t(w)o die

195 21 3
                                    

Yazar'dan

Gülmeyi bile öğretmedikleri çocuklarına şiddet uygulayan o kadar çok aile var ki...
Çocuklar duyguları bile farkına varmadan aileleri tarafından nefrete maruz kalıyor, her aile böyle olmasa da annesi ve babası olmasına rağmen öksüz olan o kadar çok çocuk var ki...

Jimin de öksüzdü, sevgi nedir bilmeden nefrete maruz kalan bir öksüz. Ailesi hep ona nefret besledi sonra Jimin duvar yazılarına kandı...
"Nefretle başlayan, sevgi ile son bulur"
Jimin hep bu söze inandı ama o gün hıçkırıkları duyulmasın diye ağzını kapayan eli ve tekmeleri art arda sıralayan annesi gözünün açılmasını sağladı.

Jimin fark etti ki, annesi ondan nefret bile etmiyor çünkü nefret herkese duyulmaz değil mi?
Annesi Jimin'i "herkes" olarak bile görmedi, o gün yere atılan bedeni ile fark etti Jimin...

~




Yediği dayağın ardından bir dayanak bulamayan Jimin, çareyi gitmekte buldu. Gitse kalacak yeri bile yoktu ama belki daha mutlu olurdu...

3 katlı evlerinin en üst katında, yıkık dökük odasında herkesin uyumasını bekleyen Jimin gecenin en kör zamanında parmak uçlarına basarak yürümeye başladı.

Tabii parmak uçlarına basmasa bile derisinin ardından kemikleri sayılan vücudu en fazla ne kadar ses çıkarabilirdi ki?

Merdivenlerden korkarak inen Jimin her an annesi odasından çıkıp onu tekrar dövecek gibi hissediyordu...

Nefret bile edilmeyen Jimin...

En alt kata ulaşan Jimin tozlu zemindeki yırtık pırtık ve eski ayakkabısını aldı eline ve o soğukta giyeceği bir montu bile olmadığı için üzerindeki eskimiş t-shirt ile çıktı dışarı.

Dışarıya adımını attığı an buz gibi havayı iliklerine kadar hissetti.
Ama bu geri dönmesi için bir sebep değildi, çocuk aklı evden kaçınca her şeyin daha güzel olacağını düşünüyordu.

Jimin'in güzel bir hayatı yoktu her ne olursa olsun 'daha güzel' olamazdı.

Ayakkabılarını giydi ve tabanı söküldü sökülecek olan ayakkabısının ucuna basarak -ses çıkarmamaya çalışıyor- evlerinin bahçesinden çıkmıştı.
Pencereden onu izleyen annesi(!)nden habersiz...

~

Yazar'dan

O gün güneş çıkana kadar Jimin titreyerek sokakları keşfetti. Soğuk havaya daha fazla dayanamayan bedeni ile küçük kedi yavruları ile birlikte sarılarak karton parçasının üzerinde uyudu...

Gözüne güneş vurduğunda uyanan Jimin, etrafında çember oluşturmuş insan topluluğunu görünce çekindi, gözleri doldu, uzaklaşmak istedi...

İnsanlar acıyarak yerdeki güzel yüzlü ama kirlenmiş çocuğa bakıyorlardı, acınası durumdaydı. Bu sonbaharda giyeceği bile yok zavallı diye düşünmeden edemiyorlardı...

Jimin silkelenerek kalktı ve etrafına attığı utangaç bakışları ile koşarak uzaklaştı, nereye gideceğini bilmeden...

Ne kadar koşsa bile kendi evinin önünde, annesinin onun geleceğinden haberi varmış gibi kapının önünde beklemesini gördüğü an duraksadı, gözleri karardı,'olmadı' diyerek yere yığıldı...

Başaramadı, annesinden(!) kurtulamadı...

Nefret ile bakan gözlerden, her gece dayak yemekten kurtulamadı.

Nefretin sevgiye dönüşmeyeceğini bilerek ağladı.

Küçük yaşında ölmeyi diledi ama ölmedi...

Jimin yere yığıldığı an annesinin yüzüne tükürdüğünü görmedi, görse sanki ne değişecekti?

Zayıflıktan öleceğini düşünerek yemek yemedi Jimin...

Tanrıya inanmadı, çünkü o hiç Jimin'i kurtarmadı...

Tanrı Jimin'i sevmedi...

'Devam edecek'

~'gigisyoo'~

Bölüm hakkında düşünceleriniz?

(Sövmek serbest)

{Foe & Love}𝒏𝒂𝒎𝒎𝒊𝒏Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin