BÖLÜM 1

1.2K 65 69
                                    

"Dursana, şakanın sırası değil." Diye inlercesine söylendi tch'lamasının hemen ardından. "Erwin ne yapıyorsun harbiden de."

Bıkkınca verdiği derin bir nefesle bacak bacak üstüne attığı koltukta başını döndürüp ardına baktı. Her zaman alttan baktığı adam şimdi çok daha yukarıda duruyor, ancak Levi onun bu kadar yüksekte kalmasının nedeninin nedensizce kendisini küçümser gibi bakan mavileri yüzünden olduğunu düşünüyordu.

Erwin sanki gerçek manada sıkılmış bir ifadeyle onun boynuna uzanmış, işaret parmağının arkasıyla Levi'ın ensesini okşuyordu. Şuan ne yaptığı o denli umurunda bile değildi ki, az bir süre önce rahatlamak adına içtiği bir kaç yudum içkiye lanet edecekti. Aralarında bu tarz şakalaşmalar olduğunu hatırlıyordu ama hiç birinde kendini tutamayıp Levi'ı öpmek isteyebilecek kadar ilerleyeceğini düşünmezdi. Ona karşı, gerçi ona karşı da değildi. Onu hep sevmişti zaten ama sadece sevmeyle kalsaydı ona yanaşacak cesarette bulunmazdı muhtemelen. Onun tavırları, vücudu, minikliği, her şey bir yana hırçınlığı kendisini sürekli onu isterken bulmasını sağlıyordu.

Bu düşüncelerin içinde her zaman olduğu gibi yine vicdanı sızlaya sızlaya ne bok yediğini farketti. 'İğrenç miyim gerçekten, bu kadar da iğrenç miyim' derken buldu kendini. Karşısında yıllardır birlikte çalıştığı iş arkadaşı, dert ortağı hatta dostu vardı. Belki de en güvenilir dostlardı onlar birbirleri için değil mi? Ne bok yiyordu, ne bok düşünüyordu sürekli onun hakkında.

Levi karşısındaki adamın anında değişip çatılan kaşlarıyla kendisine baktığını farkedince söylenmeyi bırakıp onun hareketlerini ölçmeye çalıştı kısa bir an. Çok kısa bir zaman içinde kendisine bakıyor olsa bile çok başka bir şey gördüğünü farketmiş ve boynunda yavaş yavaş şiddetini arttıran baskıyla öne ilerlemek isteyip tekrar söylenmişti. "Erwin, kes ar-"

Söylenmişti söylenmesine ama bir anda düşmanıymışcasına kavranan boynuyla oturduğu koltukta gerilemiş, irice açılan gözleriyle kendisine doğru eğilen adama bakmıştı. Gözbebekleri anında küçülürken kalbinin hiç atmadığı bir şekilde atıp karnının kelebeklendiğini hissetmişti. Elindeki gazeteyi avucunda buruştururken yaptığı yumruğu tam karnının altına bastırdı anlam veremediği bu hisse karşılık ancak nefes almasına bile zaman verilmeyen dudakları, yumuşacık ve sıcak dudaklarla birleşmiş gözleri daha bir aralanmıştı sanki mümkünmüşcesine.

Boşta kalan elini kaldırıp kendisini arkadan eğilmiş bir biçimde öpen adamı geri ittirmeyi denedi fakat bir anda ağzının içini dolduran sıcak sıvıyla tüm bedenindeki derman tükenmişcesine eli aşağı düşmüştü. Kaşları çatılıp gözleri kısıklaşırken bedenini daha bir salmıştı koltuğa. Bu adamı ne bu hale getirmişti bilmiyordu ama kendisini hiçte iyi hissetmiyordu.

