'5'📬

56 9 9
                                    

02/10/2000

Minho;

Minho.. Çok güzel bir ismin var Minho.. Yabancımın ismi gerçekten çok güzel.. Ve isminin anlamı da öyle.. Engin gökyüzü.. Her zaman yabancım olarak başladığım bu mektuba isminle başlamak çok tuhaf.. İçimde fazlasıyla garip duygular içerirken yazıyorum bu defa.. İlk defa ne yazacağımı bilmiyorum. Normalde akar giderdi kelimelerim.. Son mektubumda sanki tüm cümleleri tüketmiş gibiyim. Şu an sana bu mektubu yazarken artık o mektup, son olmuş olmuyor değil mi? Oysa ki nasılda kararlıydım yazmamaya. Bak, yine buradayım. Yine sendeyim. Bakma böyle sakin sakin yazıyor gibi göründüğüme, içimde deli bir heyecanın ortaya çıkardığı fırtınalar kopuyor. Zapt edemiyorum duygularımı. Çılgınca bir şey var içimde daha önce hiç yaşamadığım.

Sana yazmayı bıraktığımdaki ilk gecemi anlatmamı ister misin? İki kelimeyle; "cehennem gibiydi." Hayatımda hiç böyle bir ızdırabın içinde boğulmamıştım. Boğuldukça dibine çekildiğim girdap çukurundan ise çıkaranım yoktu. Birinin beni gelip kurtarmasını beklemem ise tam bir saçmalıktı. Ama bu acıyı kendi ellerimle yaratmıştım. Çırpınmamın bir anlamı yoktu. İlk iki-üç günüm böyle geçti. Delirmekle yani. Sonraki gün tam ruhum bedenimden tamamen çekilmek üzereyken Bay Sato ellerime mektubunu tutuşturdu. Soluk soluğa kalmış bir şekilde gelmişti yanıma. Benim kadar o da şaşkındı. Ne olduğunu anlayamamıştım o an. İdrak edememiştim. Yüzüme bakıp bir şeyler söylüyordu ama duymuyordum. Gözlerimi elime tutuşturulan kağıt parçasına dikmiş, dünyadan tamamen soyutlanmıştım. Hayal gördüğümü falan sanmıştım. Değilmiş. Gerçekmişsin. Kaç defa okudum bilmiyorum, saymadım. O kadar çok kez defalarca okudum ki kağıdı eskittim bile denebilir. Ezberledim sayılır. Hayır, ezberledim. Her bir cümlesini kelimesi kelimesine. İlk cümlen var ya ; "o kadar büyük bir şaşkınlığın içerisindeyim ki hâlâ.." ben öyleyim hâlâ. O büyük şaşkınlığım gitmek bilmiyor bir türlü. Sanırım gerçekliğini bir müddet idrak edemeyeceğim. Kendimi kafayı yemediğime inandırmak istiyorum. Beni anlıyorsun değil mi Minho?

Her neyse.. Artık ruhum gibi sıkıcı mektuplar yazmayacağım sana. Çünkü senin gelmenle ruhum tüm sıkıcılığından arındı. Ölü ruhlu Felix'in ruhu, engin gökyüzülü Minho'nun ruhunda kendine yeni bir ruh edindi. Bu ruh; saçlarımı okşamak istemenle dirildi. Kollarının arasında olma hayaliyle hayat buldu. Varlığının hazzı böylesine iliklerime kadar işlemişken, gerçeğinle nasıl baş ederim, düşünemiyorum.

Güzel şeylerden bahsetmek istiyorum. Benim için güzel olan şeyler. Şu hayatımın son bir haftası gibi yaşadığım bir güzellik bu. Mesela dedemin söylenmeleri beni eskisi kadar sinirlendirmiyor artık. Gülümseyip geçiyorum. Gülümsemek güzelmiş. Sayende gülümsemeyi keşfettim. Beni daha önceleri de çok gülümsettin ama şimdikiler kahkahaya evriliyor. Hayalini bile kuramadığım bir huzurun içerisindeyim sanki. Bu arada sürekli kendimden bahsediyorum ama ben senin hakkında isminden başka hiçbir şey bilmiyorum. Bir de tabi adresin. Oysa ki bu mektupta senin hakkında merak ettiklerimi yazacaktım. Öyle çok büyük bir merak değil bu. Mesela; ilk olarak yaşın. Evet yaşın! Kaç yaşındasın.. Büyük müsün, küçük müyüm.. Sonra en merak ettiğim şeylerden biride o eve gelmenin bir ceza olduğunu yazmışsın.. İstemsizce aklıma takıldı bu. Umarım seni çok fazla etkileyecek bir ceza değildir. Ve ayrıca tüm bunları cevaplamak zorunda değilsin tabii ki. Benim seni tanımak istememin hevesine say bunu. Asla kabalık etmek istemem. Sorularımda seni rahatsız eden bir şey olduysa eğer, özür dilerim. Sonuçta ceza hassas bir konu.

Minho.. Sabah olmak üzere ama yıldızlar hala çok parlak. Gecenin karanlığı kendisini yitirmek üzere fakat yıldızlar inatla gitmek istemediğini haykırıyor sanki evrene. Gökyüzünden gitmek istemedikleri o kadar belli ki.. Tıpkı benim engin gökyüzümden gitmek istemeyişim gibi.. Ama sana gelmek için bu mektubu Bay Sato'ya yetiştirmem gerek. Ve mektubu ona verdikten sonra posta kutusunu bulutlarla dolu bir gökyüzü şeklinde maviye boyayacağım. Bir de unutmadan eklemek istiyorum, son anda aklıma geldi. Senin ilk mektubunun, benimse son mektubumun ellerimize tutuşturulması detayına değinmeden geçemeyeceğim. Bunun güzel bir tevafuk olduğunu düşünüyorum. Senin varlığına rastlamam ise tevafukların en güzeli.

Ruhumla hissettiğim gecede sana yine yazmak için sabırsızlıkla bekliyor olacağım. İçinde umutsuzluğun kırıntısı dahi olmayan, yıldızlar dolusu bir umutla..

Felix


-letters | -minlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin