okul gezisi olarak birkaç genci sanat müzesine götürme fikri her kimden çıktıysa bir sürü küfür yiyordu.
atsumu için evden çıkıp okula gelmek bile yeterince işkenceydi. son zamanlarda tek isteği zamanın sonuna kadar yatağında kalmak ve sessizce yok olmaktı.
var olmak o kadar yorucu gelmeye başlamıştı ki atsumu artık hiçbir şeyi düşünecek gücü bulamıyordu. şu an bile osamu'nun koluna yapışmış halde zorla müzeyi adımlarken kendini yere bırakmak istiyordu.
"tsumu, artık omzumu bırakacak mısın? kaç yaşındasın?"
hiçbir sorun yokmuş gibi davranmak yorucu olmaya başlamıştı. atsumu yine de denedi. "gece uyumadığımı biliyorsun, samu! azıcık uyukluyorum işte, bırakma beni."
osamu sinirle bir nefes verdi ama hiç değilse kendisini ittirmedi.
sanat müzesine gelen onlarca gençten beklenecek şekilde her yönden pis şakalar duyuluyordu. eğer atsumu'nun tek derdi ayakta kalabilmek olmasaydı belki o da onlara katılırdı.
çevresindekilerin ne kadar... sıradan olduğunu fark etmeden edemiyordu. başka kimsenin kendi zihninde yolunu bulamamak ya da düşünmeyi dahi becerememek gibi sorunları olduğunu zannetmiyordu.
buradaki tek bozuk kişi kendisiydi.
herkesin sorunu fark edip kendisini bırakması an meselesiydi.
"tsumu, kolum ağrı- tişörtüme salya mı akıtıyorsun? tamam, yeter."
eğer bu başka bir zaman olsaydı, osamu kendisini ittirdiğinde söylenir ve kardeşinin sinirini bozmaya çalışırdı. şu an ise onu yapacak enerjisi dahi kalmamıştı. atsumu tökezledi, iki ayağı üzerinde dengesini sağlamaya çalıştı.
eğer hiç tepki göstermezse osamu bir terslik olduğunu anlardı ama kendisini ağzını açmaya ikna edemedi. çok yorulmuştu.
müze rehberinin şu an açıklamakta olduğu esere döndü, ilgilenmiş gözükmeye çalıştı. eğer osamu meşgul olduğunu düşünürse şüphelenmezdi.
ustalıkla boyandığı belli olan tabloya döndüğünde gördüğünü algılaması birkaç saniye sürdü. dört yanında diğer öğrenciler konuşuyordu ama bu seslerin hiçbirini takip edemiyordu.
kulaklarının yakaladığı tek ses müze rehberininkiydi.
tabloda oldukça garip bir düzenekte günahları için asılmış bir adam vardı. korkutucu bir görüntü olmalıydı ama bir grup ergen için bu tablo olsa olsa şaka malzemesi olurdu.
atsumu tablodan gözlerini alamıyordu.
"...eğer yeterince dikkatli bakarsanız bu düzeneğin sıradan olmadığını fark edeceksiniz. bu tablo için onu tasarlamasının 30 dakika sürdüğünü söylüyor sanatçı..."
"30 dakika çok mu amına koyayım..." arkadaşlarından biri fısıldadı.
"kime sorduğuna göre değişir. mesela kageyama'ya sorsan-"
"şu olaya gönderme yapmayı kesecek misiniz?"
bütün bunları duyuyor olabilirdi ama hiçbiri bir saniyeden daha uzun süre aklında kalmadı. atsumu'nun algıları kapanmış gibiydi, sadece tablodaki adama ve onun yamulmuş boynuna bakıyordu.
30 dakika. bu sabah atsumu'nun uyandıktan sonra huzursuz hissetmediği süre miktarı. 30 dakika.
"30 dakikada çok şey değişebiliyor." kelimeler ağzından plansızca çıkmıştı, neyse ki topladığı tepkinin farkında olacak kadar zihni açık değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
proje √ sakuatsu
Fanfictionuyari: depresyon, intihara yonelik dusunceler, intihar girisimi "proje almıyorum." aptal bir proje hayatını kurtaracak değildi sanki, bir anlamı yoktu. ya da ufak bir değişiklik neredeyse miya atsumu'nun sonu oluyordu. - öncelikler - au √ uyariya di...