

Aynı sözleri tekrar tekrar fısıldadıkça, sadece ahşap evin içinde olan bir fırtına çıktı. Mumun alevlerini oynatan rüzgar bir kaç eşyayı da düşürürken hiç bir tepki vermedi genç adam. Hala aynı pozisyonunu korurken, susmadı.  Fısıltısı yükselirken, binanın dışından hiç bir şey fark edilmiyordu. Sesi yükseldiğinde mumun alevleri de aynı şekilde yükselerek perde kumaşlarını tutuşturdu. Alev alan kumaşlara rağmen hala sakin olan beden daha da yükseltti sesini.

"Sen ve ben bir anlaşma yapacağız. Bana istediğim konuda yardım et. Karşılığında çokça ölü bedenin olsun!"

Alevler büyüyerek tüm odayı yuttuğunda genç adam gözlerini sıkıca yumdu. Dizlerinde ki elleri şimdi sıkıca yumruk halini alırken alevler bir anda yok oldu. Her şey eskisi gibi görünüyordu. Mumlar sönmüş ve tekrar yandığında masada ki kağıt  görünmez bir şekilde imzalandı. Bu anlaşmanın gerçekleştiği anlamına geliyordu. Kalem masaya sertçe düştüğünde genç adam gözlerini açtı.

Karşısında gördüğü sarışın oğlan ile anka kuşu gözleri kısıldı. Görünüşü narin ve inceydi. Kötü ruh olduğundan şüpheliyidi. Bakışları genç oğlanın nasıl öldüğünü anlamak için üzerinde gezindi. Vücudunda herhangi bir iz yoktu. Giysileri bile tertemizdi. Kendisini izleyen deniz mavisi gözleri utanarak kaçtı. Elleri birbirine bağlı önünde duruyordu.

"Adın ne?" soğuk ve etkileyici bir sesle konuştuğunda sonunda gözleri tekrar buluştu.

Uzun sarı saçlarının arasında renkli iplerle örülmüş küçük melikler vardı. Aynı ton renk alnının üzerinde de iki yandan aylımış olarak dururken, havaya kalmış kaşları fark edildi. Şaşırmış olmalıydı. Küçük kalp şeklinde ki dudakları aralanırken kekeledi.

"Ha.. Be.. Ben mi?" derken işaret parmağı ile kendini göstermişti.

Sakince sözlerini onaylayan genç adam hala onu izliyordu. Önünde ki ruh şimdi yanaklarını elliyordu. Sanki bir şeylerden emin olmak istiyor gibiydi. Sonra tereddüt ederek ismini söyledi.

" Lee Felix, siz tanrı mısınız?"

"Ah... Hayır. Az önce ne imzaladığından haberin var mı?"

"Cennetten bir tapu?"

Kaşları çatılırken, oturduğu yerden kalktı. Elleri arkasında birleşti. Adımları ruha doğru ilerlerken dikkatle inceledi.

Genç Efendi ve onun hayaleti - hyunlix -Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin