İnsanlar kalpleri soğuduğunda iyiyi ve kötüyü ayırt edemez hale gelirler. Yaptıkları şeyin yanlış olması artık onlar için umursamaz bir hal almaya başlar ve tek çıkış yolları daha soğuk bir kalbe sahip olmaktır. Emir de tam bunu yapmaya çalışıyordu. Onun için daha fazla insan acı çekmeliydi. Çünkü kendisi acı çekmeyi sevmiyordu. Peki ben neden buna dahil olmuştum ? Neden acı çekmesi gereken insanlar arasına girmiştim ? Kendime yeterince çektirmiyor muydum zaten ? Efe Emir' e sinirle bakıyordu. Anlaşılan bu fikir onun hoşuna gitmemişti. "Emir saçmalama !" Sinirle ona doğru bir adım attı. Birbirlerine kızmalarını istemiyordum. Çünkü ikisini de sinirli görmek beni korkutuyordu." Bu kadar mızmızlanmak yeter Efe." Dedi ve ayağı kalktı. Ne yapacaktı ? Gerçekten de Talha'yı önüme atıp "al öldür." Mü diyecekti ? Bunu yapmak istemiyordum. Artık kimsenin canını yakmak istemiyordum. "Bunu istemiyorum Emir. Sadece..." sustum. Doğru kelimeyi aramaya başladım. Sadece neydi ? "Uzaklaşmak istiyorum." Emir sinirle ellerini iki yana savurdu. "O yüzden mi sürekli dönüp dolaşıp buraya geliyorsun !" Diyerek bağırdı. Birden kollarımdan tuttu ve beni kanepeden kaldırdı. Karnıma giren acıyla iki büklüm oldum. Efe hemen gelip Emir'i tuttu. "Çekil şurdan. Madem uzaklaşmak istiyor uzaklaştıralım o zaman." Diyerek bacaklarımdan tuttu ve beni omzuna aldı. Dudaklarımdan homurtular çıkıyordu. Ani hareketlerden dolayı canım yanmaya başlamıştı. Hızlıca evden çıktı ve sokağa ulaştı. Beni sertçe yere bırakıp yüzüme baktı. "Seni bir daha buralarda görmeyeceğim." Dedi ve gitti. Evet gitti. Beni yerde, o halde bırakıp gitti. Ardından Efe'nin gelmesini bekledim. Fakat o da gelmedi. Kafamı ellerimin arasına aldım ve dizlerimi kendime çektim. Ağlamaya başladım. Sesim sokağın seslerine karışıyordu. Böyle beklemememiştim. Benim için bir şeyler yapılmasını beklemiştim. Emir'in beni böyle gördüğünde daha farklı tepkiler vermesini beklemiştim. Ne kadar da aptaldım ! Kendimi sürekli beklentiler içinde buluyordum. Yavaşça kafamı kaldırıp etrafa baktım. Gidecek yerim de yoktu. Kimseyi de arayamazdım. Çantam da zaten Talha'da kalmıştı. Sinirle ellerimi yere vurdum. Benim adım da Öykü'yse burdan gitmeyecektim. Hem burası Efe'nin eviydi. Gidecek biri varsa o da Emir'di. Kendimi zar zor kapının önüne attım ve orda oturmaya başladım. Bu onu daha çok sinirlendirecekti evet. Ama her zaman kendi isteğinin olmayacağını anlaması gerekiyordu. Gerekirse sabaha kadar bu şekilde burada otururdum. Elimin tersiyle yanaklarımdaki göz yaşını sildim. Bu kadar ağlamak yeterliydi sanırım. Araba seslerini duymamaya çalışarak apartmana baktım. Efe ile Emir tartışıyordu ama tam olarak ne dediklerini duyamıyordum. Birden sesler kesildi ve birkaç dakika geçmeden Demir kapı açıldı. Emir aniden bana döndü. Sinirle gözlerimin içine bakıyordu. Ona neydi ki? Biraz daha baktıktan sonra homurdayarak gitti. Eğer canım yanmasaydı gülebilirdim. Ama tüm bu olanların üstüne buna gülmek delice olurdu. Evet Öykü şimdi ne yapmayı düşünüyorsun bakalım? Her şey resmen tepe taklak olmuştu. Çok saçmaydı. Tüm bu olanları yaşamak, bu durumun içinde olmak. Bir filmde izleseydim muhtemelen dalga geçerdim ve şimdi ben bir film olmuştum. Asla benim başıma gelmez dediğim her şey benim başıma gelmişti. Böyle insanlar gerçekten var mı diye kendimi sorguluyordum. Şimdi ben de o