will shakespeare: Güzelim Annabel Lee
Ay gelir ışır, hayalin erişir
Güzelim Annabel Lee
Orada gecelerim uzanır beklerim
harry: edgar allan poe,,
çok severim
will shakespeare: ben de seni
harry: ne?
will shakespeare: ben de seni çok severim
harry: kusura bakma ama birini tanımadan sevemezsin
ve ben senin adını bile doğru düzgün bilmiyorum
bana böyle klişelerle gelme
aşık olursun birini tanımadan
ben aşkın öyle söylendiği gibi bir şey olduğuna inanmıyorum da zaten
cinsel çekim
ama sevemem will, böyle şeylere girme bile
will shakespeare: hey, sakin ol
iyi misin sen
çok sert çıkıştın cidden
harry: iyi değilim
kafam karışık
cidden ne yapmam gerekir bilmiyorum
will shakespeare: ne yapmak istiyorsan onu yap hazza
harry: ne mi yapmak istiyorum
söyleyeyim
üstü açık bir arabada, yanımda louis ve radyoda çalan şarkı eşliğinde
kimsenin olmadığı bir yere sürmek istiyorum
saçımda rüzgarı, sol elimde onun elini hissetmek istiyorum
ama işte emin olamıyorum
will shakespeare: daha ne kadar emin olabilirsin ki hazza
yani daha fazla emin olamazmışsın gibi sanki
harry: emin olamadığım şey o değil
emin olamadığım şey
onun aynı hissedip hissetmediği
acı çekiyorum cidden
will shakespeare: bir iki günde mi duyguların acı çekecek kadar büyüdü
harry: hayır
ilk günden beri zaten onu özel kılan bir şeyler vardı
kumral saçlarına değen güneş bile farklı geliyordu onunlayken
gözlerinin ışıltısı cidden elmasta bile yok çok iyi biliyorum
o zaten çok güzel
ama benim için hep biraz farklıydı
konduramıyordum sanırım sadece
will shakespeare: louis abarttığın kadar güzel bir çocuk değil
ya da yakışıklı
ama kesinlikle minicik tatlı falan değil, söyleme bile
harry: ama minicik
will shakespeare: hayır o gayet
o gayet büyük yani
ve yakışıklı
ama abarttığın kadar değil
harry: bilmiyorum will
onu gördüğüm ilk andan beri nefesini üzerimde hissetmek,
sesini sadece benim için konuşurken duymak istiyorum
will shakespeare: off
siktir oradan ya
harry: ??
ne var
will shakespeare: ben de sadece senin için konuşmak istiyorum harry
sabaha kadar ışıldadığını düşündüğün gözlerimle sana bakmak istiyorum
şu saçmalığa daha fazla dayanamayacağım gerçekten
harry: lou?
will shakespeare: aynen öyle
kampüs bahçesindeki ortanca çiçeklerinin oraya gel
büyük ağacın altına
harry: pekala
***
harry yağan yağmurdan dolayı ıslanmış saçlarını kulağının arkasına itti. sırılsıklam olmuştu.
ağacın altında bekleyen louis'yi görünce yavaş adımlarla yanına yaklaştı, sanki oraya kadar koşmuş olan kendisi değilmiş gibi.
louis onu görünce yaslanmış olduğu ağaçtan sırtını, ortanca çiçeğinin üzerinden de elini çekti.
harry'ye doğru kollarını uzattı ve onu kendine çekti. sadece sarıldı. uzun zamandır sarılmak istediği bedeni hissetti ve kokusunu içine çekti. harry'nin saçlarını sanki bir bebeğin kafasını okşar gibi okşadı.
harry geriye çekildiğinde louis harry'nin ıslanmış gözlerini gördü. güneş ışığında daha da güzel görünen yüzünü okşadı.
harry louis'nin boynundaki kollarını sıkılaştırdı. louis milyonlarca kez emin olduğu gibi emin oldu tekrardan, harry'nin yüzünden daha güzel bir şiir, ruhundan daha dokunaklı bir şarkı yoktu.
okşadığı tanıdık yüzü kendisine yaklaştırdı ve harry'yi öptü. ne kadar uzun zamandır bunu bekliyordu anlatamazdı. zaten anlatmak yerine yaşamak daha önemliydi o an için.
geriye çekildiğinde harry gülümsedi, louis de onun ortaya çıkan gamzesini öptü. birbirine hasret gideriyor gibiydiler.
louis harry'ye gülümsedi ve boğuk çıkan sesiyle mırıldandı, "seni seviyorum". harry de gülümsedi ve onu tekrardan öpmeden önce tekrarladı. "seni seviyorum."
***
sevgili olma anları daha güzel olacak bence,, bilmiyorum. umarım batırmamışımdır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
poetry and coffee-texting
Fanfictionharry, şiirleri ve kahveleri çok seven bir edebiyat öğrencisi. ve harry, bir gün ders arasında kahve içerken bilinmeyen bir numaranın ona şiir attığını görür. bu harry'nin hoşuna gitmeye başlar.