Derin bir nefes aldım. Şu an benim için çok zor bir durumdu. Korkuyordum. Yalnızdım. Tek başıma. Talha hala gülümsemeye devam ediyordu. Çantamı sıkıca tuttum ve içeri girdim. ''Özlettin kendini be.'' diyerek bana sımsıkı sarıldı. Bir an karşılık verememiştim. Yavaşça kollarımı kaldırdım ve ben de sarıldım. Nefretle sarıldım. Nasıl bir işin içine girdiğimi bilmiyordum. Ne yapacağımı da bilmiyordum. Tek umudum başım sıkıştığında Emir'in gelmesini beklemekti. Sarılmamız bitince çantamı elimden alarak kapıdaki konsola koydu. Yüzüme bütün kaslarımı hareket ettirmeye çalışarak bir gülümseme yerleştirdim. Bir an bileğimden tuttu ve beni bir odaya soktu. ''Ta taa.'' Odayı incelemeye başladım. krem tonları ve gri hakimdi. ''Bu odayı senin için hazırladım.''
''Teşekkür ederim.'' Odanın ortasına doğru ilerleyerek yatağa oturdum. Bir şey bildiğimi belli etmemeye çalışmak çok zordu. Beni tanıyan biri yüz ifadelerimi görse direkt bir şeyler olduğunu anlayabilirdi. Belki de Talha da anlamıştı ve benim oyunuma karılık yeni bir oyun oynuyordu. Bana ayak uyduruyordu. Derin bir nefes aldım. Bir şekilde bu işin içinden çıkmalıydım. Talha yavaşça bana doğru yürüdü ve yanıma oturdu. Önce gözlerimin içine baktı. Sonra bakışları ellerime kaydı ve ellerimi tuttu. ''Kardeşimin yokluğunda bana ilaç gibi geldin Öykü.'' ellerimi dudaklarına götürüp bir öpücük kondurdu. Yüzümü buruşturmamak için kendimi zor tutmuştum. Gülümsemeye çalıştım. ''Asıl sen benim yanımda oldun ve olmaya da devam ediyorsun.'' Elimin üstündeki eline diğer elimi koydum. Midem bulanıyordu. Kusmak istiyordum. Karnım stresten ağrımaya başlamıştı ve bunları yüzüme yansıtmamalıydım. Nasıl bir işin içine girmiştim ben böyle. Suçluları cezalandırmak bana mı düşmüştü. O an kendimden nefret ettim. Annemi böyle kestirip atamazdım ki. Bir şeyler yapmak zorundaydım. Talha yanımdan kalktı ve ''Acıkmışsındır ben bir şeyler hazırlayayım.'' dedi. Tam tamam diyecektim ki birlikte hazırlama fikri daha cazip geldi. Onunla güzel vakit geçirirsem bir şey anlamayabilirdi. Ben de ayağa kalkarak ''Birlikte hazırlayalım'' dedim. Bana gülümsedi. Ne yapacağımı tam olarak bilmemem de işin en garip kısmıydı. Ne yapacaktım ki ? Birden kahkaha atmaya başladım. Talha bana garip garip bakmaya başladı ve yaklaştı. Gözlerimin içine baktı. İşte o an nefreti gördüm. Benim damarlarımda gezen nefretten vardı. Acaba hangimizin nefreti daha ağır basacaktı ? Hikayenin sonunda kaybeden kim olacaktı. Talha yavaşça kulağıma yaklaştı ve nefesini hissettim. "Bildiğini biliyorum Öykü." Gözlerim aniden kocaman açıldı. Ve işte o an ayak ucumdan saç diplerime kadar ürpermiştim. Bile bile kendimi ateşe atmıştım. Beni yakalaması zor olmamıştı. Hafifçe geri çekildim ve yutkundum. "Neyi ?" Yüzüm anlamsız bir hal almaya başlamıştı. Kızardığımı hissedebiliyordum ama bir tepki veremiyordum. Elimi tuttu. Ve ekledi. "Beni aptal mı sanıyorsun ?" Elimi çekmeye çalıştım fakat bırakmıyordu. "Bırakır mısın ?" Diyerek geri çekilmeye çalıştım bırakmamakta ısrarcıydı. İşte şimdi bitmiştim. İntikam almak benim neyimeydi ki. Ne yapmaya çalışıyordum ben ? Boşta olan eliyle bir saç tutamımı alıp kulağımın arkasına attı. "Annenin de yüzünde bu ifade vardı." Güldü. "Çaresizlik."
