Herkes kardeş ister. Canı sıkkın olduğu zamanlarda yanında olacağı, beraber gülebileceği, dertlerini anlatabileceği bir kardeş ister. Ama kimse bir kardeşi olduğunu 18 yıl sonra öğrenmek istemez.
Kardeş. Şu an bana o kadar yabancı bir kavram ki. Karşımda kardeşim, karındaşım, hatta ve hatta ikizim duruyor. Ve ben ne yapmam veya ne tepki vermem gerektiğini bilmiyorum. Bilemiyorum.
Hakan. Sarının benim için uygun gördüğü kişi benim öz ve öz kardeşim mi şimdi. Veya benim yaşayan bir ailem mi var. Bana o kadar uzak ki bütün olanlar vücudum bile vereceği tepkiyi kestiremiyor ve en kolay yola başvuruyor. Etraf dönüyor, birinin ismimi haykırdığını duyuyorum ve sonrası büyük bir karanlık...
--
Gözlerimi açtığımda aşinası olduğum beyaz tavanla karşılaşıyorum. Bayıldım çünkü bir kardeşim oluğunu öğrendim. Aslında hayır bir kardeşim olduğu için değil, bir ailem olduğunu öğrendiğim için bayıldım. Çünkü bütün ailesini tek seferde kaybetmiş birisi olarak bir ailem olduğunu öğrenmek bende şok etkisi yaratıyor.
Kapının açılma sesiyle kendime geliyorum. Kayra korkan gözlerle bana bakıyor çünkü ne tepki vereceğimi bilemiyor. Daha çok vereceğim tepkiden korkuyor. Öyle bir ifade var ki suratında şuan ayağa kalkıp önüme gelen herkesi dövsem ağzını açıp tek kelime bile etmez.
Usulca yanıma yaklaşıyor. Önce yatağın kenarına oturacak oluyor ama hemen vazgeçip yatağa girip bana sarılıyor. Buna o kadar ihtiyacım var ki hemen ona yanaşıyorum. Beni sarmasına izin veriyorum. 5 yıl önceki gibi beni güçsüz görmesine izin veriyorum. O gün ki gibi...
'İyi misin?'
O kadar kısık sesle soruyor ki bu soruyu ben bile emin olamıyorum. Harbiden iyi miyim ben. Ne hissediyorum bilmiyorum.
Tam bu sırada kapı tekrar açılıyor. Arda, Anıl, Leonardo ve Chuck sırayla içeriye giriyor. Hepsi yatağın bir kenarına oturuyor ve şu hayatta görebileceğim en içten gülümsemeyle bakıyorlar. Belki konuşmuyorlar, diğer insanlar gibi boş cümleler kurmuyorlar ama yanımda olduklarını hissettiriyorlar. Ve o an karar veriyorum hislerime. Mutluyum çünkü ne olursa olsun yanımda olacaklarını biliyorum.
'İyiyim. Sadece boşluktayım. Bunca şeyden sonra bir ailem olduğunu öğrenmek... Garip.'
Hepsinin gözlerinde saklamak istedikleri bir hüzün var. Çünkü farkındalar, kimsenin bana üzülmesini bana acımasını istemiyorum. Bu yüzden hep sert kızı oynuyorum. Ama şimdi burada sert kızı oynayamıyorum. Çünkü boşluktayım.
'Aleyna.'
İsmimi duymamla kafamı kaldırıyorum ve bana endişe ile bakan 5 çift göz ile karşılaşıyorum. İçten olduğunu düşündüğüm bir gülümseme gönderiyorum onlara. Yani umarım öyledir.
'Biraz yersiz olacak ama dışarıda Hakan adında kardeşin olduğunu söyleyen birisi var.'
Arda'nın kurduğu cümle ile tekrar boşluğa düşüyorum. Doğru ya benim buraya gelme sebebim buydu. Bir ailem ve bir kardeşim var.
'Biliyorum.'
Uzun bir sessizlik yaşanıyor. Büyük ihtimal ben baygınken her şeyi öğrendiler. Benim öğrenmeye fırsatım olmadığı her şeyi.
'Gençler, Hakan ile konuşabilir miyim?'
Sorduğum soru karşısında kimse bir şey demiyor. Sessizce ayağa kalkıp kapıya doğru gidiyorlar. Kayra gitmeden başımdan öpüyor ve bana gülümsüyor. Kapı açılıyor, sonra kapanıyor. Odada oluşan o ölüm sessizliği kapının tekrar açılmasıyla bozuluyor.
Hakan onu ilk görüşümden farklı görünüyor gözüme. Daha iyi ya da daha kötü kestiremiyorum. Ama farklı olduğu kesin.
