sen yedi yaşındaki o çocuk değilsin ya da on yedi yaşındaki Ali de değilsin. artık her şey geride kaldı.
⭐️
Zaman su gibi akıp gidiyormuş sahiden. On dört yaşındayken bu sözü çok yaşlı bulurdum. Şimdi anlıyorum. Çoktan yaz geldi bile. Haziran ayının tam ortasındayız bugün. Kuşlar, cıvıldaşıyor. Ağaç hışırtıları odamdan içeri doluyor. Kuşların dilinden anlamıyorum ama kavga ettikleri gün gibi ortada. Ağaç hışırtılarıysa bir korku filmi sahnesi gibi bende yatağımın altına saklanma isteği uyandırıyor.
Her şey daha da berbatlaşırken bir şeyleri toparlamaya çalışmıyorum artık. Yaklaşık bir ay önce her şeyi bıraktım. Oyunculuğu, film çekme hayalimi, onu...
Ayrılalı üç hafta oldu. Üç haftadan biraz daha fazla. Beni bırakmak istemediğini biliyordum. Aynı zamanda bana katlanmak istemediğini de biliyordum. Hayalindeki Çağan Ali Karabağ böyle bir adam değildi. Sanırım onun tüm hayallerinin içine etmiştim fakat elimden fazlası gelmiyordu.
Onu çok yıprattım. O, bunların hiçbirini hak etmiyordu. Onun enerjisini bir vampir gibi emiyordum. Bunu kilometrelerce uzaktan bakan biri bile anlardı. Ona hiç iyi gelmedim, en başından beri.
O beni anladı ama mühim olan benim kendimi anlayabilmemdi. O güzeldi ve beni sevdi ama sandığım gibi bir şifalı orta çağ bitkisi değildi. Ben hasta bir adamım, bunu biliyorum. Ona verdiğim sözü tutamadım. Psikiyatriste üç defadan fazla gidemedim. Yeniden aynı şeyleri yaşamak çok ağır geldi. Konuşacak halim yok. Artık hiçbir şey yazmıyorum. Onun hediye ettiği saati hala takıyorum ve bu bana acı vermiyor çünkü artık acı hissedemiyorum. Hiçbir şey artık sorun değil. İyi olmama gerek yok, burada sadece vakit geçirmeye çalışıyorum. Tutunabileceğim şeyler gün geçtikçe azaldı. Sonra o gitti. Aslında ben ondan gittim ama o da gitme demedi. Sanırım onu çok yordum. Haklı olduğunu biliyorum. Başka biriyle mutlu olacağı düşüncesi beni kahrediyor ama bunun için bir şey yapacak değilim. Biliyorum, onu hiç hak etmedim.
Kapının açılma ve ardından kapanma sesini duydum. Ah, evet. Kelle paça adam gelecekti. Her gün bana geliyor. Aslında bundan şikayetçi değilim. Onunla iyi anlaştık. Tabi pek muhabbet ettiğimiz söylenemez. Her neyse...
"Ali! Hala yatıyor musun lan sen?"
"Hı hı" dedim sadece."Hadi kalk. Yemek yiyelim."
"Tamam," dedim bu kez.Birkaç lokma yedikten sonra Kelle Paça Adam'ın beni zorla dışarı çıkarması ve ardından onu görmem... Hayır, bunun hiç ama hiç sırası değildi!
Beni görmezden gelmiyor.
O "Merhaba," diyor bana ve Kadir yavaşça bizden uzaklaşıyor. Sonra tüm sahil bir anda bulanıklaşıyor ve bir tek onu görür hale geliyorum.
Sarı saçları akşam serinliğinde uçuşuyor. Dudakları biraz çatlamış. Yanaklarındaki o kızıllık hale taze.
Kuşlar tüm kavgalarını bırakmış bizim için bir şarkı söylüyor.
"Merhaba," diyorum seni seviyorum der gibi.
