3. Bölüm : Jisung

266 49 36
                                    

  Gözleri kamaştı yine Jeongin'in. Ellerini gözlerine götürüp ovuştururken yavaş yavaş görüşü açılıyordu. Gözleri düzeldiğinde ise ilk gördüğü şey Hyunjin'in endişeli yüzü olmuştu.

  "İnnie iyisin değil mi?" Diye sordu mavi irislerini Jeongin'e sabitlerken Hyunjin. Daha deminkine artı olarak sırtında bir çanta vardı. Sırtında hissettiği yük de aynısının kendinde de olduğunu gösteriyordu.

  Başındaki ağrı yok olduğunda onaylamak için kafasını salladı Jeongin. "Evet iyiyim." Diye mırıldanıp etrafına kısa bir göz attı. Burası marinette'in okuluydu. Bakışları geri Hyunjin'e dönerken çekingence sordu. "Şey... Biz buraya nasıl geldik acaba?"

  Yüzünü buruşturdu Hyunjin. "Garip bir soru bu sanki." Dediğinde Jeongin'in değişmeyen ifadesiyle hala sorusunun cevabını beklediğini fark etti. Sindire sindire açıklamaya başladı. "Sen evden çıktın, ben de sana eşlik etmek istedim sonra buraya kadar birlikte geldik ve gözlerini ovmaya başladın. Sen cidden iyi misin?"

  Daha eve döndüklerini hatırlamayan Jeongin için bu fazlasıyla garipti. "İyiyim, iyiyim." Diye mırıldansa da kafasında bir şeyler oturmuyordu. Sahi bu rüya ne zaman bitecekti?

  Jeongin öylece yerinde durmaya devam ederken sabırsız Hyunjin dayanamayıp onu kolundan tutarak sınıfa doğru ilerletti. Sınıfa girdiklerinde önden ikinci sıraya oturup Jeongin'i de yanına çekti. "Gel, yanımda kimse olmadığı için benimle oturacaksın."

  Şaşkınca kaşlarını havalandırdı Jeongin. "Neden Lewis'le oturmuyorsun?" Diye sordu merakla. Hatırladığı kadarıyla Hyunjin ve Changbin sevgiliydi. Gerçi şu an hatırladıklarını da soegulamadan edemiyordu.

  Gözlerini devirip iç çekti Hyunjin. "Öğretmenler bizi çok ses yaptığımız için ayırdı." Diye söylendi.

  Bu sırada içeriye Chan, Changbin ve Jisung girmişti. Onlar da önceki kıyafetleri ile aynısını giyiyorlardı. Chan arka sıralara doğru giderken Changbin ve Jisung hemen önlerine oturdu. Changbin tek omuzuna taktığı çantasını neredeyse fırlatarak sıraya koyarken Jisung daha dikkatli bir şekilde çantasını omzundan indirip sırasına koydu.

  Karşısındaki ikiliye odaklandığından Hyunjin'in cevabına "Oh." Diye mırıldanarak karşılık verdi Jeongin. Gözleri hala önüne oturan Jisung'a odaklıydı.

  Hyunjin bu karşılığı muzip bir sırıtışla yanlış algılayıp çocuğun omzuna vururken "Fesat seni!" Diye bağırarak bakışların onlara doğru dönmesini sağladı.

  Jeongin'in gözleri büyürken utancından yanakları da kızarmış ve hemen inkar etmeye başlamıştı. "Bir dakika, yanlış anladın!" Diye bağırırken ortamda olan diğer kişilerin de nabzını ölçmeye çalışıyordu. Changbin ilgiyle dinlerken, Jisung hiç oralı bile olmadan kulaküstü kulaklıklarını takmış müzik dinliyordu. Chan ise yanındaki Minho ile uğraştığından sohbete çok takılamamıştı.

  Muzip sırıtışını silmeden "Ben gayet anlamam gerekeni anladım bir kere." Dedi Hyunjin. Bu Changbin'in kafasını iki yana sallayıp kıkırdamasına sebep oldu.

  Tam bu sırada içine bir dürtü düştü Jeongin'in. Hyunjin'in yüzü bambaşka bir hale büründü. Gözlerinden yaşlar akıyor, yüzündeki kirliliklerle ona bakıyordu. Bu sanrı hemen kaybolurken "Ne desem vazgeçmeyeceksin değil mi?" Dedi bıkkınlıkla. Sanki onun karakterini bir anda çözmüş gibiydi.

  Hyunjin sırıtarak kafasını salladığında gözlerini devirdi Jeongin. Böylece konu kapanmış oldu. Yaklaşık yarım saatlik bir sürenin sonunda ise Felix ve Seungmin'e artı olarak tanımadığı yüzler de girmişti sınıfa.

Cartoon °Jeongsung° ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin