Neredeyim

77 6 0
                                    

Gözlerini açtığında kendini tek kişilik eski moda bir asker çadırında buldu. Önce şaşırdı çünkü bulunduğu yer cehenneme benzemiyordu. Cehennemde değilse bu tek bir anlama geliyordu hayattaydı.

Sevindi fakat kısa sürdü çünkü nerede olduğunu bilmiyordu ve ne olduğunu bilmediği bir yerde sevinmek saçma ve zaman kaybıydı. Hemen konumunu tespit etmeli ve onu buraya getiren kişilerin dost mu düşman mı olduğunu anlamalıydı.

Bu yüzden hızlıca yattığı yerden kalktı ve yataktan indi . İndiği gibide yere yapışması bir oldu. Hemen yerden kalktı. Daha önce dikkat etmediği kollarını ve bacaklarını gördüğünde şaşırdı çünkü onlar bir çocuğunki gibi kısa ve tombikti.

Yoksa ölmüş ve bir çocuğun bedeninde yeniden mi doğmuştu. Telaşla kendini kontrol ederken rahatladı. Yüz hatları , kemik yapısı tıpatıp ona benziyordu hatta yıllarca çalıştırdığı kasları duruyordu ama çocuk bedenine uygun bir şekilde. Bu kendi bedeninde olduğunu kanıtlardı ama ölmediğini kanıtlamazdı .Belki de paralel bir evrene geçmişti . Diğer bir ihtimal de ölmeyip küçüldüğü yönündeydi.

Dokuz iki seçeneği de iyice düşündü ve problemini kısa sürede çözdü.

Ona giydirilmiş fazla uzun tişörtü göğsüne kadar kaldırdı. Elbette içinde iç çamaşırı tarzı bir şey yoktu ve bedeni büsbütün ortadaydı. Ama önemsemedi , çıplaklığından daha önemli bir şey vardı. Sol göğsünde kalbinin hemen sağında duran 17 cm'lik yara izi şimdi iz biraz küçülmüştü ama oradaydı.

Bu yara izi onun en önemli parçasıydı. Onu o yapan şeydi. Ölmediği sürece yanında olacak bir parçasıydı. Yani yara izinin orada olması onun küçüldüğü ün kanıtıydı, aynı zamanda bir problemden kurtulduğunun.

Geriye nerede ve kimlerle olduğu kalmıştı. Bunun için dışarı çıkması gerekiyordu.

Çadırın kapısından çıkan ışığa bakılırsa gün daha yeni doğuyordu. Yani bir kaç nöbetçi dışında endişelenme birşey yoktu. Bu yüzden dışarı çıkmadan önce etrafı kolaçan etti. Nöbetçiler vardı ama çok yakında durmuyorlardı. Bu yüzden endişe etmeden çadırdan ayrıldı.

Etrafta sessizce dolaşmaya başladı. Gördüğü kadarıyla bir asker kampındaydı. Çevresi ağaçlık bir alandı ve pekte küçük bir alan değildi. En şaşırtıcı olan ise malzemelerdi. Hiç biri yirmi birinci yüzyıla ait değildi. Baya eskiydiler ama bunlar önemli değildi. Çünkü buradan ayrılamayacağa benziyordu.

Ağaçlar sık ve sonu görünmüyordu. Belli ki bir ormandaydı ve ormanlar hayvanlarla doludur. Eğer bu bedenle ormana girerse hayatta kalması zor olurdu.

Yani kim olduklarını bilmediği insanlarla kalmalıydı ve kalacaksa en azından bir silahı olmalıydı. Düşman oldukları ortaya çıkarsa ihtiyacı olacaktır.

Bu yüzden bir silah almak için cephane olduğunu düşündüğü merkeze yakın küçük çadıra girdi.

İçeri girdiğinde ağzı açık kaldı. Çünkü içeride bulunan silahlar ateşli değildi. Onların hepsi demirden yapılmış kılıçlardı. Arada bıçaklar ve hançerlerde olsa da hepsi eskiydi. Bu silahlar kendi kullandıklarının yanında bir hiç kalırdı. Ama misafir umduğunu değil bulduğunu yerdi. Elindekiler ile yetinmeye karar verdi.

Bir silah almak uzandığında boyunun yetişmediğini fark etti . Fıçıların içinde duran hiçbir silaha yetişemiyordu. Bir süre silahlara yetişebilmek için çabaladıktan sonra pes etti ve bir alternatif bulmak için dışarı çıktı.

Taş aramaya başladı. Bu yolu çok tercih etmese de hiç yoktan iyi idi. Bir süre keskin bir taş aradıktan sonra istediği taşı buldu. Mutlulukla taşa bakarken arkasından gelen adım seslerini fark etti. Kim olduğuna bakmak için döndüğünde tam dibinde ona doğru bakan pörtlek gözlü, yüzü kıllarla kaplı koca çirkin canavarı gördü. Korkudan büyük bir çığlık attı ve canavara saldırmaya başladı.

Second Chance Of The Female Assasin / Kadın Suikastçinin İkinci ŞansıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin