6- Tuhaf hisler

785 67 32
                                    

Demir korkuluklardan tutunarak inerken kırmızı halının önünde lüks bir araba durdu. Sehun önünü kestiği için kızmıştı ve arabaya bakınca onu gördü. Filtreli siyah cam yavaşça inerken Jong İn gülümsedi.

"Bu gece bir kahramana ihtiyacın var gibi görünüyor?"

Bir sürelik şaşkınlığını üzernden attıktan sonra Sehun bir sağına bir de soluna bakma gereği hissetmişti. Çünkü başbakan Jong In'in korumasız, gazetecilerin etrafını sarmadan dışarda tek başına duruyor oluşu onu biraz şaşırtmıştı. Araba Jong In her zaman kullandığı makam arabası değildi. Ve camları dışardan içeriyi görünmesini engelleyen bir madde ile kaplanmıştı. Bu Jong In'in etrafını neden gazetecilerin sarmadığını açıklıyordu. Çünkü arabanın içindekinin Güney Kore Başbakanı olduğunu bilmiyorlardı.

"Arabaya binecek misin yoksa beni gazetecilere yem mi edeceksin?" Kim Jong In bir cevap alamadığında sabırsızca tekrarladı. Bir eli direksiyonun üzerinde sabit bekliyordu. Sehun düşünmeden arabaya bindiğinde Jong In hemen camları kapatıp yola çıktı. Yüzünde eğlendiğine dair bir ifade belirmişti. Sehun'un aklı hala karışıktı. Neden Kim Jong In'ın arabasındaydı?

Jong In kafası karışık bir şekilde sağında oturan Sehun'a güldü. "Bu kadar gerilmene gerek yok. Sadece seni ben çağırdım ve kötü geçen gecenin sorunluluğunu almak istedim. Rahat ol Sehun."

"Sizin böyle dışarı çıkmanız güvenli mi?" Sehun sordu. Araba kırmızı ışıkta durmuştu. Jong In'i daha önce ne televizyonda ne de gerçek hayatta araba sürdüğünü görmemişti ama oldukça usta bir şekilde araba kullanıyordu. "Kuzey Kore ajanı mısın?" Jong In ciddi olmayan bir ses tonuyla sordu. Tek kaşını kaldırmış Sehun'un cevap vermesini bekliyormuş gibi bir ifade takınmıştı.

"Hayır." Sehun bu soruya nasıl bir cevap vermesi gerektiğini bilmiyordu ama garip bir ses tonuyla cevapladı.
"Beni öldürmek istiyor musun?"

"Ne, tabiki hayır."

"Gördün mü bak. Tehlikeli bir şey yok." Yeşil ışık yanınca Jong In tekrar dikkatini Sehun'dan alıp yola verdi.

"Sizin partide olmanız gerekmiyor mu? Sonuçta onur konuğu sizdiniz?"

"Sıkıldım."

"Eşinizi yalnız mı bıraktınız?"

"Bensiz idare edebilecek bir kadın." Jong In ilgisiz bir tavırla cevapladı.

"Ama-" Sehun devam edecekken Jong In'in bir eliyle baldırını hafifçe sıkıp bıraktığını hissettiğinde sustu.

"Bunları düşünme Sehun. Koskoca adamım kendi kararlarımı kendim verebilirim. Orada bulunmak isteseydim orada olurdum. Ama ben burada olmak istiyorum demek ki." Jong In bir saniyeliğine gözlerini yoldan ayırıp Sehun'a keskin bir bakış vermişti. Bu Sehun'un susması için yeterli bir cevaptı.

Az önce Jong In in dokunduğu bacağının yani ilk defa ona temas ettiği bacağının karıncalandığını farketti. Araba yol üzerinde akarken ve şehrin ışıkları yüzlerini yalayıp geçiyordu. Kısa bir yok tarifinden sonra resim atolyesinin önünde durduklarında Sehun emniyet kemerini çözüyordu. "Teşekkür ederim Bay Jong In."

"Lafı olmaz."

Sehun kapıyı açmak için uzandığında Jong In kolunu tuttu. "Resmi görebilir miyim? Sakıncası olmayacaksa."

Sehun şaşırdı ama hayır deme lüksünün olmadığını düşünüyordu. Belki de Jong In'in arabasına hayır demeden binme sebebi de buydu. Jong In'in başbakan oluşu ve söylediği her sözcüğün itaat edilmesi gereken bir emir gibi olduğunu düşünmesiydi. "Tabiki."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 24, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

The President (SeKai)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin