16/10/2000
Minho;
Öncelikle.. Bana gökyüzünden sunduğun nefesini, büyük bir hazla en derinlerime kadar hissettiğimi bilmeni istiyorum. Hislerimin sayende yaşamı bulmasını seviyorum. İnan bana bununla yetinmenin ne kadar zor olduğunu söyleyerek doyumsuz olduğumu utançla itiraf etmek istesemde, ruhuma ve hislerime gönderdiğin nefesinle sonsuz bir mutlulukla yetineceğimide belirtmek istiyorum.
Hayalinin güzelliği ve her ne olursa olsun ondan asla vazgeçmeyişin beni sana bir kez daha hayran bıraktı. Kendi benliğini kaybettiğini düşünüp hayallerini kaybetmeyen bir güzelliksin Minho. Ve ben de hayalini kaybetmeyen bu güzel çocuğun dans edişini görme isteğiyle yanıp tutuşmaya başlayan biriyim bugünden itibaren. Senin hayalin dans iken, benimki dans eden Minho oldu son mektubundan sonra. Öyle ki ara ara rüyalarımda dans edişini görmeye bile başladım. Hayal meyal o da işte. Olsun o da yeter bana, şimdilik. Seni hiç görmediğim için yüzünü seçemesemde bedeninin o kıvrak hareketleri sen olduğunu bariz bir şekilde ortaya koyuyordu. Ve de çok güzel oluşun. Dans gerçekten sana çok yakışıyor Minho. Görmek istiyorum. Seni çok görmek istiyorum. Ama dans edişini daha çok. Mümkün mü hiç bilinmez fakat rüyalarımla bile yetinemeyeceğimi bas bas bağırıyor içimden bir ses. Gerçi benim sana karşı olan doyumsuzluğumu ele alırsak çok normal diye düşünüyorum. Tüm ruhumla bağlasam seni kendime yine de doyamam gibi geliyor bana. Öyle bir açlık benimkisi. Her neyse. Bitmeyen sen doyumsuzluğuma kelimelerim yetmiyor sonra.
Bu arada dans nedir diye sorsan bilir miyim hayır, sadece küçükken kasabaya indiğimde bir lokantanın önünden geçerken içeride televizyon denen aletten dans olduğunu düşündüğüm görüntüler görmüştüm. Biraz da müzik sesleri geliyordu. Çokta dikkatimi çekmemişti açıkçası, çünkü sonuna denk gelmiş olacağım ki görüntü hemen masmavi bir bütünlüğe kaydı. Hayatımda ilk kez o zaman görmüştüm denizi. Bir tv ekranında. Büyülenmiştim fazlasıyla. Sonraları da sadece rüyalarımda gittim işte. Ya da okuduğum kitaplarda. Benim de hayalim bir deniz olmuştu o günden sonra. Televizyon denen alette senin hayalinin arkasından benim hayalimin gösterilmesi kader midir bilinmez orası muamma. Hatırıma geldiği gün içimde hoş bir duygu oluştu. Gülümsetti beni. Sayende olduğu gibi. Hep olduğu gibi. İkimiz hakkında olan tesadüflerin arka arkaya gelip birbirini tamamlaması gibi. Senin beni tamamladığın gibi.
Hayalin olan dansa ulaşmaman için seni yıllardır neyle oyaladılar bilmiyorum ama artık karşında hiçbir engelin kalmadığını bilmek beni fazlasıyla huzurun nirvanasına ulaştırdı. Ya da senin üstünden kalkan hafifliğin sükuneti bana geçtiği için öyle hissettim, bilmiyorum. Ruhumu sana bağladığım için tüm duygularını ele geçirdiğimi itiraf etmekte bir sakınca görmüyorum.
Hayalden bahsetmişken, hiçbir hayalimin olmadığını fark ettim. Zaten olmayacağı için midir bilinmez hiç öyle sularda yüzmemişim. Olmak istediğim bir kalıp yokmuş bunun bilinciyle aydınlandım kendi adıma düşünce işine girişince. Yaptığım işi seviyorum çünkü, çiçeklerle uğraşmayı seviyorum. Dünyaya yine gelsem yine aynı şekilde çiçeklerle ilgilenirmişim gibi hissediyorum. Sanırım bu dağ başında bir lütuf olarak bahşedildi bu çiçekler bana. Sense çiçeklerin en güzeli olarak giriş yaptın hayatıma.Senin dansın ve benim çiçeklerim bir araya gelsek biz olsak, tüm gökyüzü okyanus olur da bana, mutluluktan başım dönerdi sonsuzluğa baktıkça.
Yıldızlar yerini almak üzere ama bu sefer başka bir şekilde, demem o ki yetersizlikle dolu sanan kendini donatman için yıldızları sana gönderdim. Engin gökyüzülü çiçeğimin, bütün dünyanın gözünü kamaştıran parlayan bir yıldız olması için yapmam gereken tüm her şeyi kendime vazife edindim. Ruhumu artık tamamen sana bırakma vaktimin geldiğinin işaretidir bu. Tüm ruhumla sana teslim oluşumun hazzını yaşıyor oluşum hayatımın en anlamlı gününün olduğunu fısıldıyor bana. Son bir armağan daha sunmak istiyorum sana, müzikten anlamayan ben yıllardır dedemin bozuk plağından en düzgün çalan şarkıyı ithaf etmek istiyorum. Benim en sevdiğim şarkı, hoş bildiğim tek şarkı olsada başka bir şarkıya ihtiyaç duymayacağıma eminim. Bu şarkı ben sana armağan edeyim diye var olmuş. Varlığına olan inancımın sancıları dindikten sonra sözleri daha bir anlamlı olmuş. Seni bulduktan sonra hayat bana cennet olmuş. Dahası benim sana hislerimin tercümanı olmuş.
Bu şarkı Bryan Adams-Heaven imiş. Felix'in Minho'ya söylemek istediklerinin bir çoğu imiş.Bana nefesini sunan, benimse ruhumu verdiğim Minho, tüm özleminle titrek bir nefes dolaşıyor damarlarımda mektupları yazarken. Bir an önce sana gidip senden gelecek cevabın heyecanıyla çalkalanıyor kalbim son satırlara yaklaştıkça.
Hayallerini çiçekleriyle donatmak isteyen bu aciz insan, bir öncekinden daha yoğun duygularla bekliyor olacak seni. Umudun, hislerin, sayamayacağı kadar çok yıldızların biriktirdiği hislerle.
Felix
ŞİMDİ OKUDUĞUN
-letters | -minlix
Fanfiction-lee felix, ruhunu diri tutmak istiyorsan bana yazmaya devam etmelisin. -lee minho, ruhumu yöneten tek kişisin.