'İyi misin?'
Tek bir soru bazen o kadar çok anlam kazanır ki. Tıpkı şuan olduğu gibi. Tek bir soru binlerce anlam.
'Evet.'
Bazense tek bir cevap binlerce sonuç doğurur. Farklı yönlere çekilebilecek binlerce sonuç.
'Konuşmak istemişsin.'
'Ben sadece...'
'Duymak istiyorsun.'
Cümlemi benim yerime tamamladığı zaman gözlerine bakma ihtiyacında bulunuyorum. Beni anlıyor, nasıl bir durumda olduğumu anlıyor. Çünkü o da aynı. O da boşlukta. Belki de şuan kardeşliğin verdiği bir hissiyat ile onu teselli etme ihtiyacı duyuyorum. Ben varım demek istiyorum. Yanında birilerinin olduğunu bilsin istiyorum. Çünkü onun gözlerinde çaresizlik gördüm.
O an fark ediyorum. Evet ilk gördüğüm zamandan farklı. O günkü dağları ben yarattım havası yok üstünde. Onun yerine çaresiz. Bir çıkış yolu arıyor kendine, sığınabileceği bir liman arıyor. Tıpkı benim gibi.
'Evet.'
İlk def bu kelimenin ne kadar hayat kurtarıcı olduğunu fark ediyorum. O kadar çok anlam barındırıyor ki üstünde. Anlıyorsun ama verecek cevabın yok.
'O kadın, annemin yanında gördüğün kadın, bizim ebemizmiş. Zamanında paraya ihtiyacı varmış ve bu parayı en basit yoldan kazanmak istemiş. Seni başka aileye vermiş. Başta çok saçma geliyor kulağa, hani diyorsun ki bu devirde böyle şeyler kaldı mı? Maalesef ki kalmış. Şansımıza, daha doğrusu olmayan şaşımıza...'
Biz. Ne kadar garip bir kelime... Onu kendin gibi görmek, benimsemek... Şu hayattaki en zor iş belki de.
'Peki.'
Tek kelimelik cevaplar ne ifade ediyor bilmiyorum. Ama bunları yaşıyor olmak bile garip geliyor bana. Yalnız olmadığımı kapının sesinden anlıyorum. Hakan tam kapıyı açıp çıkacak iken bir kuvvet onu durduruyor. Kapıyı tekrar kapatıp yanıma yaklaşıyor.
'Annem...'
Sözlerini merak ediyorum açıkçası. Bir erkek çocuk için anne o kadar değerlidir ki, bu cümleye başlangıcı benim gözümde onu gerçekten güçlü kılıyor.
'Annem senin yaşadığını duyunca kriz geçirdi. 18 yıldır ölü bildiği kızını görmek ağır geldi haklı olarak. Şuan iyi, yan odada yatıyor. Ama uyanırken ilk sorduğu soru kızım nerde oldu. Kızımı görmek istiyorum. Biliyorum çok saçma ama annem benim için şu hayata her şeyden değerli. Rica etsem onun için bir süre yanımızda kalır mısın? En azından annem kendini toparlayana kadar...'
Bir insan karşısındakinden bir şey isterken ne kadar zorlanabilir? Veya alacağı cevaptan ne kadar endişe duyabilir? Hakan şuan öyle bir konumda ki, annesi için ölmeye bile gidebilir. Ve ben onu anlıyorum.
'Saçma değil.'
Sözlerim kafasını kaldırıp bana bakmasına neden oluyor. Geldiğinden beri ilk defa gözlerimin içine bakıyor. Ve o gözler çaresizlik dolu.
'Annen için böyle bir şey istemen saçmalık değil. Belki zor ama saçma değil. Ve evet, kalırım.'
Belki de şu hayatta alınacak en zor kararı verdim. Ama bundan zerre pişmanlık duymuyorum.
--
Çıkış işlemlerinin tamamlanmasının ardından Hakan'ın arabasına biniyorum. Biraz önce bayılmama sebep olan eve gidiyoruz. İkimizden de çıt çıkmıyor.
Uzun bir aradan sonra motorun durma sesiyle kafamı kaldırıyorum.
'Geldik.'
Hakan'ın sesiyle ona dönüyorum ve yavaşça arabadan iniyorum.
Karşımda Saygun villası var, benim yeni evim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELDİVENLİLER
RandomBir kişiyle bir kere karşılaşmanız normaldir. İkinci tesadüfe girer. Ama üç defa karşılaşırsanız bu işte bir iş vardır. Ve bu bugün onu üçüncü görüşüm. ------