Bölüm 8

45 5 0
                                    

"Siz bana çok iyilik yaptınız. Izninizle sizi ağırlamak istiyorum" dedim prense.

Güldü.
"Memnuniyetle matmezelita" derken yüzüne iyice baktım.

Kalemle çizilmiş gibiydi. Muazzamdı.

"Buyrun önden" dedim kendime gelerek.

Kendime gelmem gerekti...

Matmezelita...

Matmezelita diyişi kulaklarımda yankılanıyordu.
O önden giderken kendime tokat attım. Ne kadar da aptallaşmıştım!

Onu salona geçirdiğimde üvey ailem prense reveransta bulundu. Prensi tanımayacak kadar saf olan bendim herhalde.

"Oh yüce Tanrım ulu prens hazretleri mütevazi konağımızda. Şükranlar olsun!"

Üvey anneme iğrenerek baktım. Her gelen soyluya aynı cümleleri kuruyordu. Uyuz!

"Prensim buyurmaz mısınız?" diyerek oturttum prensi. Bu aptallara bıraksam zavallı şey saatlerce ayakta öyle bekleyecekti.

"Ben izninizle odama çıkıyorum efendim" dedim ve hafifçe eğilerek selamladım ve merdivenlerden odama çıktım.

Peşimden Stephany ve Angelina geldi.
"Oo bir gün küçük kardeşimiz eve gelmedi. Sonraki gün ise prensle döndü. Burnuma kötü kokular geliyor kardeşim. "

Stephany Angelina'yı onayladı.
"Ne demezsin benim burnum kokudan yanıyor kardeşim"

İkisi de kahkahayı basarken onlardan iğrendim. Kendilerine hiç bakmıyorlardı. Annem öldüğünden beri annemin sevgili melekleri pavyonların gözdesiydi. Her neyse.

"Sandığınız gibi bir şey yok ortada." dedim o pislik suratlarına bakmayarak.

"O zaman bir açıklama kalmıyor ortaya" dedi Angelina.

"Bize herşeyi anlat kardeşim ablaların burda" dedi Stephany iğrenççe gülerek.

"Babamı kumarhanecinin adamları götürdü" dedim onları takmayarak.

"Öff bize ne be! Zaten annemden sonra delirdi, tımarhanelik oldu, gariban işte. Sen konuyu değiştirme hem!"

Babamı azarlamaya hakları yoktu. Benim babam iyi bir insandı hem. Yoksa niye o kadar yardım yapsın ki?
Bunları düşünmek bile gözlerimden yaşları süzdü.

"Noluyo burda iki saattir nerdesiniz siz?"
Üvey annem üvey şefkatiyle geldi odaya.

"Annecim senin bu üvey kızın var ya..."diye heyecanla söze girdi Stephany.

Onları dinlemedim. Ağlayarak bavulumu topladım. Bu evden bir an önce gitmek istiyorum!

"Rosemary, sen bizim aile namusumuzu ne hakla iki paralık edersin!"

Üvey annemin sözlerini umursamadan merdivenlere yöneldim. Beni çekti üvey namuslu; tokatı bastı. HEM DE BENİ DİNLEMEDEN YAPMADIĞIM BİR İŞTEN BENİ YARGILAYARAK!

Bir iftitaya kurban olmuştum...

Ağlayarak merdivenden indim ve elimde bavulum prense "Nolursunuz majesteleri götürün beni burdan."

" Ne oldu matmezelita? "

Arkadan üç şeytanın -yani üvey annem ve pislik kardeşlerim- bağırışlarını duyduk.
"ROSEMARY!!"

" Nolursunuz efendim herşeyi anlatacağım"

" Kimse sizi üzemez matmezelita"

O sırada içeri şeytanlar girdi. Telaşla prense reveransta bulundular.

"Siz öz ve masum evlatlarını kendisinin yaşamını kurtaran bir asilzade yanında yargılayacak kadar şerefsizsiniz bayanlar. Prens olarak bu şehri terk etmeniz tavsiyemdir. Yoksa olacakları siz düşünün. Gidelim Rosemary. "

İlk defa adımı demişti! Bunun verdiği şaşkınlık ve az evvelki facianın üzüntüyle prensin peşinden arabaya bindim.

Tanrım, sana and içerim ki babamı bulup kurtaracağım, evet ben yapacağım.

Sensiz Tadı OlmuyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin