Anlamını yitirmiş bir masaldı onun için yaşananlar, gözlerini açıp aşka yeniden inanmaya başlamaktan korkan bir adamdı Çağın.
Aşk ve dünyada olup biten herşey, renkler anlamını yitirmiş. Gözlerini tamamen siyaha boyamıştı.
Onun için aşk siyahtı, masum beyazdan sarı lalere kadar herşey siyah...Korkuyordu! Yeniden aşık olmaktan ve belki yeniden kırılmaktan. O yüzden farklı bakmaya başlamıştı dünyasına. Bakıpta görmeyi unutmuştu en çok.
Taa ki onu yeniden görene kadar...Hissettiklerine anlam veremiyordu.
gerçekten yeniden mi hissediyordu yaşamanın ne demek olduğunu, yeniden mi duyuyordu kulağına gelen müziğin ritmini ve yeniden mi görüyordu çiceklerin anlamını yitirmiş renklerini? Yoksa herşey aklının kalbine oynadığı bir oyun muydu?
Kafasında ki onca soru işareti içinde kendisini dışarı attı o en sevdiği mekandan, yürüdü kilometrelerce. Aklında ki sorulara cevap arıyordu bir yandan. Ama bir anlam kazandıramıyordu hissettiklerine yada kazandırmak istemiyordu.Unuttuğunu sandığı o kadın!
Nasıl olurda kalp ritminin değişmesine neden oluyordu yeniden?
Yoksa, unutamamış mıydı Alya'yı. Kafası karışmıştı Çağın'ın ve ne yaptığından habersiz haykırıyordu.- Ben seni unuttum, çık git artık hayatımdan!!!
Etrafında ki insanlar ona bakıyordu. Umursamaz bir tavırla devam etti bağırmaya. Omzunda hissettiği bir elle irkildi önce ve hemen toparladı kendisini. Karşısında duran yıllardır görmediği dostu Elizya'ydı.
Sımsıkı sarıldılar önce, Çağın'ı birazda olsa kendine getiren bir kucaklaşma oldu bu. Ardından önlerine çıkan ilk kafeye konuk oldular hasretten çok yaralarını gidermek için. Kahvelerini yudumlarken o en can alıcı soruyla karşılaştı Çağın.- Neyin var, neden bu kadar üzgün ve umutsuzsun?
Dedi Elizya.
Çağın zor yutkunarak cevap vermek için yöneldi sorusuna.
-Şeyy ben...
Diye kaldı önce gözleri dolarak ve ardından devam etti sözlerine.
-Elizya ben, ben aşık oldum! O çok güvendiğim kadın...
dedi ve Sessizleşti bir müddet.
Elizya
- Ne olmuş o kadına?diye sordu ve devam etti sözlerine Çağın.
- O çok güvendiğim kadın bir kış sabahı gitti ve bir daha hiç geri dönmedi!
dedi artık gözlerinde durmayan yaşlarla birlikte. Elizya duraksadı, ne diyeceğini bilmiyordu. Sessizlik kapladı her bir yanı sanki zaman durmuştu, insanlar donmuştu ve kuşlar, onlar bile ötmeyi bırakmıştı duydukları karşısında. Çünkü oda biliyordu yalnızlığın ne demek olduğunu. Ne denli soğuk ne denli karanlık ve tabi ki masum hayallerin pembe düşlerin nasıl birden bire siyaha büründüğünü.
Biliyordun işte!Çağın'ın hıçkırıklarıyla irkildi, devam etti o hiç başlamadığı sözlerine.
- Çağın üzülme, hiçbir zamanda umutlarını da yitirme..
Dedi derin bir iç çekerek. Çağın kafasını eymiş ağlamaklı dinliyordu söylenenleri.
Sözlerine devam ederek
- Hayallerin, hayallerini asla kaybetme. Unutma ki hayallerin var olduğu sürece varsın...
diye ekledi Elizya.
Tekrar görüşmek üzere anlaştılar ve ayrıldılar. Çağın arkadaşının söylediklerini düşünerek yürüyordu. Yağmur hızlı bir şekilde yağmaya başlamıştı, aldırış etmeden devam etti yürümeye. Sürekli yankılanıyordu kulaklarında söylenen cümleler, kelimeler can çekişiyordu adeta. Bir an duraksadı ve uzun zamandır gitmediği eve doğru yol aldı. Eve vardığında kapıda durdu öylece, kapıyı izledi. Kapıda hiç fark etmediği noktaları gördü, eskimeye yüz tutmuştu...
Eğer bu kapıyı açarsa anılarının yeniden canlanmasından korkuyordu. Evet! O evde Alya ile bir sürü anısı, bunların dışında hayalleride vardı.