"Dıt Dıt Dıt ....." sesler sanki kafamda yankılanıyordu. Gözlerimi açmaya çalışıyordum fakat öyle yorgundum ki kendimde o gücü bulamıyordum. Susamıştım. Yerimden doğrulmaya çalışmamla karnıma ağrı girmesi bir oldu ve istemsizce ağzımdan bir inleme döküldü. Bir süre daha hareketsizce bekledikten sonra gözlerimi yavaşca araladım. Her taraf bembeyazdı. Kollarımda kablolar takılıydı. Etrafımıda bir süre süzdükten sonra buranın bir hastane odası olduğunu anladım. Yatağımın yanında beyaz bir deriden oluşan geniş tek kişilik bir sandalye vardı. Bir anda kapının metal kolu hafifçe aşşağı dogru indi ve kapı açıldı. Gelen kişi uzun ince bir adamdı. Yani yaşını tahmin etmek biraz zordu Fakat benden büyük durduğu kesindi. Belki 1-2 yaş vardır diye kendi kendime düşünürken, yanımdaki sandalyeye hızlı bir şekilde oturdu. Yanıma geldiği için onu inceleme fırsatım oldu. İri yeşil gözleri vardı,düzgün bir burnu ve çıkık elmacık kemikleriyle dikkat çekici bi erkekti. Pembe, ince bir dudağı onu soguk bir insana çeviriyordu. Acaba gülüşü nasıl olurdu diye düşüncelere tekrar daldığım sırada, tok ve ciddi bir tonda " Nasıl Hissediyorsun ? " sorusuyla gerçek dünyaya geri döndüm.