24/09/2000
Felix;
O kadar büyük bir şaşkınlığın içerisindeyim ki hâlâ.. Neye nasıl nereden başlayacağımı bilmiyorum. Henüz, sindirebilmiş değilim bunca yıldır bunca mektubun bana yazıldığını. Öncelikle; ruhundaki kırıklığı hafifletmek için söylemem gereken bir şey var. Ruhunun acımasına neden olan cevapsız kalan mektuplarının sebebini bilmeye hakkın var. Bunca yıldır boş bir eve, hiç kimsenin olmadığı bir eve mektup yazdığını söylemek istiyorum. Bunu bilemezdin. Bilemezdim.
Felix, öncelikli olarak bana yazmaya devam etmelisin. Evet Felix, vazgeçmiş olsan da senin bana yazmaya devam etmene ihtiyacın var. Ve benimse her ne kadar geç kalmış olsamda mektuplarına ihtiyacım var. Bunu, yeni evime taşındığım ilk gün tam içeri girecekken, postacının elime tutuşturduğu son mektubunu kapının önündeki merdivene çöküp okuduktan sonra anladım. Anlayacağın, bana yazdığın son mektubun, okuduğum ilk mektubundu. Zarfın içine duygularını, hislerini, en önemlisi ruhunu koyarak gönderdiğin, gözyaşların yüzünden cümlelerin karman çorman olduğu o son mektup.. O kadar parçalanmış bir şekilde geldi ki ruhun bana, bunun olmasına müsaade ettiğim için kendimi affedebileceğimi sanmıyorum.
Ardımdan, postacının ise giderken neden bıkkın bir ifadeyle "posta kutusunu boşalt." dediğini anlamamıştım. Taa ki yeni evimin kapısını açıp, ilk adımımı attığımda ayağımın ucunda, kapının altından atılmış bir sürü mektup yığınıyla karşılaşana dek. Hayatımda daha önce hiç böyle bir sürprizle karşılaşmamıştım.
Oturup iki gün sadece mektuplarını okudum. Baştan sona hepsini. İki gün yıllarca nasıl bir çaresizlikle beni bekleyişini okudum. Sana iyi geldiğimi ama hiç gelmeyişimi okudum. Tüm dünyanı ben yapışını ama o dünyada beni bulamayışını okudum. Diğer taraftan bu yazılan mektupların sahibi olduğum için içimde tarifsiz bir huzur oluştu. Kendimi daha önce hiç bu kadar değerli hissetmemiştim. Sen bana yazarken nasıl hissettiysen, aynı hisleri ben de okurken hissettim.
Tanrım, ne kadar çok beklemişsin Felix beni. Karşı çıkmayıp, kabul etseydim eğer seni bu kadar bekletmezdim. Ailemin beni ceza olarak gönderdiği bu kasabanın benim için ödül olacağını bilseydim, sana yemin ederim ki çok önceden gelirdim. Bunun için çok özür dilerim. Bundan sonrası için beklediğin günleri telafi edeceğime emin olabilirsin. Senin tabirinle ruhunu doyuracağım.Felix.. Ruhunu bu kadar aç bırakmalarına nasıl dayandın gerçekten? Nasıl yaşadın bunca yalnızlığı? Okuduğumda, yaşadığın hayatın gerçek olmamasını diledim, ama senin gerçek olmanı. Şu an ise sana yazmak değil, kollarımın arasına alarak saçlarını okşarken "hepsi geçti" demek istiyorum.
Felix.. Benimle hissettiğin ruhunun sönmesine asla izin vermeyeceğim. Gerçekten, her mektubunda o kadar çok bahsetmişsin ki bana yazarken ruhunun toparlandığını. Özellikle geceleri yazıp yaşama hissini aldığın duyguları.. Sana söz bunların hepsine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Şanslıyız ki son mektubun elime ulaştığı için arada çok fazla bir zaman kaybı yaşamadık.
Ah o kadar çok şey yazmak istiyorum ki sana, bunca mektubunun tüm cevaplarını tek bir kağıda sığdırmam mümkün değil. Heyecandan olsa gerek aklım o kadar dağınık ki, zihnimi toparlayamıyorum. Tekrar tekrar okumak istiyorum. Okuyayım ki, bir daha ki sefere sana layıkıyla bir cevap yazabileyim. Şimdiki gibi dağınık olmasın cümlelerim. Ne kadar yazarsam yazayım hep eksik olacak bu mektup, o yüzden daha fazla uzatmak istemiyorum. Zamanla hepsi için teker teker cevap vereceğim. Ve de postacının alım saatine yaklaşmış bulunuyoruz. Burada bitirmek zorundayım. Daldan dala konuya atladığım bu mektubumu mazur gör lütfen. Senin gibi güzel değil kelimelerim, cümlelerim. Hayatımdaki yazdığım ilk mektubun kusuruna say bunu.
Hissettiğin gecede bana yine yaz. Büyük bir umutla. Ben seni özlerken.
Minho
ŞİMDİ OKUDUĞUN
-letters | -minlix
Fanfiction-lee felix, ruhunu diri tutmak istiyorsan bana yazmaya devam etmelisin. -lee minho, ruhumu yöneten tek kişisin.