Sabahın erken saatlerinde düşünmeden evden çıkmıştı. Telefon almak istiyordu. Mağazaların açılacağı saatten yarım saat önce yola koyulmuştu. Birkaç gecedir uyumayıp kitabını bitirmeye çalışıyordu bu yüzden görünüşü bulanıktı ve başı dönüyordu. Biraz duraklayıp etrafına bakındı, birkaç insan ve yoldan geçen arabalar dışında boştu. Yerdeki beyaz şerit halindeki çizgiler takıldı gözlerine, eskiden hep burada yürür ufak senaryoyla heyecan katardı yoluna. O günlerin anılarıyla gülümsedi burukça, gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Ayağını beyaz şeritin üzerine koyup yürümeye başladı, arada dengesini kaybedip duraksıyor sonra da kendi haline kıkırdıyordu. Şerit bitiminde mağazanın önüne geldiğini fark etti, biraz inceleyip düşündü. Hiç bilmediği bu şerit kaplı yol bile onu buraya getirmişti, bu doğru olan olmalıydı.
Mağazaya girip telefonunu ve hattını aldığı sırada tam çıkacakken gözüne çarpmıştı mavi kelebek figürlü kılıf. Adımlarını kapıdan çekip kılıfa doğru yöneltti. Narince eline alıp parmaklarını üzerinde gezdirdi, siyah kılıfın üzerine konmuş gerçek bir kelebek gibi görünüyordu. Canlanıp uçarak burnuna konduğunu canlandırdı zihninde. Bu düşünce onu kıkırdatmıştı, gerçekten bir kelebek konmuş gibi buruşturdu burnunu. Elindeki yeni aldığı kılıfa telefonunu yerleştirdi narince. Evden çıkmadan önce gömleğinin cebine koyduğu kağıdı çıkartıp üzerindeki numarayı kaydetti telefonuna. Ekranına bakıp gülümsedi uzunca, uzun zamandır böylesine duygularla kaplanmamıştı yüreği.
Saati kontrol ettiğinde Soojin'in uyanmış ve onu merak etmiş olabileceğini düşünerek gelirken yaptığı gibi sadece şeritlerden yürüyerek eve doğru adımladı. Hızlı adımlarla yürürken duyduğu sesle yavaşlattı adımlarını . Sesin geldiği yöne döndüğünde görüş alanına giren duvar kenarına kıvrılmış beyaz çizgili gri kedi yavrusuyla duraksadı. Hayal dünyasının kurallarını çiğneyip şeritten çıkarak kediye doğru adımladı. Titreyen parmağını kediye doğru uzatıp korkakça okşadı başını. Birkaç dakika daha başını okşamasıyla alışmış, parmağını yalamıştı. Parmağında hissettiği ıslaklıkla önce şaşırıp sonra o kocaman umut dolu gülümsemesini sunmuştu kediye. Belki annesi buralardadır düşüncesiyle etrafa bakındığında başka hiçbir kedinin olmadığını görünce titreyen elleriyle kırmaktan korkarcasına kucağına aldı, göğsüne yaslayıp eliyle destekleyerek yürümeye başladı.
Eve geldiğinde kapıyı endişeden solmuş yüzüyle Soojin açmıştı. Kapıda elinde kediyle kocaman gülümseyen arkadaşını gördüğünde bütün endişesi uçup gitmiş yerini şaşkınlık almıştı. Taehyung'u hiç böylesine içten gülümserken görmemişti. Elinde gördüğü telefonla ağzının açılmasına engel olamamıştı. Bu dedi içinden, bu Taehyung mu? Arkadaşının ellerinin titrediğini gördüğünde fazla vakit kaybetmeden nazikçe aldı göğsüne yaslı kediyi. Açık grisi pamuk kadar yumuşaktı, küçük ve savunmasızdı. Aynı Taehyung gibi. Elinden alınan kediyle rahatlamıştı esmer olan, heyecanla arkadaşına döndü. Ona bakabilir miyiz Soojin, lütfeen? O çok yalnız görünüyordu onu bu yalnızlıktan kurtarabiliriz. Soojin kocaman gülümsedi, nasıl hayır diyebilirdi ki karşısındaki şirin çocuğa. Düşünür gibi yaptı ama cevabı çoktan belliydi sadece birazcık oynayıp nadir gördüğü bu hallerini tadını çıkartmak istiyordu. Hm Taetae bu yavruyu bu kadar çok mu istiyorsun? Hızla kafasını olumlu anlamda mırıltılarla salladı. Hm hm çok istiyorum Soojin, o da bizim gibi yalnız hem hava da çook soğuk. Soojin ciddiyetini bozmamaya çalışıyordu ama içten içe çığlık atıyordu arkadaşı ne zamandan beri bu kadar şirindi. Ama onu koruması için bir kürkü var ve eve çok tüy döker. Taehyung şaşkınca arkadaşına baktı. Ah Tanrım arkadaşımın cani ve titiz olduğunu bilmiyordum lütfen onu affet. Soojin duyduklarıyla kendini daha fazla tutamamış kahkaha atmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Butterfly
FanfictionI'm afraid it will fly or break if I touch it. Mavide hayat olduğunu söylemiştin Taehyung, neden beni mavisiz bıraktın...