"Küçük bir yavru ceylan gibi ayağıma geldin." Yutkundum. Sertçe. Gözlerim dolmaya başlamıştı. İşte o an kendime çok kızdım. Güçsüzlüğümü belli ediyordum. Çaresizliğimi. "Neyine güvendin ki ? Aa yoksa Emir'ine mi güvendin ?" Cevap veremiyordum. Haklıydı. "Seni zaten o bu durumun içine atmadı mı ? Küçük aptal bir böcek gibi ateşe ilerleyip durdun !!" Diyerek bağırmaya başladı. Parmaklarım parmaklarının arasında resmen eziliyordu ! O an dudaklarımdan bir acı nidası yükseldi. "Merak etme Öykü. Ben senin için ateşi de yaratırım." Dedi ve birden beni çekiştirmeye başladı. "Talha n'apıyorsun, bırak beni." Beni başka bir odaya sürüklüyordu. Tam o anda ona tekme atıp uzaklaştım. "Sen annemi öldürdün !" Göz yaşlarım akmaya başlamıştı. Sesim titriyordu. Alaycı bir sesle "Ödeşmek istedim." Dedi. " Talha ben kardeşini bilerek öldürmedim. Sadece kendimi korumaya çalışıyordum. Yoksa o beni öldürecekti." Hızlı hızlı konuşuyordum. Kendimi açıklamaktan başka bir planım yoktu. Ah ne aptalca bir plan. "Kardeşim o şerefi bana bahşetmiş demek ki." Birbirimizden uzaktık. Ne o bir hamle yapıyordu ne ben. "Beni öldürebilirdin. Annemi değil !" Diyerek konsoldaki çantama atıldım ve bıçağı aldım. Ellerim titriyordu. Bıçağı ona doğrulttum. "Korktuğumu mu sanıyorsun ? Sence bana zarar verebilir misin?" Güldü. "O kadar emin olma." Diyerek bir adım attım. Ellerini yavaşça önüne siper etti. "Kardeşimi yanlışlıkla öldürdün. Beni bilerek öldüremezsin." Yapabilir miydim ? Emir'i vurmuştum. Ölebilirdi. Neden yapamayaydım ki? Ben bir adım daha atacakken birden üzerime atıldı ve koca elleriyle bıçak tutan elimi yakaladı. Ona direnmeye başladım. Beni iterek duvara çarptı. Bıçağı hala bırakmamıştım. Ama bir hamle de yapamıyordum. Kasıklarına tekme atarak eğilmesini sağladım ve dirseğimle omzuna vurdum. Acıyla dizlerinin üzerine düştü. Hızlıca bileğimi çektim ve bıçağı savurdum. Tam göğsüne saplayacakken tuttu. Nefes nefeseydik. Bileğimi bükünce acı bir çığlık attım. "Ahh !" Ve bıçak düştü. Talha saçlarıma yapıştı ve boynumu geriye itti. "Buraya kadarmış mı demem gerekiyor ?" Yüzündeki o pislik sevinci görmüştüm. Gözlerimi kapattım ve bir yaş daha düştü. Boşta kalan eliyle çenemden tuttu. "Seni öldürmemem için yalvar." Ellerimle koluna yapıştım fakat o kadar güçlüydü ki ona asla işlemiyordu. Homurtular çıkarıyordum. Acıdan mıydı korkudan mıydı belli değildi. "Talha bırak !" Saçımı daha güçlü çekti. "Ah ! Canım yanıyor." Ağlamaya başladım. Güçsüzlüğüme ağladım. Aptallığıma ağladım. Emir'e güvenmek istediğim için ağladım. Saçımı ve çenemi bırakmayarak beni ayağa kaldırdı ve koridora fırlattı. Acıyla düştüğümde başımı kaldırıp ona bakamadım. Yerden kuvvet almaya çalışarak dizlerimin üstüne çöktüm. Ellerimle saçlarımı geriye ittim ve ona baktım. Saf nefret vardı.
Hızlıca bana gelerek karnıma bir tekme savurdu. Acıyla yere yığıldım ve kalkamadım. Nefesim kesiliyordu. Gözlerim görmemeye başlamıştı. "Bu gücünle mi bana meydan okudun." Diyerek kahkaha atmaya başladı. "Senden daha farklı şeyler bekliyordum Öykü. Beni hayal kırıklığına uğrattın." Tekrar bana yaklaşarak saçımdan tuttu ve ona bakmamı sağladı. Dudaklarını yüzüme getirdi ve boynuma doğru gezdirdi. Sonra birden bir tekme daha atarak geriye gitti. Anında elimle karnımı tuttum. Ağzımda kanın tadını hissetmiştim. Sanki iç kanama geçiriyordum ! Her tarafım batışıyordu. Bütün organlarım acımaya başlamıştı ve ben tek kelime dahi edemiyordum. Derin bir nefes aldım ve yerden destek alarak ayağı kalktım. Karnımı tutuyordum. Diğer elimle de ağzımdaki kanı temizledim. "Öl-dür beni." Boğazım yanmıştı. Konuşmak ne zor gelmişti öyle. Talha gözlerimin içine bakıyordu. Sonrasında gözleri yerde bıçağı aramaya başladı ve ona doğru eğildi. Ellerindeki damarlar belirginleşmişti. Bıçağı kavrayarak kafasını kaldırdı ve bir adım attı. Korkuyordum. Nelerin içindeydim böyle. Bıçağı sallayarak "Tik-tak tik-tak" demeye başladı. Tam yanımda durdu. Boynumu kavradı ve bıçağı çeneme dayadı. "Soğukluğunu hissediyor musun Öykü ?" Gözlerimi kapattım. "Cevap ver !" Diye bağırdı. Aniden kafamı sallamaya başladım. "Umarım öbür tarafta çok üşümezsin. Yoksa burası gibi orda da zorlanırsın." Diyerek bıçağı daha çok bastırdı. Bıçağın keskinliğini çenem hissetmişti ve ufaktan yarıldı yavaş yavaş da kanım akmaya başlamıştı. Yavaş yavaş gözlerimi açmaya çalışırken kapı çaldı. Talha'nın kafası anında o yöne doğru dönmüştü. Daha fazla ayakta duramayacaktım. O da anlamış olacak ki beni bıraktı. Bırakmasıyla yere yığıldım. Kapı ısrarla çalmaya devam ediyordu. Talha yavaşça delikten baktı ve kaşlarını çattı. "Kim o ?" Tok sesi kulaklarımı çınlatmıştı. Daha fazla ses duymak istemiyordum. Kulaklarım bile acıyordu! "Kargo." Kapının arkasından gelen sesle Talha bana döndü. "Ölmek için güzel bir gün değilmiş." Dedi. Bense kıvranıyordum. Talha'nın elinde annemi öldürdüğü bıçak vardı. Bıçağı arkasına aldı ve "Resmen kendin için saklamışsın." Dedi. Gülümsedim. Haklıydı. Bile bile yapmıştım. Talha da o esnada kapıyı açıp açmamak arasında kararsız kalmıştı. Kapı tekrar çalınca yavaşça araladı. Tam o anda birden kapı yüzünde çarptı ve Talha burnunu tutmaya başladı. Görüşüm bulanıklaşmıştı. Yavaş yavaş bilincimi kaybediyordum. Koridorda bir ses yankılandı. "Şerefsiz !" Artık görmüyordum. Ama sesleri duyabiliyordum. Talha gelen kimse onunla kavgaya tutuşmuştu. Sanırım kazanan tarafı göremeyecektim. Etraf karanlıkken yavaşça bir el belimin altından dolandı ve aniden havalandım. Ne olduğunu idrak etmeye çalışırken daha fazla uyanık kalamayacağımı anladım ve sesler de gitti***
"Sen nerden biliyordun ?"
"Yavaş olsana uyandıracaksın."
"Umrumda değil ! Bu işin içine girmeyeceğiz dedikçe tam tersini yapıyorsunuz. Ne zamandan beri sözlerim dinlenmemeye başladı." Sesler tanıdık geliyordu. Gözlerimi açmaya çalışıyordum fakat göz kapaklarım çok ağırdı. Karnıma sancı girince dudaklarımdan bir inleme yükseldi. Etraf tamamen sessizleşti. "Onun halini görmüyor musun Emir ? Bunun sorumlusu kim ?"
"Beni ilgilendirmez. Kendisi istedi." Görüş alanıma Emir ve Efe girmişti. Efe'nin evindeydim. Ağzımı açıp kapattım ve gelen tatla yüzümü buruşturdum. Efe masanın üstünde duran bardağa uzandı ve dudaklarıma götürdü. Diğer eliyle de başıma destek vererek içmemi sağladı. Suyu kana kana içiyordum. Sanki yıllardır dudaklarıma değmemişti. Ben içmeyi bitirince Efe elini yavaşça başımdan çekti. Doğrulmak istiyordum fakat ağrılarım buna izin vermiyordu. Talha beni fena benzetmişti. Gözlerim odanın ortasındaki Emir'i buldu. Sinirliydi. Umursamazdı. Beni ölüme terk etmişti. Anlamıştım işte. Onunla ne iyilik ne de kötülük yapılırdı. İnsanlıktan çok daha farklı bir hal almıştı onunkisi. Emir beni inceledikten sonra arkasını döndü ve kapıya doğru yürüyecekken "Emir?" Diye seslendim. Anında boğazım yandı. Elimi boynuma götürdüm. Üstüme baktım kan içindeydi. Acı anında ne kadar darbe aldığımı görememiştim. Elim boynumdan çeneme gitti. Sargı bezi vardı. Ben kendimi incelerken Emir de odanın ortasında durmuştu. Ne bana dönüyordu ne de gidiyordu. "Bu kadar aptal olduğunu bilmiyordum." Diyerek sessizliği bozdu. Güldüm. "Bu senin planındı." Döndü ve bana yaklaştı. "İşte bu yüzden aptalsın." Parmağını bana doğrulttu sonra kendisine "Benim planımı uygulamaya çalışacak kadar aptal. Bana güvenecek kadar." Yanıma çömeldi ve gözlerime baktı. "Hala öğrenemedin mi ?" Anlamsızca bakıyordu. Gözlerimi Emir'den Efe'ye doğrulttum. Yüzündeki ifade bana acır gibiydi. Ben olsam ben de acırdım. Ama kimsem kalmamıştı. Babam normal bir hayat yaşadığımı sanıyordu. Ben ise tam olarak nerde onu bile bilmiyordum. Ve bu adama güvenmek istemiştim. Güvenebileceğim en son kişiye. Yutkundum. Nefes almaya çalıştım fakat zorlanıyordum. "Talha'nın yarım bıraktığı işi tamamla." Dedim sertçe. "Beni zaten ölüme gönderdin pek bir farkı yok."
"Öykü." Efe dahil olduğunda Emir elini kaldırdı ve onu susturdu. "Ölmek mi istiyorsun ?" Diye sordu. Yavaşça kafamı salladım. Bu olacaksa o yapmalıydı. Baştan beri istediği şey zaten buydu. Aniden kollarını arkasına attı ve belindeki silahı çıkardı. Tepki vermedim. "Ölmek istiyorsan yap o zaman !" Dedi ve silahı ellerime tutuşturdu. Parmaklarımı güzelce yerleştirdi ve başıma yönlendirdi." Benim yapmama gerek yok. Sen zaten kendini öldürmüşsün." Dedi. Ayağa kalktı acıyan bakışlarını attı. Odadan çıktı. Kafamda silah ağlamaya başladım. Korkaktım. Hiçbir şey yapamayacak kadar korkak. Kurtulmak istiyordum her şeyden. Her şeyi unutmak istiyordum. Ama olmuyordu. Efe bana yaklaşarak silahı elimden aldı ve beline koydu. "Böyle bir şey olacağını hissetmiştim ve kapının önünde bekledim." Kafasını yere eğdi. "Seni bırakamadım." Göz yaşlarımı silerek Efe'ye bakmaya çalışıyordum. "Neden ?" Dedim zorlanarak. Şaşkınca bana baktı. "N-nasıl ?"
"Bunu neden yaptın ? Bırakıp gitseydin." Gülümsedi. "Çiçekleri görebilmen için." Anlamıyordum. Ben onlar için hiçbir şey ifade etmiyordum. Emir'in yapmadığını neden Efe yapıyordu. Bana daha çok acıdığı için mi ? "Teşekkür etmemi mi bekliyorsun ?" Dedim alayla. Sanırım bu karşılığı beklemiyordu ve biraz afallamıştı. "Neden bunu kendine yapıyorsun ?" Cevabını beklercesine aniden sormuştu. Kaşları çatık ve dudakları aralıktı. "Başkaları yapmasın diye." Güldü. "Ama başkaları daha beterini yapıyor." Hafiften doğrulmaya çalıştım. Efe kenardan yastık alarak sırtıma yavaşça yerleştirdi. "Demek ki ben yeterince iyisini yapamıyorum." Saçımı geriye aldım. Gözümün önü açılmıştı. Efe'ye acıyla bakıyordum fakat bunu belli etmemeye çalışıyordum. "Emir'den bir şey beklememeliydin." Diyerek ayağa kalktı. "Biliyorum Efe ! Lütfen aptallığımı daha fazla yüzüme vurmayın tamam mı ? Özür dilerim. Her şeyi elime yüzüme bulaştırdığım için özür dilerim. Ben sadece bir şeyler yapmak istemiştim tamam mı ?" Ağlamaya başlamıştım. Efe bana yaklaşacakken durdu ve kapıya baktı. Emir gelmişti. Odanın ortasına doğru yavaşça ilerledi. Ayak ucuma oturdu. "Sana tek bir şans vereceğim Öykü." Parmağını gözümün önü de sallıyordu. Sanki ben küçücük bir kızdım ve yaramazlık yapmıştım. O da bana kızıyordu. "O pisliği ayaklarının dibine sereceğim. Tek bir şansın olacak. Onu öldürmek !" Anlamsızca ona bakıyordum. Niye böyle bir şey yapıyordu ki."Ama bunu yapamazsan işte o zaman da benden kork."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lisedeki Mafya
Teen FictionO bir mafya. Tehlikeli bir hırsız ve belki de bir katil. !!! "Senin canını yakmak hoşuma gidiyor Öykü." Yanağıma dokunup sırıtınca, sinirle geri çekildim. "Uzak dur benden." Bana daha çok sokulup gözlerini kapattı. "Ateş kalbini sardı Öykü Sıraç. A...