Taehyung bütün gece uyuyamamıştı. Düşünceler tekrar beynini ele geçirmişti ve bu onu kirli hissettiriyordu. Güneş daha yeni doğmaya başlamıştı, günün en sevdiği saatleriydi ve bunu resmetmek istiyordu. Soojin'i uyandırmadan haber vermeliydi, ufak bir not kağıdına endişelenmemesi için birkaç fotoğraf çekip geleceğini yazıp yanındaki vazoya yapıştırdı. Her zamanki bez çantası ve kahve uzun kabanını alarak kapıya yöneldi. Nereye gitmesi gerektiğini bilmiyordu sadece kendini hayata bırakıp sürüklenecekti. Belki hiç görülmeyen güzellikleri görürdü.
Yavaş adımlarla bir otobüs bulmayı umarak yürüdü. Kaybolduğunda arkadaşını arayabilmesi için bir telefonu yoktu bu yüzden çok dikkatli olmalıydı. Aniden gördüğü trenle otobüse binmekten vazgeçip hiç düşünmeden vagonlarından birine bindi. Yavaşça hareket eden trenden dışarıyı izleyip yemyeşil alanlara baktı. Ah dedi içinden yeşilde de hayat var ama bu yeşili hayatta tutan yine mavi. Bileğindeki mavi bilekliğe bakıp hafifçe gülümsedi. Mavi her zaman yaşatır.
Düşüncelerle dolu birkaç saat sonunda ufak bir göl kenarında buldu kendini, masmavi göl, yemyeşil çimenler, kurbağa sesleri ve yeni doğmuş kızıl güneş. Üzerinin kirlenebileceğini önemsemeden çimenlere oturup birkaç kağıt ve sulu boyasını çıkarttı. Resmetmek istedi, normalde sadece birkaç fotoğraf çekip gideceğini düşünmüştü fakat burayı bırakmak istemiyordu. Yanındaki termosundaki suyu kapağına döküp fırçasını ıslattı, parmaklarını narince boyaların üzerinde gezdirerek ihtiyacı olan rengi seçti. Islattığı fırçasını boyaya sürtüp boyanın açılıp renk vermesini sağladı. Boyayla canlanmış fırçayı kağıdın üzerinde kaydırarak manzarayı resmetmeye başladı. Çizime o kadar dalmıştı ki ne yanından geçenleri duymuş ne de saatin ilerlediğini fark etmişti.
Çizimi bitirdiğinde uzunca baktı. Fark etmeden sayısız kelebek eklemişti bu eşsiz manzaraya. Resimdeki tek mavi kelebeğe baktı. Kıkırdadı, sen de benim kadar yalnız görünüyorsun diye geçirdi içinden. Çizimi kuruması için güneşe bırakıp etrafta gezinmeye başladı. Birksç insan dışında boş gözüküyordu. Kafasını yukarı kaldırdığında kayalıkların üst kısmında çitle örtülmüş bir yer olduğunu gördü. Belki orada oturabileceğim bir yer vardır ve manzaraya yukarıdan bakabilirim diye düşündü. Kurumak üzere olan resmiyle beraber eşyalarını toplayıp yavaş adımlarla yukarı çıkmaya başladı. Her adımında etrafa bakıyor getirdiği fotoğraf makinesiyle onları kalıcılaştırıyordu.
Çitlerle çevrili alana geldiğinde etrafına bakındı, masalar ve oturabileceği alanlar vardı. Masalar birbirine mesafeliydi. Oturacak bir alan ararken masada tek başına kitap okuyan adama kilitlendi bakışları. Tanıdık geliyordu ama onu net göremiyordu, daha iyi görebilmek için biraz daha yaklaştı. Onu tanıdığında şaşkınca adama baktı, bu meeting alanında konuştuğu adamdı. Yanına gidip gitmemek konusunda tereddütleri olsa da soruları ve merakının verdiği baskıya daha fazla dayanamayıp adımladı adamın yanına. Derin bir nefes alıp eğilerek selam verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Butterfly
FanfictionI'm afraid it will fly or break if I touch it. Mavide hayat olduğunu söylemiştin Taehyung, neden beni mavisiz bıraktın...