Yoongi Jungkook'u bir daha nasıl görebileceğini düşünüyordu.
Fakat hiç bir şey bulamadı.
Çevresi geniş birisi değildi.
O kimseyle konuşmazdı.
Jungkook'un evini görmüştü,bu aklına bir fikir getirdi.
Jungkook'un evine gidecekti ve o işine giderken onu takip edecekti.
Onu son bir kez olsa bile görmek istiyordu.
Koşarak otobüs durağına gitti.Otobüs tıklım tıklımdı.
Buraya binemezdi onun sosyofobisi vardı birde bu kadar kalabalık bir otobüse binerse bu fobisi depreşirdi.
Ama onu görmek için bunu bile göze aldı.Cesur fakat büyük korkuları olan bir adam.
Güçlü fakat zayıflıkları fazla olan bir adam.
Sessiz fakat çığlıklarla bağıran bir adam.Koşup Jungkook'un evini buldu.
Burası şirin bir evdi.
Evin arkasında büyük bir çiftlik vardı.
İneklerin ve koyunların seslerinin net duyulduğu bir yerdi.
Yavaşça eve doğru ilerledi.
Elini zile doğru yaklaştırdı.
Bu saate kadar Jungkook'un çıkmış olması gerekiyordu.
Zili çaldı.
Güler yüzlü,yorgun,bitkin ve şirin bir kadın karşıladı onu.
Bu onun annesi olmalıydı.-Buyrun Efendim.
Dedi ince ses tonuyla.-Şey Jungkook çıktı mı?
-Evet yaklaşık 1 saat önce çıktı,Bir şey mi oldu?
-Bana çalıştığı işin adresini verir misiniz?
-Oh, Peki bir dakika.
Deyip içeri gitti.
Elinde bir kağıt ile geri döndü.-Buyrun işin adresi bu kağıtta yazıyor.
-Teşekkürler.
-Rica ederim iyi günler!
Diye bağırdı koşan Yoongi'nin arkasından.Şimdi Busandan yeniden Seul'e gitmesi gerekiyordu.
...
'Ne yani Jungkook burada mı çalışıyordu' dedi içinden.
Burası büyük,görkemli,çok katlı bir gökdelendi.
İçeri bir adım attı.
Girişte dosyalara bakan bir adam gördü.
Hemen yanına gitti.
Bu Jimindi.-Jungkook nerede?
Dedi nefes nefese.Jimin ona Jungkook'u soran bu adama baktı.
Gözlerine baktı.
Ellerine baktı.
Dudaklarına baktı.
Yüzüne baktı.
Gözleri parladı.
Şirkete gelen bu serseri kılıklı yakışıklı da kimdi diye sorguladı.
Kalbi çarpışmaya başladı.
Kalbi olduğunu hissetti.
Yüzündeki tebessüm bir aşk tebessümüne dönmüştü.
Uzun süre gözlerine baktı.
Gözlerinde kaybetti kendini.
Oralarda,
Çok derinlerde kayboldu o gün.
Kendini bulamadığı dipsiz bir aşk kuyusuna düştü sanki.
Titreyen elleri,durmayan kalbi,büyüyen gözleri...
Bunlar aşkın belirtileriydi.-Heyy!Beni duyuyor musun Jungkook nerede?
Dedi elini yüzüne doğru sallayarak.-Oh,Jung- Jungkook 38. Katta arşivde olması lazım.
Dedi kekeleyerek.Yoongi koşarak asansöre bindi.
Eli 38 yazan tuşu aradı fakat burada en az 70 tuş vardı.
38'i bulduğu anda üzerine sertçe bastı.
Asansör açıldığı anda fırladı ve arşive gitti.
Orada yoktu.
Yanda oturan ciddi adama baktı.-Jungkook nerede?
-Son katta Bay Kim'in odasında olması lazım.
Koşarak asansöre bindi ve son kata çıktı.
Kapısında Taehyung Kim yazılı odaya daldı.
Taehyung yine manzarasını izliyordu.
İçinden 'Kim bu densiz' diye geçirdi Bay Kim.-Jungkook nerede?
Taehyung arkasını yavaşça döndü.
İçinden 'Üzerinde paçavradan oluşan kıyafetleri ve dağınık saçları ile odama giren bu aptal da kim?' diye bağırdı bir ses.-Biraz saygılı ol!
İsmin ney?
Burası benim odam ve kimse böyle domuz gibi dalamaz!
Dedi Bay Kim korkutucu bir sesle.-Jungkook nerede?!
-Neden soruyorsun onu?!
Kıskanmıştı,
Hemde çok.-İsmim Min Yoongi!
-Bana bak onu görmek istiyorum.
-Neden?
Yoongi daha fazla bu baskıcı ve gıcık ses tonuna dayanamayıp:
-Ona aşığım tamam mı?
Taehyung'un yüzünü öfke kaplamıştı.
Şuan onu öldürebilecek kadar sinirliydi.-O asla senin olmayacak!
Dedi.
Yoongi gülerek:-Yanılıyorsun o benim olacak.
Deyip odadan hızır gibi çıktı.Yoongi 40-42 yaşındaki bir adama jungkooku kaptırmayacaktı.
Taehyung yüzündeki öfkeyle ve öldürücü bakışlarıyla bir seri katil gibi duruyordu.
Eline şarap alarak kadehine doldurdu.Bir yudum aldı ve öldürücü bakışlarıyla manzarasına baktı.
Madem savaş istiyorsun,
O zaman savaşırım!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daddy♡Taekook
Fiksi PenggemarAramızdaki yaş farkını umursamıyordum. Tek bildiğim ona büyük bir aşk beslediğimdi. Ben Kim Technology şirketinin sahibi Kim Taehyung! Sadece gururlu bir çiftçinin oğlu olan Jeon Jungkook'u istiyorum! Taekook'un Elli Tonu🍷