insanların arasındaydım. Sahi burası Türkiye'ydi. Sokaktan geçen herhangi bir kadın hiç tanımadığı bir adam tarafından samuray kılıcıyla öldürülebiliyordu. Filmde görsem bu ne saçmalık diyerek kapatırdım. Ama maalesef bunu kapatamıyordum. Bacaklarımı karnıma doğru çekerek cenin pozisyonu aldım. Acaba ben de mi o kadınlar gibi olacaktım? Bir yerde benim ölümü mü bulacaklardı? Derin bir nefes aldım. Efe de yanıma gelmemişti. Zaten yapması gerekenden fazlasını yaptı niye biraz daha uğraşsındı ki? Aradan yaklaşık yarım saat kadar geçtikten sonra tepemde birinin dikildiğini hissettim. Kafam bacaklarımın arasına gömülü haldeydi. Ama kaldırmadım. "Hadi kalk." Emir'in sesini duyduğumda bacaklarımı daha çok kendime çektim. Neden geri dönmüştü ki? O kadar şey dedikten sonra şimdi ne yapmaya çalışıyordu anlamıyordum. "Efe'nin evinin önünde olmuyor böyle, kalk." Dediğinde kafamı kaldırıp ona baktım. Sanki birkaç haftada zayıflamıştı. Yanakları biraz daha içeri göçmüş ve çukurlaşmış gibiydi. Yerden destek alarak kalkmaya çalıştım. Emir elini uzattı ve kolumdan tuttu. Kuş gibi olmuştum. Ağırlığımın çoğunu o alınca ayağa kalkabilmiştim. Emir'den destek alarak yürümeye başladığımda sanki her yerime bıçak saplanıyordu. Aynada kendimi görmek istiyordum. Eğlenmeyi çok seven, kişisel bakımına önem veren, tertemiz yüzlü Öykü'den geriye ne kalmıştı acaba? Emir diğer eliyle belimi kavrayarak beni arabaya doğru yürütmeye devam ediyordu. Arabaya yaklaştığımızda arabanın kapısını açarak beni yavaşça içeri yerleştirdi. Hemen kendimi koltuğa gömerek karnımı tutmaya başladım. Emir de o sıra direksiyona geçti ve arabayı çalıştırdı. Aynada gözlerimiz buluşunca gözlerimi kaçırdım. "Hastaneye gitmemizi ister misin?" Diye sorduğunda düşündüm. "Başına kalacaksam evet." Güldü. "Sen hep başımdaydın zaten." Dediğinde gözlerimi devirdim. Acaba kim kimin başındaydı. Araba sallandıkça acıdan dişlerimi sıkıyordum. Bir an önce gideceğimiz yere gitmek istiyordum. Canım yanıyordu. Aynı zamanda Emir ara sıra aynadan bana bakarken ona hiç bakmamaya çalışıyordum. Birkaç dakika geçtikten sonra bir mahallede durduk. Geldiğimizi anladığımda tekrardan oturur pozisyona geçtim. Emir arabadan inerek arka tarafa geçti ve kapımı açtı. Tam ayaklarımı sarkıtmış inecekken kollarını bacaklarımın altından geçerek beni kucağına aldı. Ona şaşkın gözlerle bakmış olduğumu anlayacak ki "Yeterince darbe aldın" dedi. Allah Allah. Garipti. Kollarımı boynuna doladım. Yumuşak ama hızlı adımlarla binaya doğru ilerliyorduk. Evet daha önce gelmiştim. Hatta yatağında bile yatmıştım. Benim için zor zamanlardı. İçimden gözlerimi devirerek güldüm. Bu durumda da gülmezdim ya. Merdivenlerden çıkarken Emir'in beni nasıl rahatlıkla taşıdığını düşünmeden edemedim. İnsan azıcık yorulurdu. Belki de yorulmuştu ama belli etmiyordu. O an acaba insem mi diye düşündüm. Düz yolda inmedim şimdi merdivende mi inecektim. İyice saçmalamaya başlamıştım. Kapının önüne geldiğimizde Emir bana baktı. Ben de ona. Hala bekliyordum. "Anahtarı cebimden alsana."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lisedeki Mafya
Teen FictionO bir mafya. Tehlikeli bir hırsız ve belki de bir katil. !!! "Senin canını yakmak hoşuma gidiyor Öykü." Yanağıma dokunup sırıtınca, sinirle geri çekildim. "Uzak dur benden." Bana daha çok sokulup gözlerini kapattı. "Ateş kalbini sardı Öykü Sıraç. A...