Tear

43 9 8
                                    

   Soojin uyandığında Taehyung'u hiçbir yerde bulamamıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

   Soojin uyandığında Taehyung'u hiçbir yerde bulamamıştı. Telefonunu kediyle birlikte yatağına bırakıp yok olmuştu. Dünya'dan silinmişti sanki. Soojin kafayı yemek üzere olduğunu düşündü, zihninde sayısız düşünce akını geçiyordu ve hepsi birbirinden kötüydü. Onu kaybetme düşüncesi zihninden her geçtiğinde derin bir çığlık atma isteğiyle doluyordu. Kabanını aldığı gibi kendini sokaklara atmıştı, sabahın erken saatlerinden beri arıyordu Taehyung'u. Karşısına çıkan herkese soruyordu arkadaşını, belki bir umut gören vardır diyordu. Ama yoktu ne gören olmuştu ne de bulunmuştu. Ayaklarının daha fazla dayanamayacağını anladığında kendini yolun kenarına atıp şiddetle ağlamaya başlamıştı. Yoğun bir sağanak yağarmışçasına ağlıyordu. Ne yapacağını bilmiyordu, neler olduğunu bilmiyordu, nerede olduğunu bilmiyordu. Ağlamanın vermiş olduğu rahatlama hissiyle derin bir nefes alıp aniden aklına gelen fikirle oturduğu yerden kalkıp eve koşmaya başladı. Yardım isteyecekti, güvenebilecekleri en azından Taehyung'un güveneceği birinden.

   Eve vardığında içeri bir hışımla girip Taehyung'un telefonunu aldı. Titreyen elleri ve bulanık görüşüyle zor da olsa arayabilmişti Namjoon'u.

   Telefonunun çalmasıyla kaydı durdurup bulmak için etrafa bakınmıştı. Saat 11'e geliyordu bu saatte kim olabilirdi. Telefonu bulup ekrana baktığında gördüğü isimle eli ayağına dolaşmıştı. Kalbi heyecandan çıkacakmışcasına çarpıyordu. Daha fazla bekletmek istemediğini düşünüp derin nefes aldı, aramayı onaylayarak kulağına götürdü. Fakat duyduğu sesle bu heyecanı yok olup gitmişti.

''Namjoon lütfen, lütfen bana yardım et. O-Onu bulamıyorum sabahtan beri onu arıyorum ama yok, o hiçbir yerde yok. Ya bir şey olduysa, onsuz yapamam Namjoon. Lütfen yalvarırım bana yardım et.''

   Namjoon duyduğu şeylerle donup kalmıştı, telefonun karşısından gelen yoğun ağlama ve hıçkırık sesiyle ancak kendine gelebilmişti. Soojin'i sakinleştirmeye çalışıp konum atmasını isteyerek olabildiğince hızlı evden çıkıp konumdaki adrese doğru sürmeye başlamıştı. Yol boyunca düşünceler zihnini yiyip bitirmişti, belli etmemeye çalışsa da korkuyordu. Kendine kabul ettiremese de ona bir şey olmasından deli gibi korkuyordu. Sayısız kere kaza tehlikesi geçirmesine rağmen sıyrıksız varabilmişti Soojin'in yanına. Gözleri ağlamaktan şişmiş, yüzü yorgunluktan solmuştu tir tir titriyordu. Namjoon'u gördüğü gibi ayaklanmış konuşmasına dahi izin vermeden dışarıya sürüklemeye başlamıştı ta ki Namjoon onu durdurana kadar. Bu halde arkadaşını aramasına izin veremezdi, zor da olsa evde kalmasına ikna edebilmişti. Bulduğunda arayacağı sözünü vererek uzaklaşmıştı evden.

   Saatlerdir arıyordu Taehyung'u nedenini bilmediği dolu gözleriyle. Bulanık olan yolunu bir de yağmur bulanıklaştırmaya başlamıştı. Birkaç kere arabanın kaymasından sonra arabayı sinirle yol kenarına çekip düşünmeye ihtiyacı olduğunu fark etti. Nerede olabilirdi? Gri zihnini kaplamıştı mavi soru işaretleri. Telefonuna gelen bildirimle irkildi. Karanlık arabayı aydınlatan ekranına baktı uzun süre, ekran kapanmaya yakınken gözüne çarptı kilit ekranındaki mavi yansıma. Mavi diye düşündü... tabii ya mavilik aramalıydı. Arabasını hızla çalıştırıp bulunduğu yere biraz uzak olan kayalarla kaplı deniz kenarına sürdü. Ufak bir hatada dahi ayağının kaymasıyla yeri boylayabileceği bir alanda iyi olması için yol boyunca yalvardı.

