NOT: KAÇAKÇI SERİSİNİN İLK KİTABININ İLK BÖLÜMÜ DÜZENLENEREK YENİDEN PAYLAŞILMIŞTIR. DİĞER BÖLÜMLERİN PAYLAŞIM TARİHİ HENÜZ BELLİ DEĞİLDİR. OKUMA SAYISINA, VERİLEN OYLARA VE GELEN YORUMLARA GÖRE BİR YAYIN TARİHİ BELİRLEYECEĞİZ... ŞİMDİ SİZLERİ İLK BÖLÜMÜN GÜZELLİĞİYLE BIRAKIYORUM VE HEPİNİZE KEYİFLİ OKUMALAR DİLİYORUM....
Ateş Doğan ile yakıp, Nehir İnan ile yanmaya geldim... Benimle olanlar bir kalp bıraksın lütfen <3
İlk okunma: 98,934
İlk oy: 2358
İlk yorum: 367
Hadi bakalım başlayalım....
Parmaklarımın arasında tuttuğum kitabım tok bir sesleahşap zemine düşerken, olduğum yerde güçlükle duruyordum. Babam tam karşımda dikilmiş,yüzü öfkeyle kasılırken bakışları üzerimdeydi. İlk defa gözlerinin rengini bukadar yakından görüyordum; koyu bir kahveydi fakat artık rengini yitirmişti,sanki bir ölünün gözlerine bakıyormuşum gibi hissettiriyordu. Karşılığında banakaşlarını çatarak baktı.
Ona nasıl baktığımı bilmiyordum ama o bana her zamanolduğu gibi yine nefretle bakıyordu. O an bakışlarımdan küçük bir çocukfırladı, gözlerinin içinde küçük bir sevgi aradı ama bulamadı. Sonra kendimeöfkelendim. Böyleydi işte, nebekliyordum ki? Her defasında ona ulaşmak istiyordum ama hiçbir zaman mümkünolmuyordu, şu anda da ona ulaşmam ve hayatının bir parçası olduğumukabullendirmem imkânsızdı. Kendimi kandırıyordum. Bıkmadan, içinde kendime dairen ufak sevgiyi bile yirmi bir yıldır arayıp duruyordum.
Ne zaman kabullenecektim?Oysaki ortadaydı her şey. Bu, hiç gelmeyecek bir treni beklemek, tellerikoparılmış bir kemanı çalmaya çalışmak ve notaların yok olduğu bir evrende dansetmeyi istemek gibiydi. Başlangıcı olmayan bir son gibi ben onun için dipsizbir kuyuydum. Yine de hâlâ sanki bir yerlerde unuttuğu vicdanınıbulabilecekmişim gibi ona beklentiyle bakıyordum.
Ruhundan ve yaşamındansildiği o sevgi kırıntılarını toplayıp ona vermek istiyordum ama her seferindebulabildiğim tek şey bana karşı olan doyumsuz öfkesi oluyordu. Elinin üzerineyapışan kir gibi hayatına bulaşmış ve onu zehirliyordum, öyle değildi aslında,ben sadece onu sevebilmek istiyordum ama babam böyle düşünüyordu. Ellerineyapışan kir, bahçesine düşen bir hayvan leşi ve onun için mutsuzluğuavuçlarında taşıyan bir kız çocuğuydum. O benim ulaşabileceğim en son insandı,oysaki böyle olmaması gerekiyordu; o benim babamdı.
Usulca gözlerini açıpkapadığında, kirpiklerinin bile beyazlamaya yüz tuttuğunu gördüm. İlk defa onabu kadar yakından bakabildiğimi düşününce ürperdim. Sıktığı çenesi titredi. Gözleri,gözlerimin içine bakarken sanki saniyeler, dakikaların üzerine devrildi. Babambeni sevmiyordu. Bu, beni sevmediğini ilk fark edişim değildi ama her defasındailk kez fark ediyormuşum gibi acıtıyordu. Eli havaya kalkarken, bu kez dedakikalar saniyelerin üzerine devrildi. O an, babamın gözlerine o kadardikkatli baktım ki bana vurduğunda vicdanının zerre olsun sızlamayacağınıgörebildim.
Gözlerindeki o katıksız öfkenin tamamen bana karşı olduğunu, canımıyaktığında asla pişman olmayacağını bir kez daha gördüm. Gözlerim hızlakapanırken kasılan bedenim gelecek olan darbe için kendini hazırladı fakatbabamın eli havada asılı kaldı. Kapının sertçe çalındığını duyduğumda midemufak bir sevinçle kasıldı. Babam ise burnundan soluyordu. "Yürü git, aç şu kapıyı."dedi elini indirip geri çekilirken. Bakışlarında sadece şimdilik kurtulmuşolduğumu ama sonrasında acısını çıkaracağını belirten ifadesiyle gözleriniusulca açıp kapattı. "Seninle sonra görüşeceğiz." dedi ve yalpalayarak kendinikoltuğa zar zor attığını gördüğümde çoktan kapıya doğru koşuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇAKÇI 'Tutsak' (KİTAP OLDU!)
General FictionHerkes onun vicdanını yitirmiş, gözü dönmüş bir adam olduğunu söyledi. Beni kullandığını, sırf güç uğruna beni harcayacağını söyledi. Kimseye inanmadım. Onu sevdim, çocukluğum da dâhil, asla onun söylendiği gibi bir adam olduğunu kabullenemedik. Tut...