16

1.8K 234 251
                                    



üstüme giydiklerime son kez bakarken heyecandan elim ayağım titriyordu. sevdiğim çocuğun sevgilisi rolünü yapacaktım. komik miydi yoksa üzücü müydü seçemiyordum ama bu fırsat kaçmazdı. en azından davranmak istediğim gibi davranabilecektim.

kapıdan çıkıp bir kat aşağı indiğimde öylece dikilmiştim. heyecanlanmadım desem yalan olurdu. sonuçta her gün sevgili rolü yaptığım biri değildi.

kapı açıldığında olduğum yerde gerilirken gözlerimi kaçırmış ve yapacak bir şey aramıştım. wooyoung beni karşısında görünce şaşkınlıkla ayakkabısını düşürmüştü.

"ne ara geldin? bekle çantamı alayım."

içerden çantasını almaya gittiğinde hızlı hızlı nefesler alıp kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. abartılacak bir şey yoktu. altı üstü rol yapacaktık ama bu aptal kalp dayanamıyordu işte.

"özür dilerim ya, seni de böyle bir şeyin içine soktum."

"sorun değil bana da eğlence çıkmış oldu sıkılıyordum evde."

gülmeye çalışarak merdivenlere yönelmiştim. o da arkamdan gelirken kalbime lanetler ediyordum.

"çok uzakta mı gideceğimiz yer? taksi çağırabiliriz."

wooyoung telefonuna bakarken ben önden önden gitmiş ve çıkmıştım apartmandan. dışarıda zaten taksi bekliyordu.

"ben çağırmıştım önceden. atla hadi."

sanki kendi arabasıymış gibi konuştuğunda ikimiz de gülmüştük. sen aklıma sahip çıkta şu güzel yüzünü görmekten burnum kanamasın.

yaklaşık 10 dakika sonra gideceğimiz mekana vardığımızda arabadan inmiştik. ben tam adım atacaktım ki elimde hissettiğim şeyle çığlık atmıştım.

"aa! aaaa... elin miydi o? yumuşacık bir şey dokununca korktum aniden."

aptal san. sen tam bir aptalsın. tekrar elimi tuttuğunda içimden ne küfürler savuruyordum bir bilseniz var ya...

"el ele tutuşmamız gayet normal. böyle salak saçma hareketler yapma bak çarparım ağzına. hadi yürü."

bir şey dememe fırsat vermeden mekana doğru beni de arkasından çekiştirmişti. dudaklarımı büzerek içeri girdiğimde 3 kişilik bir grubun olduğu masanın önünde dikilmiştik.

önyargılı birisi değildim ama gördüğüm kişiler bence çok gıcıklardı. bakışları bile biz gıcığız yanımıza oturursan hayatın kayar der gibiydi. yalandan bir şekilde gülümsemiş ve sırtımı dikleştirmiştim. wooyoung'u utandıracak bir şey yapmamaya çalılıyordum. sonuçta o kadar çaresiz kalmıştı ki bana gelmişti.

"merhaba, bu sevgilim san. sevgilim, bunlar da arkadaşlarım hyunoh, yeonjun ve jiho."

saygı olsun diye eğilirken aslında hiç saygı duymuyordum. karşılarına oturduğumuzda üçü de bizi dikizliyordu. kendime engel olmak şimdiden çok zordu. ayrıca bunların hepsi erkekti, hiç kız yoktu. wooyoung'un kulağına eğilmiş ve arkadaşlarının duymayacağı şekilde fısıldamıştım.

"ee hani sevdiğin kız? burda karşı cins kimseyi göremedim ben."

wooyoung kaşlarını çatarak gözlerime baktığında irkildim. yanlış bir şey mi söylemiştim yine amına koyayım?

o da kulağıma eğildiğinde içimde bir titreşim oluşmuştu. şimdi hiç sırası değildi.

"sana kız olduğunu söylediğimi hatırlamıyorum? jiho... oydu."

beynimde havai fişekler uçarken istemsizce sırıtmıştım. yani bu demek oluyordu ki wooyoung erkeklerden hoşlanıyordu. ya da biseksüeldi ama en azından bir şansım var demekti bu.

neighbor, woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin