Gözlerimi güneşli bir sabaha açtım penceremden gelen güneş ışıkları odamın aydınlanmasını sağlıyordu . Yavaşça yatağımdan kalktım ve kuzulu pundiflerimi giydim , yine her sabah yaptığım gibi penceremden , yazdığım renkli kâıtlarala dolu dilek ağacına (bu adı ben buldum) baktım. Yüzümde bir tebessüm belirginleşmişti . Tam uykulu gözlerle dışarı dalmışken annemin beni çağırmasıyla irkildim ve hafifçe başımı iki yana sirkileyerek 'Geliyorumm" dedim , odamın kapısını açtım ve dağınık saçlarımla merdivenlerden inmeye başladım . Annem sofrayı kurmaya başlamış babam ise işe gideceği için hazırlanıyordu. Erkenden aynanın önünde kravatını bağlamaya çalışıyor ve her zamanki gibi yapamıyor
"Ben geldim , tamam" diyerek yüzümdeki gülümsemeyle babamın önüne geçtim ve " önce sağa, sonra sola hah! işte oldu" bir adım geri gittim ve
"İşte bu kadar" diyerek bilmiş bir surat ifadesiyle gözümü kırptım.Babamda " kurtarıcı meleğim benim, saol"diyip alnımdan öptü ve sofrada yerini aldı. Annemde elinde çaylarla geldi ve o da sofrada yerini aldı. Bende hemen oturdum ve aç gibi yemeğe oturdum. Ama napıyım sabah nasıl olsa.
Neyse konumuz bu değil ; D
Bu arada biz tanışmadık ben Cansu istanbuulda Başakşehir de sakin bir mahallede annem, babam ve kedim sütlaçla yaşıyorum. Kumral saçlı mavi gözlü 11. Sınıfa gidiyorum. Resim yapıyorum, gitar çalıyorum. ..
Kahvaltım bitmişti babmın yanağına bir öpücük kondurdum ve merdivenlerden hızlıca çıktıım , odama girdim. Telefonumu açtım ve saat baktım. Okula gitmeme yarım saat vardı. Ama ben erken cıkıyor, kütüphaneye gidiyorum aman beni öyle inek falan sanmayın benimde bir havam var tabi ama derslerde önemli;) heme gardrobumu açtım ve okul üniformalarımı çıkardım, üstüme mavi bir lakos blüz altımada siyah şort etek, kısa beyaz çoraplarımı ve pembe converse lerimi giydim ve saçımı dağınık bir örgü yapıp aynada son bir kez kendime baktım ve çantamı tek omzuma aldım ve aşağı indim, babam gitmişti bende hemen pencerenin yanına oturdum ve okul servisini beklemeye başladım. Gözüm hemen dilek ağacına gitti . Ona neden dilek ağacı diyorum, çünkü istediğım bir şey olsa yazıp ağaca bağlıyorum ve sonra dua ediyorum. Canım bir şeye sıkılsa o ağacın yanına gidiyorum kendi kendime konuşup sanki yanımda biri varmıs gibi içimi döküyorum birazcıkta olsa rahatlıyorum bu fikir, nerden kimden geldi bilmiyorum ama gerçekten güzel bir fikir ... Tam o sırada korn sesini duydum camda baktığımda beyaz servis hah işte benim okulumun servisi "Anne ben çıkıyorum hadi öptümmm" diyerek kapıyı açtım ve dışrı çıktım . Asansöre bindim, asansördeki müzik hoşuma gitti "Sebastian"
"Söyle ona sebastian ağzımı açtirmasın akşam akşam..." kapıyı açtım ve dışarı cıktım, servisin kapısı açıldı ve bende içeri girdim. En sevdiğım arkadaşım doğa serviste en arkada oturmuş müzik dinliyordu benim için yer tutmuş canım ya ..
Doğada çok tatlı bir kızdır açık kahverengi düz saçlı iri yeşil gözlü . Yanına gityjm ama galiba beni görmemmişti, dürttüm ve bana bakmasını sağladım hemen kulağındaki kulaklığı çıkardı
"Selam cansu naber" diyerek gülümsedi bende
" iyidir n'apıyım sen? "
"İyidir"
Tam i sırada servis durdu ve servise bir kız girdi
Doğa beni dürterek
" Yeni bu galiba" diyerek sordu
" Bende ilk defa görüyorum hiç bir bilgim yok" diyerek hiç tınmadım çantamdan telefonumu çıkardım kulaklîğımda takıp en sevdiğim müziklerden bir tanesini açtım ve arkama yaslanıp gözlerimi kapadım kendimi müziğin ritmine bırkatımİnşallah beyenirsiniz ... :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dilek Ağacı
ЧиклитSıradan bir hayatı olan cansunun çok inandıģı dilek aģacının her geçen gün kurumasıyla hayatı bakalım nasıl değişiyor? Ama her hikayede olan beyaz atlı prens cansunu hayatınada girer. Bakalım cansunun başına daha neler neler gelicek ? ♥♥♥♥