İlk cinayetimi işlediğimde 18 yaşımdaydım. Bir temmuz akşamıydı ve ne zaman canım sıkkın olsa gittiğim yere yani ormana gitmiştim. Ormanın tam ortasında bir çam ağacı vardı. O kadar uzundu ki hiçbir zaman nereye kadar uzandığını göremedim. Kalın gövdesi yazdığım yazılarla doluydu. Yaşadığım her anıyı hissediyordum burada. Bu beni iyi hissettiriyordu. Yani bir zamanlar normal olduğumu bilmek...15 yaşıma geldiğimde dünyanın ne kadar boktan bir yer olduğunu ve normal olmadığımı anlamıştım. İnsanlar benden nefret ediyordu, yanıma yaklaşmaya korkuyor,sürekli benimle uğraşıyorlardı. Bu da bir nevi anormalliğimi tescilliyordu. Ergenlik döneminde bir kız için bu çok büyük bir sorun olabilirdi,oysa benim umrumda değildi bile. Hatta hoşuma gidiyordu. Herkesin benim şeytana taptığımı, onları öldürebileceğimi düşünmesi ve benden deli gibi korkuyor olmaları beni harika hissettiriyordu...
Birkaç kez çok büyük kavglar etmiş hatta bir keresinde hastanelik olmuştum. Bir ay hastanede geçirdiğim acı dolu günlerden sonra kendime bir söz verdim. Bir daha asla birinin beni incitmesine izin vermeyecektim. Silahlara ve bıçaklara olan ilgim de o zaman başladı. Mutlaka yanımda en az bir silah bulunduruyordum ve bu silahla insanları korkutmak benim için çok eğlenceliydi.Bir süre sonra bu eğlenceyi büyütüp silahlı soygunlar yapmaya başlamıştım.14 yaşından beri sigara kullanıyor, çoğu zaman sarhoş geziyordum.
Sonra bir çocukla tanıştım artık 16 yaşındaydım. Sokakta uyuşturucu satıyordu ve onun sayesinde uyuşturucu beni rahat kolları arasına alıp sımsıkı sarmayı başarmıştı. Birlikteliğimiz birinci yılını doldurmak üzereydi. Bu bir yılın sonunda çoktan bakireliğimi kaybetmiş ve uyuşturucu satıcılığına başlamıştım. Onu cidden seviyordum -daha doğrusu öyle düşünüyordum-
Bir temmuz akşamı yine ormana o çam ağacının altına gittim. Onu bekliyordum,bir saat gecikmişti. Geldiğinde hiçbir şey olmamış gibi yanıma oturdu,sigarasını yaktı, yüzüne o piç gülüşünü yerleştirip konuşmaya başladı: "Senden çok sıkıldım. Ah merak etme nasıl olsa sürtüğün tekisin kendini becertecek birini mutlaka bulursun. Ha bu arada geciktim kusura bakma, bilirsin işimi yarım bırakmayı sevmem. Kız da devam et deyince..." kahkaha atmaya başladı. Bense sinirli gözlerle ona bakıyordum. Çantamı açmamla bıçağımı çıkarmam bir oldu. O hala gülerken bıçağı karnına saplamıştım bile. Kahkahalarının yerini bir inleme aldı. Karnına sapladığım bıçağı önce döndürdüm bunun canını çok yaktığı her halinden anlaşılıyordu. Göz bebekleri o kadar büyümüştü ki mavi gözleri neredeyse simsiyah olmuştu. Gözlerindeki korkuyu görebiliyordum. Nefes alış verişleri yavaşlamıştı. Tek bir hareketle bıçağı saplı olduğu yerden çıkardım bu, ardından bir inlemeyi getirdi. Elini kanlar içindeki karnına götürdü önce karnına baktıktan sonra korkuyla bana baktı ve güçlükle:"Tanrım, neden yaptın bunu?" dedi. Güldüm. "Seni seviyorum bebeğim özür dilerim lütfen beni hastaneye götür." dedi ve bu gülümsememi bir kahkahaya çevirmeye yetti. "Ah öyle mi?" deyip bıçakla boğazını kestim. Her yere kan sıçramıştı. Bir süre sonra sesler kesildi. Bütün kanı yavaş yavaş toprak tarafından emiliyordu. Bundan daha ölü olmazdı. Bense mutlu hissediyordum kendimi. Bütün acılarım sanki bir anda silinip gitmişti. Çantamdan bir sigara çıkardım kanlı ellerimle onu yaktım ve gördüğüm bu görüntü çok hoşuma gitmişti. Sigaramı içime çektim ve Tyler'a baktım, o an anladım ki bunun bir sonu olmayacaktı. Bu sadece başlangıçtı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tanrı
Mystery / Thriller"Ben yalnızca size birer et parçasından ibaret olduğunuzu hatırlatıyorum." Amerika'nın en çok aranan katili... Hiçbir duygusu olmayan bir sosyopat... Acı vermekten zevk alan bir sadist... Kurbanlarını işkence ederek öldüren bir seri katil... Herkes...