S#5

116 14 7
                                    

Bu sefer geldiğimiz yer bir arenaydı. İzleyici koltukları ve eskimiş taşlarla karşımızda duruyordu. Yaklaşık yüz kişi bize bakıyordu. Bu sefer dikkatimi kırmızı bir koltuk çekti. Üzerinde upuzun beyaz sakalları olan ve mavimsi beyazımsı elbise giyen bir adam vardı. Adamla göz göze gelince güven verecek şekilde gülümsedi. Ben ise mal mal baktım. Dy konuşmak için ağzını araladığında birdenbire yere yığıldı. Yüzüstü yere düştüğü için sırtındaki yarayı görebiliyordum. Sırtında çok büyük bir delik vardı. Belki de bu yarayı bahsettiği yaratıklar yapmıştı. Belki görünmezlerdi ve sıradaki görevimiz onları öldürmekti. Derken gözüm bir şeye takıldı. Yerdeki eski taşın üzerinde bir bulanıklık vardı. Tam çözemiyordum ama baya büyüktü bu bulanıklık. Sanırım yedi ayağı vardı.

"Emma sen de benim gördüğümü görüyor musun?"diyerek Emma'yı dürttüm. "Neyi görüyor muyum Diana?"dediği an "İşte onu.." diyerek bulanıklığı gösterdim. Sanırım bundan sonra onlara "bulanıklık" diyecektim. "Diana orada bir şey yok, sen iyi misin?" dedi endişeli bir ses tonuyla. Ben hiç cevap vermeden aynı soruyu Anthony'ye sordum. Ama o da göremediğini söyledi. Ben böyle bir şeyin nasıl olabileceğini düşünürken karşımdaki bulanıklık birden kırmızı gözlerini açtı ve dişlerini gösterdi.

Ben korkudan bayılmak üzereyken birden bir tekme savurdum. Atağım sonucunda bulanıklık yere yığıldı ve hırıltıya benzer bir ses çıkardı. Sonra bir daha hiç hareket etmedi.

Az önce gördüğüm uzun sakallı yaşlı adam hayretle ayağa kalktı. Ben bile bu atağı nasıl yaptığımı düşünürken hayret edilmek bana gurur verdi. Ama o bulanıklığın ne olduğunu, neden sadece benim görebildiğimi, ve o atağı nasıl yaptığımı henüz çözemedim.

Yaşlı adam ağır ağır bana yaklaştı ve diz çöktü. Ben ne yaptığını henüz anlayamamışken ateş kustu ve konuşmaya başladı. "Hoşgeldin LORDUM..." Son kelimede sesi kalınlaşmıştı.

~~~~~~

Çığlık atarak uyandım. Ne yani?!! Bütün bunlar rüya mıydı?! Sanki her şey gerçekti...

Kafamı bulandıran düşüncelerden uzaklaşıp banyoya yönelecektim ki yere düştüm. Düşmemin sebebi koliydi. Zaten daha yeni taşınmıştık ve her yer koliyle kaplıydı.

Bacaklarımdan destek alarak ayağa kalktım ve banyoya gittim. Güzel bir duş alarak rüyanın yorgunluğunu atmaya çalıştım.

Sakin bir şekilde merdivenlerden indim ve mutfağa gittim. Annem her zamanki gibi kahvaltı hazırlıyordu. Bana doğru gülerek "Hayırdır uykucu, dalgınsın bugün?" dedi. "Hayır anneciğim, çok garip bir rüya gördüm de önemli değil birazdan geçer." "Hmm, peki." "Neyse anneciğim ben kahvaltı yapayım sonra da yeni okulum için düzenlenen geziye gideyim, gelince konuşuruz."dedim ve hemen kahvaltımı yaptım.

Odama çıktım. Üzerime siyah bir pantolonla krem bir tişört giyip aşağı indim. Spor ayakkabılarımı giyip evden çıktım. Gelen servise bindim ve okula gittim.

Sarışın erkek bir rehber öğretmen bize eşlik etti. Sınıf arkadaşlarımın kimler olduğuna bakmamıştım bile. Ne kadar da bencilim.

Sarışın öğretmen yoklama alıyordu. Sanki ilkokuldayız.

"....Diana Harrison."
"Burada."
"....Anthony Lawrence."
"Burada."

Anthony gerçekten var mıydı?! Ama nasıl?!!!!! Rüya...
Bunları düşünürken Anthony'ye bakıyordum. O da bana bakınca gözlerimi kaçırdım ve yutkundum. Sanırım... Korkuyordum...

Umarım beğenmişsinizdir..
Yani en azından diğerlerinden uzun bir bölüm oldu.
Vote ve yorumlarınız dileğiyle. Bay bay...

OlağanüstüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin