Bu sefer berbat bir sabaha uyanmamıştım, hatta uyandığım saatten bile erken kalkmıştım çünkü sekiz gün olmuştu. Kısacası '' o '' bugün kütüphaneye gelecekti. Sekiz gün içinde onu aramaya hiç cesaret edememiştim...
Her sabah yaptığım gibi sigaramı yakıp kütüphaneye yürümeye başladım. O kadar mutluydum ki tanımadığım insanlara bile selam veriyordum. Sekiz gün öncesi gibi onun kütüphane kapısının önünde oturmasını bekliyordum, fakat gittiğimde kapıda kimsenin olmadığını gördüm. En azından sekiz gün olmuştu ve kitabı getirmemişti, onu aramam için bir nedenim vardı, bu bir bahane olsada. Telfonu alıp numarayı çevirdim...
- Merhaba, ben kütüphaneden arıyordum.
+ Sen misin? Hani bana özel numara kanunu çıkartan.
- Evet benim, hani küstah ve kibirli olan. Sizi kitabı getirmediğiniz için aramıştım, sekiz gün olduda.
+ Üzgünüm bugün kitabı getiremem gerçekten çok hastayım.
- Eviniz evime yakındı galiba, isterseniz kütüphaneden çıktığımda size uğrayıp kitabı alabilirim.
+ Uğrayıp alman gerçekten güzel olur teşekkürler. Bu arada bana bir kitap getirmeni istesem?
- Tabi ki.
+ '' Aynı yıldızın altında '' yazarı John Green.
- Getireceğim, kendine iyi bak görüşmek üzere.
+ Görüşürüz.
Gerçekten çok heyecanlıydım, aslında ondan çok evini merak ediyordum, bence evi insanın kendisini yansıtıyordur. Benim evim kitaplarla doluydu. Onun evini gerçekten merak ediyordum.
Sonunda kütüphaneden çıkıp çok hızlı bir şekilde onun evinin önüne gelmiştim. Usulca kapıya vurdum.
+ Merhaba, hoş geldin. Buraya kadar seni yorduğum için özür dilerim al bakalım kitabı...
- Önemli değil. Bu arada istediğin kitabı getirdim.
+ Çok teşekkür ederim. Sekiz gün sonra ben getireceğim söz.
- Görüşürüz.
+ Görüşürüz.
Tam arkamı dönmüş giderken bana seslendi.
+ İçeri gelip bir şeyler içmek ister misin.
- Tabi çok isterim.
Evin içine girdiğimde gerçekten çok şaşırdım. Her yer kitapla doluydu. Sanki yıllardır hayal ettiğim insan karşımda duruyordu. Beraber kahve içtik filmleri, kitapları, dizileri konuştuk. Saate baktığımda şok oldum çünkü tam üç saattir konuşuyorduk. Hayatımın en güzel üç saatiydi. Artık gitme zamanım gelmişti. Kapıdan çıktıktan sonra kalbimin çok hızlı çarptığını hissettim. Tam kapıyı kapatacakken konuşmaya başladım.
- Kitapları sevdiğini anladığıma göre, yarın benimle kütüphanede takılmak veya çalışmak ister misin? Sabah beraber açabiliriz kütüphaneyi.
+ Gerçekten ciddi olamassın.
- Özür dilerim saçma bir fikirdi.
+ Hayır hayır sen beni yalnış anladın. Ben sadece çok sevindiğim için ciddi olamassın dedim.
- O zaman çok mutlu oldum. Seni almak için sabah altı buçukta evin önünde olurum. Kendine iyi bak görüşürüz.
+ Görüşürüz. Kendine çok iyi bak.
Kalbim bu sefer de sevinçten dolayı yerinden çıkacaktı. Muhteşem bir keyifle hemen eve gidip yarın ne yapacağımı planlayacaktım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umursamaz
Novela JuvenilUmursamaz bir gencin hatırları,anıları,yaşanmışlıkları, doğruları yanlışları.