Gözlerimi yerden kaldırıp, yağmurdan sırılsıklam olmuş adama baktım. Neden hala buradaydı? Siyah saçları dağılmış, gözlerinde bulunan pırıltılar kendini söndürmüştü. Ona buraya gelmemesini söylemiştim. Beni beklememesini de...
Yağmurun ve soğuk havanın etkisiyle kas katı kesilen bedenim, yerimden hareket etmemi zorlaştırıyordu. Benim hareket etmemi beklemeden, o bana bir adım atmayı tercih etti. Yavaş adımlarla gelip, önümde diz çöktü. Başını yere eğip, gözlerini gözlerimden ayırdı.
-Beni sevemez misin?
Gözünden akan bir damla yaşı elinin tersiyle silip, cevap vermemi beklese de Ona cevap veremedim; Veremezdim de. Duygusuz bakışlarım ile cevap veremeden, ona bakmaya devam ettim.
Hislerini kaybetmiş biri, bu labirentte kayıp hislerini, yeniden bulabilir miydi?
Beni sevdigini söylüyordu; benim ruhumu tanımadığı halde. Ben bile kendimi tanımazken, bunu nasıl söyleye biliyordu.
Benim kördüğüm olan ruhumla karşılaştığı zaman , yakınımda bile durmak istemeyeceğinden emindim.
Buraya geldiğimden beri, insanlar beni; zengin, şımarık ve ünlü iş adamının, kız kardeşi olarak görüyorlardı. Çok garip değil mi? Paranız varsa ve bu gösterişli insanların arasına girmek istemiyorsanız, sizi tanımlayan tek bir şey oluyordu; şımarık, kendini beğenmiş!!
Oysa kimse; insanların yalnızlığın melteminde, savrulmak istediğini düşünmüyordu.
Eğer üç ay önce gelen o mektubu açmış olmasaydım, hala bu kasırganın içinde savrulur olur muydum?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Defne Yaprağı
ChickLitHissiz bir kadın. Onun aşkı bekleyen bir adam. Ansızın ortaya çıkacak sırlar, her şeyi darmadağın edecektir. Birbirini arayan, kayıp ruhların hikayesi...