S#2

213 17 4
                                    

Multimedia : Emma
**
Emma benim çocukluk arkadaşımdı. Ondan başka yakın arkadaşım olmamıştı. Her zaman onunla zaman geçirirdim.

Neredeydik biz? Neden buradaydık? Bir suç mu işlemiştik? Ne suçu işlemiş olabilirdik ki , sonuçta sıradan insanlardık. Bütün bu düşüncelerden ayrılıp biraz etrafıma bakmaya karar verdim. Ormandaydık. Sanırım geceydi. Ortam epey karanlıktı. Herkesin elinde meşale vardı. Emma elindeki ikinci meşaleyi bana uzattı. Yüzü bembeyazdı, aslına bakılırsa herkesin yüzü bembeyazdı.

Ormandaki belli belirsiz yolda yürümeye başladılar. Sesizliği bozan ben olmuştum.

"Emma!" sesim titremişti.Birden Emma bana döndü. Sanki bu anı bekliyormuş gibi boynuma sarıldı.

"Nerdeyiz biz?" dedim fısıltıyla. Emma da aynı fısıltıyla

"Bilmiyorum tatlım biz de uyandığımızda buradaydık. Senin gelmeni bekliyor-"

"Gitmemiz lazım biraz sonra ortaya çıkacaklar."

Bu sefer konuşan bir erkekti. O da bizim gibi yirmili yaşlarda duruyordu. Emma kolumdan tutarak beni çekti. Neden beni bekliyorlar olabilirlerdi ki? Ortaya çıkacak olanlar neydi?

Yaklaşık on beş dakika sonra sanırım gitmemiz gereken  yere gelmiştik. Burası kocaman demir duvarları ve kapısı olan bir hapishaneyi andırıyordu. Az önce konuşan erkek kapının yanındaki küçük kutuya bir şeyler söyledi. Hemen ardından demir kapı büyük bir gürültüyle açıldı. Herkes aceleyle içeriye girince ben de refleks olarak içeri girdim. Son kişi de içeri girince kapı hemen kapandı.

Duvarların ardı sandığım gibi bir hapishane değil, tam tersi görkemli bir malikaneye benziyordu. Koyu yeşil duvarları, kahverengi kapısı, çeşitli ağaçlarla kaplı bahçesiyle gayet hoş görünüyordu. Malikaneye girdiğimizde içerisinin de dışarısı kadar görkemli olduğuna kanâat getirdim. Tavanda çeşitli kristallerle süslenmiş kocaman bir avize vardı. Merdivenlerin kolları altın rengiyle boyanmıştı. Gözüm kapılara kaydığında, bembeyaz kapıların her birinin üzerinde yanımdaki kişilerin fotoğlarının ve isimlerinin olduğunu gördüm. Herkes evi hayranlıkla izliyordu.

Kocaman bir salona girdik. Krem rengi koltuklara oturan ilk ben olmuştum. Hemen yanıma da Emma oturdu. Emma'ya yaklaşıp konuşmaya başladım.

"Emma"

"Efendim Diana"

"Neden beni bekliyordunuz?"

"Biz hepimiz aynı asansörle geldik. Birden ormanda bir anons yapıldı. Sonuncu olarak bir kişinin daha geleceği ve yanındaki büyük kutuların ormandaki yaratıklar için yemek olduğu söylendi. Korksak da son kişinin gelmesini beklemeye başladık. Yaklaşık beş dakika sonra asansör geldi. Senin geldiğini görünce sevinsem de ortamdaki gerginlikten dolayı olsa gerek sarılamadım. Zaten sonrasını sen de biliyorsun. Ama neden burada olduğumuzu hâla bilmiyoruz. Ayrıca kapının kilidini açan kişi hepimizden önce gelmiş, yaratıkları görmüş ve kapının kilit şifresini sadece o biliyorm-"

"Adım Anthony."

Bahsettiğimiz kişi birden konuşunca afallasam da bozuntuya vermeden konuşmaya başladım.

"Ben de Diana."

Gülümseyince ben de karşılık olarak tebessüm etmekle yetindim. Tam o anda kaynağının nerden geldiğini anlayamadığım bir anons yapıldı.

"Herkesin dikkatine, odalarınıza geçiniz. İhtiyaçlarınızı karşılayacak her şey odalarınızda bulunmaktadır. On dakika sonra tüm kapılar kilitlenecektir. Lütfen acele ediniz."

**
Beğendiyseniz tatlı yıldızcığı doldurmayı unutmayın...

OlağanüstüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin