MORG Ω Sope

chapter 3

Gözlerimi odaya vuran soluk güneş ışığı ile açtım. Lanet olası bugüne de uyandım. Teşekkür ederim Tanrım..

Gözlerimi odaya doğru tuttum. Neden her yer derli topluydu? Garimsedim. Dudaklarımı buruşturdum ve masadaki papatya demetine diktim. Aman Tanrım bu papatya nerden çıktı!

Yataktan doğrulmaya çalıştım ama nafile. Ağrıyan belim ve gözlerim buna izin vermedi. Gözlerimi devirdim.

Saate baktığımda daha 6.30 olduğunu gördüm. Belki terasa çıkıp bu güzel (!) Manzaraya bakardım.

Üstümdeki nerden giydiğimi bilmediğim temiz ve papatya kokulu eşofman takımına baktım. Aman Tanrım şu yeni gelen doktor mu giydirdi bana bunları? Neden bu kadar benimle ilgileniyor!

Odamın kapısını açtım ve yavaş adımlar ile terasa çıktım. Yavaş adımlar çünkü hızlı hareket edemiyorum.

Terasa çıktım ve bu ıssız yere baktım, sulli noona burdaydı, ne işi vardı burda?

"Hey noona! Günaydın. Naber?"

"Günaydın hoseokshi, iyi değilim, sen?"

Yanına gittim Ve bana uzattığı soju'yu aldım. Ağzını açtım ve bu acı tadın boğazımdan geçişini hissettim.

"Neden üzgünsün?"

Sulu gözleri bana bakıyordu ve şuan içim acımıştı.

"David benden ayrıldı hoseok"

David sulli noona'nın sevgilisiydi. "Hayali" sevgilisi. Evet bu onun için kötüydü ama yapacak birşey de yoktu.

"Noona ağalama, yapacak birşey yok o kaybetti"

Soju'larımızı birbirine tokuşturup içmeye devam ettik, kuşların ötüşünü ve sessizliğin çığlığını dinledik. Çok üzücü derecede güzeldi.

Güneş tamamen doğduğu zaman aşağı indim. Odama...

Yoongi hyung çoktan gelmiş ve kahvaltı getirmişti. Garimsedim tekrar.

"Günaydın hoseok. Soju içmek yasak değil miydi?"

Nerden biliyordu? Ve neden bu saate buraya geldi? Neden bu kadar bana iyi davranıyor? Aklımda çok soru var.

"Biliyorum, neden erkenden geldin?"

"Otur bakalım hoseok. Tanışalım istersen ilk?"

"Olur."
"Sen kimsin?"

Sorumu sordum. Çaylarımızı doldurdu ve ekmeğine tereyağı sürdü. Ağızına götürüp bir ısırık aldı. Aynısı bana da yaptı ve konuşmaya başladı.