Zayıfa acımak doğaya ihanettir!Dük Clausewitz göğsünü delen hançere bakarken bu sözleri anımsadı. Acı zihnine vurdu ve boğazında oluşan yumruyu hissetti.
"Sen... O'nun çocuğu olmalısın."
Önünde sarı saçlı, mavi gözlü genç bir çocuk vardı. Bu çocuk hizmet ettiği kralın oğluydu. Yıllar boyu güçlendirdiği kralın oğlu.
"Sonunda onu hatırladın demek... Dük Clausewitz, hayır; Alev Birliği Acemi Er Carl."
Clausewitz acıyla gülümsedi.
"Demek bu kadar nefret ediyorlardı benden. Yaşıyor mu?"
Genç hançeri çevirdi.
"Hayır, acı ve hayal kırıklığı içinde öldü."
"Onun için üzüldüm, senin gibi aptal bir çocuğu kendi hırsı için yetiştirmiş. Bu yüzden ihanete uğradı; ancak yaşamasına şaşırdım."
Clausewitz'in ağzının kenarlarından kanlar akmaya başladı. Kırklı yaşlarının sonuna kadar yaşaması bile bir mucizeydi. Aslında... böyle bir hayatı yaşadığı için kendinden nefret ediyordu.
"İhanete uğramanın ne hissettirdiğini bilerek öleceksin."
"Hm, merak etme. Acısını en iyi bilen benim. Kral Louis'e selamlarımı iletmeni istiyorum, Hardbane Krallığı'nı çökertmek için son bir darbe gerektiğini söylemelisin."
Gencin gözleri büyüdü, titrek bir şekilde hançeri çıkardı.
"Sen... Louis amcanın seni öldüreceğini biliyor muydun?"
Clausewitz'in dudakları yukarıya kıvrıldı. Bu anın geleceğini ilk adımı attığı andan beri biliyordu. Ancak dünyaya yeterince iz bırakmıştı. Artık dinlenme zamanı gelmişti.
"Krallığın çöküşü acı verici olacak. Louis seni aptal bunak, işimi halledene kadar ölüm emri vermemeliydin."
"Bekle!"
Genç korkuyla etrafa bakındı. Bir anda neler yaptığının farkına vardı. Krallığın en güçlü dayanak noktası olan Clausewitz Dükü'nü öldürmüştü. Kral Louis bunu istemiş olsa da durum epeyi farklıydı.
"Hah... Acı veriyor."
Clausewitz tüm gücünün uçup gittiğini hissetti.
Acemi bir askerden, kıtanın en güçlü düküne kadar; tam otuz yıl boyunca savaşmıştı.
'Çok fazla insana ihanet ettim, ne olacağını bekliyordum ki?'
Hayatı gözlerinin önünden geçmeye başladı.
'Kaç kişinin ölümüne sebep oldum; Aslında böyle huzurlu bir şekilde öldüğüm için mutlu olmalıyım.'
Parlak bir yüz ancak onunla tezat kanlı gözler; pişmanlıkları gün yüzüne çıkardı.
'Bir kolu kalmış ebeveynlerin başında ağlayan çocuklar; en acımasızı beş yüz bin kişi...'
Ölüyordu.
Nefesi çıkmadı.
Her şey bir anda karardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hükümdarın Yolu
FantasyBir askerden kıtanın en büyük düküne kadar; otuz yıl boyunca acımasız bir mücadele verdi. Bu yolda çok fazla ihanet etti, çok defa ihanete uğradı. Ölümünün geleceğini biliyordu, çok şey başarmıştı. Artık ölebilirdi. Ancak gözlerini açtığında otuz y...