ANSIZIN

Kapı çaldı.
-ding dong
Kapıyı açtığımda gelen babamdı.

Babam biraz düşünceli bir tavırla içeri girdi.

Bana hiçbir şey söylemedi ve ayakkabılarını çıkarıp odaya girdi ve oturdu.

Ben- hoşgeldin baba .

Baba- hoşbulduk .

Ben- birşeyler ister misin.

Baba- bir çay hiç fena olmaz. Dedi.

Bir yandan çay içerken neden buraya geldiğini sormadan duramadım.

Baba - oğlum biliyorsun ki senin annen vefat etti ben bir evlilik yaptım şuan evli olduğum kadınla çok mutlu bir hayatımız var ve dün akşam bu ülkeden gitme kararı aldık ve seninle bir daha görüşemeyeceğiz.

Dediğinde gözlerimden yaşlar akıyordu o kadar üzülmüştüm ki babama;

Ben- lütfen bende gelmek istiyorum. Diyerek orda ne kadar yalvardığımı hatırlamıyorum.

O gün babam beni umursamadan çekip gitmişti zaten ailemle yaşamıyordum babam annem vefat ettikten sonra başka birisiyle evlilik yapmıştı ve o şeytan kadının bana yapmadığı eziyet kalmamıştı zaten babam da beni hiç sevmezdi. Bu yüzden babam beni dedemle birlikte müstakil küçük şirin bir evde yaşıyorduk.

Dedemde benimle aynı kaderi yaşıyordu
o şeytan kadın dedemi de istemediğini söyledi babam adeta o kadının kölesi gibiydi ve o ne derse yapıyordu. Ama bu yurtdışına gitme işini psikolojim kaldıramazdı.

O zamanlar 16 yaşında bir gençtim uzun boylu yeşil gözlü ve esmer bir delikanlıydım. Babam bana bir kart verdi ve aylık para göndereceğini söyledi
Babamdan o kadar nefret ediyordum ki ama o parayı almaya mecburdum henüz okulum bitmemişti ve dedemin emekli maaşı yoktu.

En azından derslerim başarılı bir çocuktum en büyük hayalim bir arkeolog olmaktı. Kulağa hoş geldiği için bu mesleği araştırma gereği duydum ve bu konu hakkında uzun bir araştırma yaptım.