Neler Oluyor?

9 1 0
                                    


Bir kaç gündür ilaçlarını almıyordu. Etkilerini yavaş yavaş görmeye başlamıştı. Eski haline, o tanıdık duygulara geri dönüyordu. Yaşadığı tüm ihanetler ve yüz üstü bırakılmalar bir bir geri dönüyordu. Şimdiye kadar ilaçlarla tüm duygularını bastırmış ve yoluna devam etmeye çalışmıştı. Yine de kendisi de farkındaydı ki bir şeylerin kendi içerisinde çözülmesi gerekmekteydi. Daha net çizgilere ve duvarlara ihtiyacı vardı. Şimdiye kadar örmüş olduğu duvarlardan onu geçirdiğine lanet ediyordu, zarar vermişti ülkesine. İlmek ilmek etlerinden ördüğü binaları, anlının teriyle suladığı ağaçları vardı o memlekette.

********

Her şeyin çok güzel olduğu memleketinde yine güzel bir sabah vardı. Güneşin herkesi selamlarcasına doğuşu ve içinde yaşayan herkesin kendi küçük dertleriyle yaşam sürdüğü güzel bir gündü. "Buraya ilk geldiğimde kendilerini yok edeceklerdi, onlara yolu gösterdim." Diye düşündü. Tabi ki bir kaç sorun çıkmış, onun yerini ele geçirmek isteyen onlarcasıyla savaşmıştı. Ancak o hepsinden öte birini merak ediyordu. Kızı onu terk edeli 30 yıl oluyordu neredeyse. En azından kendi zaman diliminde. Hakkında hiçbir şey bilmeden geçen 30 yılın ardından, tüm hayatı boyunca tek kederinin bu olduğunu düşündü. Aklı geçmişe gitti. Onu ilk bulduğu o zamana. Sonra onun büyüyüşünü izledi aklınca. Sonra... Sonrası yoktu. O da başa sardı. Tekrar ve tekrar. Rüzgar cildini okşayarak geçerken, anılarla teselli buluyordu. 

Ancak bir terslik vardı, rüzgar artık yüzünü okşamıyor, resmen tokatlıyordu. Gözleri kapalıydı ama daha karanlık olduğunu, ışığın azaldığını hemen fark etti. Gözlerini açıp yukarı baktığında artık güneşi göremiyordu. Bulutlar ufka kadar uzanıyordu. "Biri daha geldi!" diye düşündü. Birden bir patlama duyuldu ve insanlar çığlık atmaya, kuşlar ve diğer hayvanlarsa kaçmaya çalışıyorlardı. Patlamanın geldiği yöne baktı. İşte o zaman anlamıştı karşısındaki düşmanın acımasızlığını. Doğrudan sivil halka saldırıyordu. Hemen sonra, gökyüzünden yağmur gibi alev topları düşmeye başlamıştı. Yıldırımlar vuruyor, sular yükselip insanları yutuyordu. O gölgelerin arasından yıldırımlar saçan korkunç bir vücut çıktı. 

Değdiği yeri bir balyoz gibi parçalayan o alevler geriye hiç bir şey kalmayana kadar yakmaya devam ediyordu. Yaratık gökyüzünü yarıp bulutları yaktı. Gökten su yerine ateşler yağıyordu artık. Şehrinin içinde düşman belirmişti. Sonrası ise tam bir soy kırımdı. Derhal hamle yapmak için ileri atıldı. Kocaman yanmış bir ülke içerisinde tek başına savaşırken göğsünü yarıp geçen mızrağı hissettiğinde göğsüne saplı olan mızrağın sapını başka birinin tuttuğunu gördü. Vücudu uyuşmaya başlamıştı, kafası birazcık daha yan yatıvermişti. Sonrasında gördüğü şey ise onu tekrar şoka sokmaya yetmişti. Ülkesine almış olduğu bir çok kişi de kadına destek oluyordu. Mızrağın ucunu hep birlikte ittiriyorlardı. Çünkü hepsi farkındaydı, kimse onun tenini öylece delip geçemezdi. Bir mızrak onun için ancak sevdiği insanlar tarafınca kullanılırsa tehlikeli olabilirmiş. O gün bunu anlamıştı. Sonra yavaş yavaş bilincini yitirmeye başladı. Mızrağın bir ucu göğsünü delmişken ayaklarının yerden kesildiğini hissetti. Sonra sertçe sarsıldığını... Gözleri iyice kapanmasına yakın bulanık, puslu görüşüyle mızrağını tutan herkesin tek tek çığlıklarla kaçışmaya başladığını gördü. Ancak onu asıl hüsrana uğratan bu değildi...

"Tek bir şansım var!" diye düşündü. Kendi varlığını ölmeden önce sonlandırabilirse, her şeyi eski haline getirebilecek o büyüyü yapabilirdi. Hiç tereddüt etmedi. Bir şeyler fısıldamaya başladı. O sırada mızrağın sahibi olan o kadın bir şey söyledi; "Ait olmayanı ait hale getirmeye, hakkım olan hayatı almaya geldim!" Onun söylediklerine kulak asmamıştı, canı yanıyordu ancak sebebi göğsünden havaya asıldığı o mızrak değildi. Bu yüzden yapması gerekenden de fazlasını yapmak istercesine son kelimeyi söylerken haykırdı "...YGGDRASİL!!!"(IGDRASİL).

KARATENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin