"Merhaba Jeonghan... Umarım bugün iyisindir. Ben iyiyim, senin yanındayım. Aslında doğruyu söylemek gerekirse dün işten kovuldum. İşlerimi yapamıyorum hiçbir şey yapamıyorum. Seni düşünmeden edemiyorum. Çıkış saati gelse de seni görsem diye düşünüyorum sürekli. Özlüyorum seni... "Akan yaşları silerek gülümsedi. Gerçekten fazla özlüyordu.
"Yanına gelmek istiyorum ama bunu yapamayacak kadar korkağım. Erken gittin hem de çok erken. Beraber yapacağımız çok şey vardı, tamamlayamadık hiçbirini."
Of'layarak başını soğuk taşa koydu. Ne zaman ağlasa başı ağrıyordu.
"Acaba Tanrı beni ne zaman alacak? Zaman bitti benim için. Burda yaşayarak yapabileceğim bir şey de yok. Boşuna yaşıyorum. Özleyerek acizce geçiyor zaman-"
Çalan telefonunuyla konuşması bölündüğünde sinirle kapatacağı sırada annesi olduğunu gördü. Açtı.
"Cheol oğlum..."
"Hmm?"
"Bugün eve gel işten çıktın mı? Çıkınca bir yere uğramadan eve gele soğuk hava."
"Tamam."
Annesi de bilmiyordu işten kovulduğunu. Telefonu cebine koyarak elinde duran çiçeği toprağın üzerine bıraktı.
"Çiçeklerden güzel birine ne hediye edebilirim bilemiyorum ama yol kenarından geçerken güzle kokusu seni hatırlattı.Yarın yine uğrarım. İyi geceler şimdiden." Soğuk elleriyle yüzünü silerek ayağı kalktı yerden.
Yavaş adımlarla çıkışa yöneldi.
Mezar kenarında ağlayarak oturan Jeonghan acıyla arkasından baktı gidenin. Yanında oturan bir melek neden ağladığını biliyordu ama gözlerinden akan yaşların nasıl gerçekleştiğini bilmediği için tuhaf bakıyordu.
"Jeonghan neden üzülüyorsun?"
Jeonghan irkilerek yanında oturan meleğe baktı. "Onu seviyorum, o çok üzülüyor. Onun yanında olmak istiyorum."
"Yanındaydın."
"Yanındaydım ama şimdi değilim. Gece onun yanında yatan kimse yok. Onunla yemek yiyen yok. Onu gülümseten doğru dürüst bile kimse olamdığına eminim. İçten içe bitiyor. Beni de daha daha bitiriyor.Tanrı beni neden yanına aldı onun üzüleceğini bildiği halde."
"Bunu sorgulayamayız." Melek ayağı kalakarak havalandı. Yukarıya doğru uzaklaşana arkadan bağırdı hala kendi mezarında oturan
"Tanrı bizden nefret ediyor olmalı. İkimizi de mahfetti. Oysa biz sadece bizdik. İkimiz sessizce yaşıyorduk. Neden bunu yaptın Tanrım neden?"
Melek Jeonghan'a yaklaşarak konuştu. "Bunu sorgulamaya hakkımız yok. Bir gün o da burda olacak. Uzun sürecek olsa bile."
Jeonghan sinirle mezarı başından kalkarak bağırdı "Ben onu istiyorum, onun da beni istediği gibi.Basit bir hastalık yüzünden ölüpte onun da yanıma gelmesini bekleyemem ve bunu istemiyorum... ölmesini istemiyorum, mutlu olsun."
Melek ne dese çare olmayacağını bildiğinden tekrar ağlamaya başlayan oğlanı izlemekle yetindi.
<•>
Evin anahtarını cebinden çıkartarak içeri girdi. Yüzüne vuran sıcakla gülümsedi. Üşümüştü. Üzerindeki montu asarak mutfağa girdi. Annesi tabağa doldurduğu yemeği de masaya bırakarak gülümsedi.
"Tam vaktinde geldin." dedi.
Masaya oturdular.
"Öyle, kulağıma eve yetişmezsem aç kalacağım söylendi de koşarak geldim."
Annesi olumsuzca başını salladı "Oğlumu aç bırakmam ama ceza olarak limon yediririm."
"Cidden..."
Aldığı birkaç kaşıktan sonra ayaklanarak salona geçti. Annesi böyle olduğu için hayli üzülüyordu. Düzgünce yemek yediğini nerdeyse bir aydır görmemişti.
"Cheol biraz daha-"
İçeriye seslenen annesinin sözünü keserek cevap verdi
"Doydum, gerçekten."
Annesi bu cevapla daha fazla zorlamak istemedi. Bu günlere de şükür ediyordu ilk hafta aç kaldığından sürekli istifra ediyordu. Jeonghan'ı kolay kolay atlatacağından emin değildi.
Jeonghan çok iyi bir oğlandı. Saygılı ve neşeli. Oğlunun etkilenme nedenini anlıyordu. Jeonghan gibisi dünyaya gelmezdi. Gelmeyeceği de kesindi. Onun yerine bir başkası ile de ilişki kurmayacağına da adı gibi emindi.
Masayı toplayarak içeride sesi kısık müzik ile uzanarak dinlenen oğlunun karşısına oturdu.
"İş nasılsı?"
Bir işi var mıydı ki cevap vermek için...
"Sıradan işte."
"Acaba bir kaç günlüğüne iş yerinden izin alıpta tatil mi yapsan? Bir yerlere gidip gez."
Seungcheol uzandığı yerden doğrularak oturdu.
"Bak beni düşündüğünü biliyorum ama iyiyim ben. Evet, özlüyorum Jeong- çok özlüyorum...Off" derince nefes verdi.
Annesinin karşısında ağlamak istemiyordu. Hızla kalkarak odasına girdi. İyi değildi işte. Jeonghan'a hala ilk günkü gibi aşıktı ve aşkı yanında değildi. Duvarda asılı duran fotoğraflara baktı güzel anılar biriktirmiştiler. Ayrı ayrı güzel fotoğraflar özellikle de Jeonghan hepsinden çok güzel çıkmıştı. Parkta oturuken çekildikleri bir fotoğrafı eline aldı.
"Jeonghan çok güzelsin.Yani yakışıklı"
Jeonghan bu iltifata karşılık gülümseyerek utancını gizlemeye çalışıyordu.
"Sen de çok yakışıklısın."
Seungcheol hayır diyerek güldü.
"Ben yakışıklı değilim. Burda tek güzel olan sensin kameraya bakta bakalım hangimiz daha yakışıklı çıkıyor."
"Sen daha güzelsin Jeonghan. Her şeyden
LAN BEN BUNU NİYE KALDİRMİSİM? Tekrar paylasiyorum🤝🏼
ŞİMDİ OKUDUĞUN
erased | jeongcheol
Fanfictionjeonghan öldüğünde tanrı tekrar bir şans verdi ve kendi ile ilgili her şeyin silinmesine rağmen ilk olarak aşkına yeniden kavuşmak için çabalayacaktı tabi tanrı izin verirse:)