"Nasılsın?" diye soruyor bana."İyiyim, iyi olmaya çalışıyorum." Duraksadım. Gözlerinin içine baktım. "Sen nasılsın?"
"Ben de iyiyim."
Birbirimize bakıp eski sevgiliyle karşılaşmanın oluşturduğu o tuhaf anı yaşıyoruz.
"Biliyor musun Ali, seni çok merak ediyorum."
"Biliyor musun, ben de beni merak edip etmediğini çok merak ediyorum. Aslında seni deli gibi özledim ve verdiğimiz kararın en azından benim açımdan ne kada kötü olduğunu anladım. Zaten her şey bok gibiyken ve hayatımda güzel olan tek şey senken... saçma sapan şeyler yaptım. Belki de yaptık. Biliyorum, bunları konuşmam anlamsız şu an ama..."
Uzanıp elimi tuttu. Sözlerim yarım kalırken gözlerimin içine bakıyordu. "Ben senin iyi olmanı istiyorum Ali. Belki benimle değil ama baş-"
Elimi elinden kurtarıp onaylamazca baktım. "Sen sanıyor musun ki başkasıyla mutlu olabileceğim?"
"Ali... Beni sen terk ettin. Farkında mısın?"
"Çok korktum," dedim bir anda. Gözlerim de sözlerimle eş zamanlı doldu. "Kendimi öldürüp seni ardımda öylece acı içinde bırakmaktan çok korktum. Sevdiğin birini kaybetmek ne demek biliyorum. Bunu sana yapmak istemedim. Ama ne seninle olabildim ne de ölebildim. Tam bir hayal kırıklığıyım. Seni çok yıprattım. Hala korkuyorum çünkü... Daha ne kadar bu hayata devam edebilirim, bilmiyorum. Hala aklımdan çıkarıp atamıyorum, hala devam edemiyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum."
Onun açık mavi elbisesinin etekleri bu kasvetli yaz gecesinde hafifçe uçuşuyor. Ağlamak üzere olduğunu anlıyorum. Ondan bir farkım yok. Onu bırakmak istemiyorum ama onu acıtmak da istemiyorum. Kendimle nasıl yaşayacağımı bir türlü öğrenemiyorum.
"Ali... Sevgi her şeyi halledemez demiştin bana, hatırlıyor musun?"
Yavaşça başımı salladım. Öylece onu dinliyordum.
"Bana inanmamakta ısrar ediyorsun, yapma. İzin ver elinden tutayım, izin ver beraber çabalayalım. Biliyorum, ben senin ilacın değilim. Senin tabirinle şifalı bir orta çağ bitkisi de değilim ama seni seviyorum. Seni sevmeme izin ver. Anlıyor musun beni? Kendini kapatma. Beni yıpratmıyorsun, yemin ederim. Bana zarar veriyor olsan ilk gün arkama bakmadan kaçardım zaten. Saklanma artık. Sen yedi yaşındaki o çocuk değilsin. Ya da on yedi yaşındaki Ali de değilsin. Artık her şey geride kaldı. Artık yeni şeyler yaşamanın zamanı. Lütfen, daha fazla kendine bunu yapma olur mu?"
Çoktan ağlamaya başlamıştım bile. Kızarık yanağından öpüp ona sımsıkı sarıldım. "Seni seviyorum Balım."
Bana cevap veremeden ağlamaya başladı. Sonumuz ne olacaktı bilmiyorum ama artık yatağımın altında saklanmayacağım. Artık canavarın benimle göz göze gelmesine izin vermeyeceğim.
☆
merhaba! zor bir bölümdü. final yapmak istiyorum artık aslında ama net şeyler yok henüz. bakalım... yorum yapmayı unutmayın tımım mı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
evrenin kayıp yıldızı
JugendliteraturEvrenin en güzel seven adamına sevgilerimle. Daima yıldızsız geceler! • Yeniden çiçek açmama yardım eden kadına... Zamanın ötesindeki kıza, teşekkürler.