Amaris Hernándes, yorucu bir günün ardından çalıştığı şirketten çıkmış, evine doğru ilerliyordu.
Sokaktaki karanlığın gürültüsü bile ona çok gelecekti ki, kulaklıklarını çıkarıp kenara koydu. Ahh.. Başı çok ağrıyordu. Eve gider gitmez güzel bir yeşil çay ve film ona iyi gelecekti. Yarınki toplantı için de hazırlanmalıydı.
Dar sokaklardan geçmiş, eve gelmesine son 30 metre kadar kalınca bir ara sokaktan gelen acı dolu inleme sesi ile duraksadı. Sonradan umursamayıp ilerleyecek iken bu ses tekrar etti.
"Yardım- edin."
Çantasını daha sıkı tutarak ara sokağa girdi ve yerde yatan, karnından yara almış bedene baktı. Anında çantasının kenarındaki fuları çıkarıp bedene doğru ilerledi. Karnı kan içinde ve anlaşılması zor değil, zor durumda olan bedenin karnındaki yaraya bastırdı fularını.
"A-acıyor."
Soğuk kanlılığını korumaya çalışırken karşısında bağıran ve kolunu sıkıp duran, uzunca boylu adam hiç yardımcı olmuyordu.
"Sus. Konuştukça canını acıtıyor aynı zamanda dikkatimi bozuyorsun."
"Özür dile-"
"Sus dedim!"
Sert çıkışından sonra çantasını koluna atmış;bedeni omuzlamıştı. Kendisinden biraz uzun olmasına karşın oldukça bitkin görünüyordu.
Aklına kazıdı, "Bu adamı iyileştirir iyileştirmez göndereceksin Amy. Güvenme Amy. Mesafeni koru Amy."
Omzuna kolunu attığı yabancı bedeni evine getirince aynı soğuk kanlılığı ile kapıyı açmış, bedeni salondaki üstünde hazırda örtü ile örtülmüş koltuğun üzerine bıraktı. Çantasını da kenara bıraktı ve mutfaktaki ilk yardım çantasını alıp koşar adımlarla geri salonuna döndü.
Uzanan bedenin yanına çöküp gömleğini tek hamlede yırttı ve yara olan kısmı iyice açığa çıkardı. Bir yandan ıslattığı bez ile kurumuş kanı durduruyorken bir yandan da konuşuyordu.
"Kimsin? Nesin? Kaç yaşındasın? Bu yarayı nasıl aldın? Anlat."
"Bunları neden bilmek istiyorsun?'
Karşısındaki adamın gözlerine" Ciddi misin?" der gibi bakarken elindeki bezi biraz daha sert tutarak işine devam etti. Konuşmasını sürdürürken gerçek bir profesyonel gibi dikkatini dağıtmıyordu.
"Çünkü, evime aldığım bu adamın kim olduğunu bilmek istiyorum. Seni öyle tamamen iyileşmeden sokağa bırakamam. Şimdi, anlat."
"Bastırma acıyor!"
"Anlatsana be adam!"
"Hoseok! Jung Hoseok. 26 yaşındayım. Bu da sadece sokak serserisinin tekinin yaptığı bir şey. Belalı bir tip değilim-Ah!Acıyor!"
"Devam et anlatmaya Hoseok. Az kaldı."
"Şehre 5 saat kadar önce geldim ve döviz dolu çantayı bıçaklayan kişi isteyince vermedim doğal olarak-."
"Sonra o da geldi, çantayı elinden çekmeye çalıştı. Sen omuzundan itecekken bileğinden tuttu ve bıçağı tam midenin altına taktı? Evet, öyle."
"Deneyimlisin?"
"Sadece o bıçağı takan kişinin yaptığı her boku bilirim diyelim."
Yarayı temizlerken Hoseok gözlerini kapatmış, bitmesini bekliyordu. Tentürdiyotu temiz bir pamuğa döküp yaranın üstünde gezdirdi. Bu sürede Hoseok bazen acıyınca refleks olarak karşısındaki kızın kolunu tutuyor, en fazla 5 saniye sonra geri bırakıyordu. Rahatsız olacağını düşünerek ağzından nefes alıp vermemeye dikkat ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐋 𝐄 𝐓 𝐓 𝐄 𝐑✓𝐉𝐇𝐒
Fanfiction"Hoseok.." Karşımdaki eli kanlı bedene ve onun ayakları altında yatan tanıdık bedene baktım. Bu oydu. "Onu.. Öldürdün mü Hoseok?" "Hak ettiğini buldu."