Arabadan indiklerinde ıslak olduğundan aniden çarpan rüzgarla titremişti. Onun bu halini gören Namjoon daha fazla vakit kaybetmeden kolunu Taehyung'un beline koyarak karşılarındaki büyük beyaz eve doğru ilerlemeye başladı. Teahyung şaşkınca etrafı izliyordu. Yemyeşil çimenler, rengarenk çiçekler arasından geçen yola hayranlıkla baktı. O dedi içinden, doğayı gerçekten seviyor olmalı. Namjoon hayran gözlerle izleyen Taehyung'a baktı. Onun gözleri ışıldarken hayat dolu gözüküyordu.
Çevrenin yeşilliği gözlerine yansıyordu. Hayatta var olma amacı olarak gördüğü yeşili onun gözlerinde görmek yoğun hisler uyandırmıştı içinde. İstemsizce gülümsedi Ah dedi içinden mavi kelebeklerin mideme hücum etti. Fark ettirmemeye çalışarak tüy kadar hafif bir şekilde okşadı belini. Kalbi titremişti.
Kapıya vardıklarında cebindeki anahtarı çıkartıp açmıştı kapıyı Namjoon, ve bunu yaparken bir saniyeliğine dahi olsa çekmemişti parmaklarını Taehyung'un eşsiz belinden. Yavaşça adımlayıp daha fazla üşümeden içeri doğru geçmesini sağladı. Salona doğru götürüp büyük kahve koltuğa oturmasına yardım etti. Ve tüm bunları yaparken son derece hassas ve nazikti. Sanki en ufak hatada kırılacak ve solacak narin bir çiçekmiş gibi davranıyordu.
Koltukta oturan narin bedene baktı usulca; soğuktan kızarmış olan burnu, ağlamaktan şişmiş gözleri ve ona birinin bakmasının verdiği utanç hissinden dolayı kızarmış yanakları. Şirindi, hem de fazlasıyla. Üzerine Namjoon'un verdiği açık mavi kaza oldukça büyük gelmişti, altındaki eşofmanı belini bağlamasına rağmen bol geliyordu bu yüzden sürekli çekiştiriyordu. Fazlasıyla yorgundu. Bu gün ona fazlasıyla ağır gelmişti. Her şey ona karanlık ve acı dolu geliyordu. Hiçbir şey mutlu edemiyordu. Kafası bulanık ve düşüncelerle doluydu sonrasında ise kendini kayalık uçurumun köşesinde bulmuştu.
Aniden aklına gelen şeyle ayaklandı. "Soojin.. Soojin'e haber vermeliyim çok merak etmiştir." Namjoon Taehyung'un bu ani ayaklanmana şaşırsa da sonrasında duyduğu şeylerle şefkatle gülümsedi. "Merak etme sen giyinirken haber verdim." Derin bir iç çekti Taehyung. Rahatlamıştı. Neden bilmiyordu ama bu adamın gülüşü onun her zaman içini ısıtıyordu. Yaşamış olduğu panik buhar olup karışmıştı bulutlara sanki.
Tereddüt etse de daha fazla düşünmeden Taehyung'un yanına oturdu. Nefesi kesilmişti, yakından çok daha eşsiz gözüküyordu. Sessizlik kaplamıştı bütün odayı, belki de tüm şehri. Duyulan tek şey ikilinin nefes seslerine karışan kalp atışlarıydı, ta ki odaya beyaz pofuduk bir şey girip Namjoon'un üstüne atlayana kadar. Taehyung korkuyla zıplamış ama daha sonra bunun Namuyu esir almış yüzünü yalamayan çalışan bir köpek olduğunu görünce kahkaha atmaya başlamıştı. Namjoon çırpınarak kurtulmaya çalışıyor bir yandan da köpeği yapmaması için uyarıyordu. Köpek en sonunda Namjoon'u bıraktığında Namjoon onu kucaklayıp Taehyung'a doğru tuttu. "Bu yaramaz kaçak Monie, kapıyı açık görüp içeri dalmış olmalı." Taehyung kıkırdayıp köpeğe doğru yaklaştı ve kafasını yavaşça okşayarak konuştu. "Merhaba Monie, ah çok tatlısın." Köpek Taehyung'un burnunu yaladığında ikisi de gülmeye başlamıştı. Birkaç dakikalık gülüşün ardından Taehyung heyecanla konuştu. "Benim de kedim var telefon almaya gittiğim zaman yolda tek başına olduğunu görüp annesini aradım ama bulamadım ve onu eve götürdüm. Ve ımm adı Suga." Namjoon bu hikaye karşısında içinin ısındığını hissettiği anda duyduğu isimle kahkaha atmaya başladı. Taehyung Namjoon'a şaşkınca bakıp neden bir anda kahkaha attığını anlamaya çalışıyordu. Namjoon ona bakan şaşkın gözler karşısında gülüşünü durdurmaya çalışarak konuştu. "Grup üyelerinden birinin sahne adı Suga ve tam bir kedi ama ona ne zaman bunu söylesek sinirden köpürüyor. Kediye ismini verdiğini duysa eminim evinden buraya koşarak gelirdi." Taehyung duyduğu tesadüfle şaşırsa da gülmekte haklı olduğunu düşünüp daha fazla dayanamayıp gülmeye başladı.
Birkaç saatlik kıkırtının ardından Namjoon Taehyung'a Yoongi'yle tanıştırma sözü vermişti. Taehyung bu söz karşısında heyecanlanmıştı. Kedisini canlı görebilecekti ve bu düşünce onu istemsizce kıkırdatmıştı. Namjoon etrafına gülücükler saçan Taehyung'a bakarak derin bir iç çekti, bu iç çekişin arkasından yüzünde kocaman içten bir gülümseme belirdi. İçi eriyordu bu tarifsiz gülüşe. Solmuş çiçekleri dahi canlandıracak ışıltıdaydı. Farkında olmadan uzun uzun baktı yüzüne. Sanki en ince ayrıntısına kadar ezberlemek istiyordu. Taehyung'un elini yüzüne yaklaştırıp şıklatmasıyla hafifçe irkilip kendine geldi. Şaşkınca yüzüne bakıyordu o eşsiz yüz. Hafifçe gülümsedi. "Dalmışım üzgünüm." Taehyung anladığını belli edercesine onaylayarak kafasını sallayıp Monie'yle oynamaya geri döndü. Kulaklarını ısırıyormuş gibi yaparak ağzına sokup kıkırdayarak başını öpüyordu. Onların bu eşsiz görüntüsünü bozmak istemeyip yavaşça kalktı oturduğu yerden. Bakarsa yine dalacağını bildiği için onlara bakmadan mutfağa doğru ilerledi. Yoğun hislerine kahvenin iyi gelebileceğini düşünmüştü. İstemsizce gülümsedi. Unuttuğum duygular bir maviyle nasıl da volkan gibi patladı, o kadar yoğunlar ki çığlık atma isteğime engel olamıyorum diyerek fısıldadı kendi kendine.
Kahveleri hazırlayıp içeri girdiğinde hiç ummadığı bir manzarayla karşılaştı. Kahvesini alıp kapıya yaslanarak izledi bu eşi benzeri olmayan manzarayı. Taehyung Monie'nin karnına kafasına koyarak uyuyakalmıştı. Monie ise onu uyandırmak istemiyormuş gibi hiç kıpırdamadan yatıyordu. Ona bakan Monie'ye göz kırpıp kocaman gülümsedi. Bir süre izledikten sonra yavaşça yaklaşıp uyandırmamaya özen göstererek kucağına aldı. Taehyung bunu anlamış gibi refleksle kollarını Namjoon'un boynuna sarmıştı. Namjoon kalbinin teklediğini hissedip durakladı, derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştı. Daha iyi hissettiğinde merdivenlere adımlayıp ufak adımlarla yukarı çıkmaya başladı. Taehyung'un uyanmaması için içten içe yalvarıyordu. Eğer uyanırsa yoğun kalp atışlarıyla karşı karşıya kalabilirdi.
Odaya vardığında kapıyı yavaşça aralayıp içeri girdi. Yatağın örtüsünü kaldırıp uyandırmamaya ya da incitmemeye özen göstererek soğuk yatağa bıraktı. Üzerini örtüp gülümseyerek yüzüne baktı. Parmağıyla narince alnına düşmüş saçlarını düzeltti. Tek amacı düzeltmekti fakat kendini yanağını okşarken bulmuştu. Serçe parmağının üst kısmını narince soluk tenince gezdiriyordu. Önce yanağında gezindi kemikli parmağı daha sonra burnuna doğru yol aldı, oradan geniş alnına ve en son dolgun pembe dudaklarına.. Yumuşak ve yüzünün aksine sıcaktı. Uzunca takılı kaldı bu eşsiz dolgun dudaklarda. Seslice yutkunup düzenli nefes seslerine karışan kalp atışını dinledi. Ağzında atıyordu sanki.
Daha fazla dudaklarında kalmaması gerektiğini fark edip kirpiklerine çıkarttı parmağını. Narince okşadı. Bütün gece sayabileceğini düşündü. Gözüne çarpan beniyle hafifçe gülümsedi. Kendini tutamayıp tüy kadar hafif bir öpücük kondurdu gözünün altındaki bene. Karnının kasıldığını hissedip geri çekildi. Balkona çıkıp derince nefes aldı. Neler olduğunu nasıl bu kadar yoğun hissettiğini anlamaya çalıştı. Kaybolmakta olan aya baktı.
"Onu öyle saracağım ki, gelmek istediği yanının yolunu unutacak."
Bu bölüm daha çok Namjoon'un hislerine odaklı oldu. Umarım seversiniz. Düşüncelerinizi merakla bekliyorum, onları baz alarak yazıyorum. Sizi morluyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Butterfly
FanfictionI'm afraid it will fly or break if I touch it. Mavide hayat olduğunu söylemiştin Taehyung, neden beni mavisiz bıraktın...