Nefes alabilmek adına dudakları aralandığı kısa bir anda kendisini alçak bir sesle "Erwin, dur." diye yalvarırcasına söylenirken bulmuştu fakat bu bulundukları pozisyonda göz göze gelmelerini sağlarken bundan pişman olmaya çoktan hazır gibiydi. Erwin'in garip ve anlam veremediği bakışları altında tüm kanın yüzüne çekildiğini çok net hissediyordu. Boynunda kendisini halen sıkmaya devam eden parmaklar, ilk defa kendine söz geçiremeyip başını dik tutamayıp yasladığı koltuğun başlığından öylece baktığı adam, ve amacını asla kestiremediği muhteşem derecede zeki ve keskin bakışlar. Yıllarca kendisini kimseye ezdirmemiş olan bu adam yine Erwin'e boyun eğiyor gibi gözüküyordu ve bu sefer ki üstünlüğü sadece zekası olmaması Levi'ı rahatsız etmesi gerekirken sadece ve sadece karnında garip bir gıdıklanma bırakıyordu.

Gözlerinin içinde beliren bir çift mavilik, karnından aşağı doğru akan bir sıcaklık, çalışma odasının soluk mu soluk sarı ışığı... Her şeyin bir anda belirdiği gözbebekleri titrercesine parıldarken gözleri anlık bir şaşkınlıkla aralanan adam boynundaki ellerini gevşetmişti.

"Ha? Sik-"

Ağzından doğru dürüst hiç küfür çıkmayan adamın bir anda söylendiği şeyle bile şaşıramadığını hissetmişti Levi. Neden böyle oluyordu hiç bir fikri yoktu. Bedeninin verdiği tepkiye asla mı asla anlam veremiyordu.

Erwin elini hızlıca çekerken karşısındaki adam sanki tahrik olmuşçasına takındığı yüz ifadesi onun sınırlarını zorlayıp geri adım atmasını sağlamıştı. Hızlıca arkasını dönüp dururken sol elini kaldırıp tersini dudaklarına dayadı. Sakin kalmaya çalışıyor ama sonuna kadar aralanan gözleri ve hafiften şiştiğini hissettiği alt tarafı onu kenara sıkıştırıyordu.

Levi şaşkınca olduğu yerden kalkmayı denedi fakat ayaklarında kalan bir gramlık güçle ancak ayakta kalmayı başarabilmiş, hareket edemeyecekmişcesine duraksamış bi koluyla karnını tutuyordu. Biraz da aşağısını tabi.

Diz kapakları birbirine doğru kıvrılırken onca şeyden sonra bunu sormaya çekinmedi Levi yakın arkadaşı sandığı adama. "Neden böyle hissediyorum ben Erwin?"

Aslında onu bir güzel pataklaması gerekiyordu, zaten başta hedefi de bu değil miydi? Onu bir daha olursa kesinlikle itecekti, sanmıyordu ama kesinlikle ona izin vermeyecekti. Hissettikleri hakkında hiç bir fikri yoktu ancak bu ne olursa olsun karşı koyacaktı. Bir şeyin onu elden ayaktan titretircesine kestiği ilk kez olan bir şeydi ve bunu sevmemişti. Onu yapanın Erwin olması hep bir adım geride durmasını sağlıyordu ama yine de ona karşı olan bu zaafını hiç bir zaman çözebilmiş de değildi. Bu yüzden bir yanlış yapmaya hakkı olduğunu bile görmedi. 'Bu boyun eğişliğin nedeni 'Ackerman' kanı yüzünden mi?' Diye düşündü sadece. Bilmiyordu, lanet olsun bilmiyordu ve şuan da hissettikleri de ona epeyce uzak hislerdi.

Ayrıca o bir erkekti, her şey bir yana üstü ve arkadaşı, yoldaşıydı.

Kitap hakkındaki fikirlerinize göre devam edip etmiyceme karar vercem, en azından fikir de verebilirsiniz burada. Olmadı o şekil devem ederim, bilmiom...

İlk bölüm hedefi; 20 oy + 60 yorum

SECRET - ERURİ +18 |Tamamlandı|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin