Bölüm 3

281 28 38
                                    

Alev şaşkınlık içindeydi. Bir an kendisini tutmaya kimin cürret ettiğini anlamaya çalışmış ardından karşısındakinin kim olduğunu idrak edince hafifçe kafasını aşağıya eğmiş, dizlerini kırarak selam vermişti. Sonuçta o, Prens Cellat'tı.

Alev'in yaptığını görünce etraflarına toplanmış herkes aynı selamı vererek saygılarını sunmuşlardı.

Alev hala ellerinin Cellat tarafından tutulduğunu biliyordu fakat ellerini çekecek ne cesareti vardı ne de hali. Yıllarca Cellat'ı elde etmenin hayalini kurmuş, fark etmeden aşık olmuştu. Heyecandan bayılacağını sandı bir an.

Cellat ise ellerinin arasında titreyen, kırmızılara bürünmüş kadını değil, aralarına girmek için arkasına aldığı kadını umursuyordu. Adının henüz Cenre olduğunu bilmiyordu fakat öğrenince çok sevecekti.

Sert ve itaat edilesi sesiyle konuştu. "Bu ne cürret! Benim adıma düzenlenmiş baloda, benim davetlime şiddet uygulayabileceğini mi sandın?"

Cemre göz yaşları içinde izliyordu olanları. Daha önce de şiddet görmüştü ama ilk kez herkesin karşısında böyle bir şey oluyordu. Utancından ve acıdan yanakları alev alevdi.

Alev heyecandan kısılan sesiyle, "Affedin Prensim." diye mırıldandı. "Kendisi kız kardeşim olur ve bazen ona terbiye vermek için böyle çirkince şeyler yapmak zorunda bırakıyor bizleri. Haddimi aştığımın farkındayım. Eğer bize biraz müsaade ederseniz onu alır ve evimize götürürüm. Balonun devamında size hiçbir zorluk çıkartmayacağız."

Cellat, hala ellerinde tuttuğu elleri tiksintiyle savurdu. Ellerini temizlemek istiyordu fakat bunu yapmayacak kadar nazik bir kişiliğe sahip olarak yetiştirilmişti. Yine de müsait bir anda ellerini bolca suyla yıkayacaktı. "Aslında, senden baloyu terk etmeni istiyorum. Eğer bir daha böyle bir etkinliğe katılabilmek istiyorsan sorun çıkartmadan burayı terk edersin. Kardeşini umursadığını sanmıyorum ama eğer merak edersen diye söylüyorum onu iyi olduğundan emin olduktan sonra adamlarımla göndereceğim."

Alev karşı çıkmak istedi ama Cellat'ın tek kaşını kaldırmış şekilde kendisinden gelecek tepkiyi beklediğini görünce teslim olmuşlukla omuzlarını düşürdü. "Siz nasıl uygun görürseniz Prensim."

Çenesini yukarıya kaldırıp yapabildiği kadar asil adımlarla büyük kapıdan dışarıya çıktı ve sisli gecenin kollarında bedeni yavaş yavaş silikleşerek kayboldu.

Alev'in ardından bakışlarını etraflarındaki kalabalığa çevirdi Cellat. "Sizler de eğlencelerinize geri dönebilirsiniz."

Herkes tekrar aynı selamı vererek Prens'lerinin buyruğuna itaat ettiler.

Sonunda kalabalıktan kurtulan Cellat arkasına döndü ve o güzel beyaz yüzü süzdü. Az önce suratına aldığı darbenin kanıtı suratında yer edinmişti fakat nedense aynı iz Cellat'in kalbinde de yer edinmiş, sızlatmıştı. Aşk böyle bir şey miydi? Sevdiğinle birlikte canının yanması mıydı?

Cemre dolan gözlerini parmak uçlarıyla silip, "Prensim" dedi. "Yaptığınız çok centilmence bir hareketti. Size minnettarım."

Cellat övgüleri alçak gönüllülükle kafasını hafifçe sallayarak kabul etti. "Adınızı öğrenebilir miyim leydim?"

Cemre az önce yaşadıklarının ve kilitlendiği yerden kurtulmak için yaptığı büyülerin etkisiyle bitap düşmüştü. Omzunu hemen yanında duran duvara yaslayıp, "Cemre" dedi. "Benim adım Cemre."

Cemre... Ne kadar da hoş bir isimdi. Kalbinde filizlenen isim kendisini dinç hissettirdi Cellat'a.

Kendisini tanıtma ihtiyacı hissetmeden, "Yorgun görünüyorsunuz." diye devam ettirdi sohbetlerini. Sonuçta Prensini tanımayan olmazdı.

Cemre inandırıcı olmaya çalışarak, "Hayır, hayır değilim." diye karşı çıktı. "Sadece..."

Cellat sözünü kesti. "Çok yazık."

"Yazık olan ne?"

"Prensine yalan söylemen."

Cenre kendisinde karşı çıkacak gücü bulamadı. Kafasını aşağıya eğdi. "Üzgünüm Prensim."

"Olma." dedi Cellat fazla ileri gittiğinin bilincinde olmayarak. "Çünkü seni üzen şeyler beni de yaralıyor gibi hissediyorum."

Cemre ne diyeceğini bilemedi. Utançla gülümsedi ve "İzin verirseniz evime dönmem gerek." dedi.

Cellat, "Gitme" demek istedi ama bu saçma olurdu. "Tabii, adamlarımın seni bırakmasına izin ver lütfen."

Cemre karşı çıkmanın kabalık olacağını düşünerek onu onayladı ve çıkışa doğru ilerlemeye başladı. Biraz uzaklaşmıştı ki sonunda yorgunluk bedenini etkileyerek dizleri üstüne düşmesine sebep oldu.

Cellat hızla ona doğru adımlayıp kalkmasına yardımcı oldu. Daha sonra beraber kapıdan çıktılar ve Cellat, Cemre'yi güvendiği adamlarına teslim edip balo salonuna geri döndü.

Suratında aptalca bir sırıtış vardı. Az önce Cemre'nin düştüğü yere bakınca Cemre'nin bir şeyini düşürdüğünü gõrdü. Telefonunu...

Prensin CemresiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin