burnu soğuktan kızarmıştı birazcık genç oğlanın. bu parka önceki gelişinde de ağlıyordu tıpkı şimdiki olduğu gibi.
kim olduğunu hatırlamadığı çocuğa böylesine bağlanmış olmak onu korkutuyordu. boşluğa düşmekten korkuyordu. birinin onu tutamamasından korkuyordu.
"selam." arkasından duyduğu kalın sesle irkildi. "mintlover ben. küçük, soluk yıldız." dedi çocuk yanına otururken. kapşonu hala kafasındaydı.
"selam küçük, soluk yıldız." diye mırıldandı.
"direkt giriyorum konuya." deyip kıkırdadı yanındaki beden. kendinden kısa ama yapılı bir bedendi. ve gülüşü... ah, boşverin. anlatılamazdı onun için.
"ben seni 10 yaşından beri tanıyorum. babaannenin yanında kalırken tanıdım seni. komşunun küçük oğluydun başta, sonra oyun arkadaşım oldun en sonsa çocukluk aşkım." deyip derin bir nefes aldı tanıdık yabancı.
aklında bir şeyler yanıp sönmüştü.
"biz seninle çok yakın arkadaştık. bir elmanın iki yarısı gibiydik. her şeyi beraber yapardık. arada kardeşinde katılırdı bize." boğazı düğümlendi yanındaki çocuğun.
"sahil kenarında bir tekne bulmuştuk mesela. sen hep derdin ki 'bir gün seni bununla amerikaya götüreceğim.' bense gülerdim sana. ama gitti teknemiz. son 4 yıldır yok."
başının döndüğünü hissetti. bayılacak gibi hissetti. hatırlıyordu yavaş yavaş. hatırladıkça gözleri doluyordu.
"ben seni çok seviyordum o zamanlar. ama çocuk aklı işte. nereden bilecek değil mi?" diyip güldü.
"ben kötü bir şey yaptım derken haklıydım soobin. hatırlıyor musun jungwon bize sürekli şaka yapardı. boğulma şakası. bizde hep korkardık."
ağlamaya başladı. her ikiside. biri hıçkıra hıçkıra ağlarken diğeri içine içine ağlıyordu.
"b-bir gün sen gelmedin. ben gittim onunla. yine şaka yapıyor zannettim. yine boğulma şakası yapıyor sandım. yapmıyormuş. benim yüzünden öldü. ben öldürdüm onu." dedi titrek nefeslerinin arasında.
"özür dilerim." diyip sarsılan bedenin ellerine tutundu sıkıca. "affet beni."
sadece 'devam et.' diyebildi.
"herkes ben yaptım sandı. tüm kasaba. bir tek babaannen farklı düşünüyordu. sen bile ben yaptım sanıyordun. beni dinlemedin hiç. dövdünüz bazı zamanlar birkaç büyükle. yüzüme katil yazdınız. sen hatırlamazsın ama ben hatırlıyorum." dedi yanındaki çocuk hafifçe gülerek.
"seni suçlamıyorum. tek suçlu benim. ben en kötüsüyüm. benden nefret etmekle haklısın soobin. yıllar sonra seni bulmam hataydı. üzdüm seni yine." dedi yeonjun.
"huening kai ile ben konuşmuştum. sana şans vermesi için. sana bakan kızlarla da bir kız arkadaşım konuştu. senden uzak dursunlar diye. yalandı çoğu şey üzgünüm." dedi ayaklanarak.
"nereye?" dedi güçsüz sesiyle.
"uzaklara."
"gitme." dedi uzun boylu olan.
"hatırladın mı beni?" diye sordu.
kafasını salladı öteki.
"katil yeonjun. hatırlamışsındır." dedi kapşonunu çıkartarak.
"öyle deme." dedi sessizce.
"katil mi? öyleyim ama. jungwon benim yüzümden büyümedi." dedi arkasını dönerek.
"ılsan'a dönüyorum. yarın."
"ne?" diye sordu şaşkınca.
"yalnızca bil ki choi soobin. ben seni hala 14 yaşında tek hayali bir tekneye atlayıp seninle amerikaya gitmek olan yeonjun gibi seviyorum."
yazarken agladim tsk
fav txt pic