   Vardığında arabadan iner inmez koşmaya başladı kayalara doğru. Koşarken sesleniyordu Taehyung'a ama bulup duyabildiği tek şey yankısıydı. Tam umudunu yitirdiği sırada gözüne çarptı kayalığın ucundaki siluet. Parmaklarının ucunda yükselmiş tek eliyle bir şeye uzanmaya çalışıyormuş gibi görünüyordu. Anlık şokla bakakaldı Namjoon. Ne yapmaya çalışıyordu. Anın verdiği korkuyla koşmaya başladı Taehyung'a doğru. Düşmek üzereydi. Ani hareketle kolunu beline sarıp kendine çekti ince bedeni. Taehyung çırpınıyordu, gitmek istiyordu. Ağzından çıkan ufak mırıltılarla bir şeyler tekrarlıyordu. Sürekli aynı şeyi söylüyordu Ona gitmek istiyorum.

   Gitmesine izin veremezdi. Kolunu iki bacağının altından geçirip kaldırarak kucağına aldı. Çırpınışları zorlasa da aşağıda bulunan kumsala götürebilmişti. Taehyung'u yağmurun yağmasıyla ıslanmış kumlara bıraktığında durgunlaşmıştı. Karşıda duran denize dalgınca bakıyordu. Titrediğini fark ettiğinde üzerindeki ceketi çıkartıp yavaşça omuzlarına bıraktı. Taehyung hala tepkisizce denizi izliyordu. Kafasını hafifçe kaldırıp aya bakmaya başladığında ufak bir yaş süzüldü gözlerinden. "Neden?" dedi. "Neden gitmeme izin vermedin?" Namjoon anlam verememişti bu sözlere. Gitmek... ne demekti. Tehyung sanki onun iç sesini duymuşcasına Ay'ı işaret etti. "Taehyung ay gitmek için çok uzak, sen aya değil ölüme gidiyordun." dedi Namjoon. Boğazı düğümlenmiş gibiydi. Burukça gülümsedi Taehyung. "Cevap da burada işte, Güneş Ay'ı kovmadan onun ışığında gitmiş olacaktım. Bunu neden yaptın, neden gitmemi engelledin? "Sözler karşısında dolmuştu Namjoon'un gözleri. Zor da olsa gülümseyerek Taehyung a dönüp elini ağır ve yavaş hareketlerle yüzüne yaklaştırıp başparmağıyla nazikçe sildi incilerini. "Ölmek için çok mavisin Taehyung. Gri hayatımda maviliği bulmuşken, lütfen mavisiz kalmama izin verme." dedi Namjoon. Taehyung hoş sakinlikle araladı gözlerini. İçerisinde büyüyen hüzün ve ölüm arzusu dağılıp minik kelebeklere dönüşüyordu sanki. Daha şaşkınlığını üzerinden atamamışken belinde hissettiği kollarla donakaldı. Namjoon sıkıca sarılmıştı Taehyung'a, bıraksa uçacakmışcasına sarmalamıştı onu.

   Taehyung omzunda hissettiği ıslaklıkla ikinci bir şaşkınlığı atlatırken hiç düşünmeden kollarını sımsıkı iri bedene sarmıştı. Karşısında ağlayan o savunmasız ama karnında kelebeklerine uçmasını sağlayan adama. Duyulmasını umarak fısıldadı. "Ağlama Namjoon, güneş her doğduğunda yanımda olacaksan, gitmesin diye yalvardığım Ay'ın gitmesi için saat sayarım. Eğer güneş seni de getiriyorsa bana, sensiz Ay'ı ne yapayım?" Cümlesini bitirmesiyle tekrar akmaya başlamıştı gözyaşları. Bu tarifsiz duygu bütünlüğü o kadar yoğun ve ağırdı ki altında eziliyordu güçsüz bedeni. Ama bu ezilme ona acı değil huzur veriyordu. Namjoon duyduğu söz ve hıçkırıklarla Taehyung'un yüzüne bakakalmıştı. Soğuktan titreyen bedenine hıçkırıkların dahil olduğu bu bedene bakarken içi gitmişti. Kucağına alıp sıkıca sarmalamış arabasına doğru ilerlemeye başlamıştı. Yol boyunca mırıldanıp sırtını okşayarak sakinleştirmeye çalıştı esmer olanı.

   Arabaya vardıklarında hıçkırmaktan yorgun düşmüştü Tae. Namjoon onu ön koltuğa yavaşça oturtup daha fazla üşümemesi için arka koltukta bulunan kabanıyla güzelce örtmüştü. Taehyung mayışmış ve yorgun düşmüş gözlerle izlemişti tüm bu olanı. Nereye gittiklerinden habersiz uyuklayarak izlemişti tüm yolu.

 "Güneş her doğduğunda sıkıca saracağım o dokunsam uçacakmış gibi duran bedenini."

Bu bölümün üzücü olması gerekiyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.










Bu bölümün üzücü olması gerekiyordu...

ButterflyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin